Kederli Tarhlar Bahçesi
Ne çemendir ne çiçektir diyor şarkıda, sırlanmış bir tedirginlik buluyorum tam orada, kaçalım diyorum, kaçıralım son treni, temmuzda biriktirdiğimiz cümle terleri, üşümüş çocukluğumuzun üzerine örtelim
Öyle deme sen yine de, öyle deme
hepimizde onarılmamış bir hasar gizli
her seferinde üzerine basıp düşüyoruz
kalkamıyor üstelik bazılarımız: hayat bu
geçecek diyorlar, başka yöne bak, geçecek
yalnız ben anlıyorum gözlerindeki pusu
teskin etmesi gibi bir babanın kızını:
geçmeyecek aslında ama alışacaksın
bu şiirin eksik dizesinin ne olduğunu
imkanı yok söylemeyeceğim sana
burada başlayacak kıpkızıl çöl yağmuru
Hepimizde onarılmamış bir hasar gizli. Her seferinde üzerine basıp düşüyoruz Kalkamıyor üstelik bazılarımız: hayat bu
burada başlayacak o pörsümüş düello
sen hükmü bir kurşun verir sanacaksın
bense fısıldayacağım kulağına:
sıyırıp geçti sadece, elini bastır
ve kurcala kalbini yaşamak istiyorsan
Kopuzla çalınan
eksik bir ağrı saplanır gibi saplanıyorsun
kendime kapaklanıp düşerek
düşürerek tüm süngüleri
yenilmiş bir asker biriktiriyorum
o argın sabahlara
yenilmiş fakat
yanılmamış demeyi isterdim
orası uzun hikaye
- tadını almak için iniyorum denize
- eksile eksile kulaç, arta arta tuz
- gide gide bir tavanın netliğine
- benzeterek alnının tam ortasını
- alnının tam ortasında
- döne döne oynanan bir toy kurulu
kurulu fakat
kurumlu değil demeyi isterdim
o başka hikâye
ellerin, bir bebeğin ilk kez acıkması dünyaya
Çarmıh
ne çemendir ne çiçektir diyor şarkıda
sırlanmış bir tedirginlik buluyorum tam orada
kaçalım diyorum, kaçıralım son treni
temmuzda biriktirdiğimiz cümle terleri
üşümüş çocukluğumuzun üzerine örtelim
örtelim ama bir tül gibi değil
sen sen sen a gülüm diyor şarkıda
tarayıp ördüğün saçlarını buluyorum tam orada
duralım diyorum, durduralım bu çılgınlığı
çıkarken evde unutulmuş bir eşya gibi
aklımızdan çıkaralım tüm güzel boşlukları
çıkaralım ama bir günah gibi değil
Belki de birdenbire
şahin düşsün diye ağa konulan o kuş sensin
sensin aydınlatsın diye kandile dökülen yağ
bereket olsun diye kanı akıtılan kuzu sensin
sensin dalında börtü böceğe ayrılan elma
ben seni anlatamam, kendimi sana hiç
belki şiir de yazamam bunları bitirince
bir dalgakıranın en uzak ucunda
Temmuzda biriktirdiğimiz cümle terleri, üşümüş çocukluğumuzun üzerine örtelim
yoruldum çok, hayatın anlamını arayamam
dizginleri kadere bırakılan o kısrak sensin
sensin hilebaz kalabalıkların en kederlisi
gülerek atlatmaya çalışan tüm vartaları sensin
sensin hayatın yanlış yerine atılan o bomba
‘ben seni anlatamam’ dedim
biliyorsun yalan bu
doğrusu şu olacaktı: ben sana anlatamam
çünkü çok güzel akıyor ırmağın
İsmail Kılıçarslan