Kavramlar kelimeler ve acaip hakikatler: Darbe

Darbe
Darbe

Oysa bir şiir bile yeter zihinleri, akılları, kalpleri, ruhları ve dahi insanları birbirine bağlamaya. Çünkü dur dendiğinde yürümek, yürü dendiğinde koşmak, otur dendiğinde kalkmak, kork dendiğinde korkmamak, korkma diye başlayan bir şiirle öğrenilmiştir çoktan.

“Vatan için yetiştirdim, vatana verdim. Çok gururluyum.” Şehit Ömer Halisdemir’in muhterem babası. Babamız.

Darbenin çok anlamı vardır.

Misal birinci anlamı; Yeğin bir biçimde çarpış, vuruştur. Yeğin ne bilmiyorum.

Misal ikinci anlamı; Birini kötü duruma düşüren sarsan olaydır. Kötü durum nedir, herkes bilir. Üstünde durmaya değmez. Misal üçüncü anlamı; Silah ve güç kullanarak seçilmiş hükümetleri devirme eylemidir. Silah ve güç nedir, seçilmiş hükümet nedir, devirme nedir, eylem nedir? Bunlar ayrı ayrı konuşulabilir. Ama gerek yoktur. Darbenin üçüncü anlamı aslında ilk anlamıdır.

Bizim için öyledir. Zira biz, on on beş yıl aralıklarla darbe yemeye alıştırılmış bir milletizdir. Ama bilindiği gibi bu sefer ters anlamıyla kullanacak olsam da; alışmış kudurmuştan beterdir. Teşbihte de hata olur, çünkü teşbih hatadır zaten ama burada zaten kudurmuş derken iyi bir şey diyorum. Aşkından deliye dönmekteki deliye dönmek ifadesinin kullanım kastı gibi.

Darbe ihanetin namluya sürülmüş halidir. O namlu, tetikle bağlantısını mekanik biliminin katkısıyla yapar.

Velhasıl, anlama, anlamı izah eden kavramların, kelimelerin anlamlarıyla ulaşmak bir yöntemse de bizim derdimiz acaip hakikatler olduğu için bu sefer aklı tersten işleterek sonuca ulaşmak tercihindeyiz. İzahatten anlama ulaşmak yerine anlamdan izahate geçeceğiz. Çünkü anlam bazen bir yumruktur, boğazda düğümlenir, bazen bir yumruktur alında patlar. Çenede değil alında patlar, çünkü alın mübarek bir şeydir. Alnın mübarek olduğunu bilmeyenin alnına patlatılır. Bkz; Ömer Halisdemir

Darbe ihanetin namluya sürülmüş halidir. O namlu, tetikle bağlantısını mekanik biliminin katkısıyla yapar. Bu itibarla tetiğe dokunan parmağın da o parmağın sahibi zihinle mekanik bir ilişkisini gerektirir. Çünkü ihanet, kalbi damarlarından organlarına kan pompalayan bir vücudun işi değildir. Mekanik biliminde kana yer yoktur. İhanet mekaniği de içinde kan barındırmadığından hainlere halk arasında kansız denir. Şüphesiz halk bilgedir. Halka cahiller tarafından cahil denir. Bir şey bilmiyor denir. Halk da zaten ben bir şey bilmem diyendir. Oysa halka cahil diyenler ben her şeyi biliyorum diyenlerdir. Mekanikten an- lamayanlar bile bilir ki, bilge bir şey bilmiyorum, cahil her şeyi biliyorum diyendir. (bu konu halk başlığı altında ayrıca incelenecektir)

Alnın mübarek olduğunu bilmeyenin alnına patlatılır. Bkz; Ömer Halisdemir
Alnın mübarek olduğunu bilmeyenin alnına patlatılır. Bkz; Ömer Halisdemir

Vücudunda kan barındırmayan hainler, dönem dönem Babil kulesinin tepesine çıkmaya tevessül ederler. Kanları olmadığından ve dolayısıyla kalpleri olmadığından bir mekanik sistem dahilinde ve bu tevessül bağlamında planlar yaparlar. Planları doğrultusunda harekete geçerler.

Köprüleri tutarlar.

Ama bilmezler ki köprü kalptir. Kalpten kalbe giden bir yol vardır. Bunu her kalbi olan bilir. Onlar kalpleri olmadığı için bilmezler. Kalbi olanlar birbirleriyle sözsüz anlaşarak köprüye çıkarlar. Onların mekanik bedenleri ve silahları karşısında dikilirler. Onların mekanik silahlarından çıkan mermilerle vurulurlar. Ama ölmezler. Çünkü Allah yolunda öldürülenlere ölü denmez, onlar diridirler, ama onları vuranlar bunu bilmezler.

Karargâhları tutarlar.

Ama karargâh kalptir. Hakikat orada barınır, oradan akla ve bedene emreder, talimat verir. Onlar kanları ve kalpleri olmadığından bunu bilmezler. Bir takım beton binaları karargâh zannederler. Onları aldıkları zaman içlerindeki insanları da zaptedeceklerini zannederler. Oysa karargâhlarını kalplerine kurmuş insanlar onlara direnirler. Vurulurlar ama düşmezler. Azalırlar ama bitmezler. Düşmedikçe ve bitmedikçe çoğalırlar. Hava alanlarını tutarlar. İnsan olanın ayağı yerde alnı göktedir. Göğü bile alnıyla secdeye taşıyan insanı uçak insin kalksın diye kurulmuş asfaltı tutarak alt edeceğini sanan kansız ve kalpsizler bunu bilmezler.

  • Bilmedikleri için tanklarının toplarının karşısına dikilen insanlara çelikten borular doğrultular. Ayağı yerde alnı gökte insanlar o çelik borulardan şehadet şerbeti içerler. Yarabbi şükür derler.

İletişim ağlarını tutarlar.

Oysa bir şiir bile yeter zihinleri, akılları, kalpleri, ruhları ve dahi insanları birbirine bağlamaya. Çünkü dur dendiğinde yürümek, yürü dendiğinde koşmak, otur dendiğinde kalkmak, kork dendiğinde korkmamak, korkma diye başlayan bir şiirle öğrenilmiştir çoktan. Onlar kanları ve kalpleri olmadığından bunu bilmezler. Şiirin önce kana karıştığını bilmezler. Oradan kalbe ulaştığını bilmezler. Korkmamanın Korkma diyen bir şiirle kalpten kalbe bir iletişim ağı olmadan geçtiğini bilmezler.

Kansızlar her bir şeyi tutarlar da insanı tutamazlar. Çünkü insan kandan ve kalpten müteşekkildir. Kandan ve kalpten müteşekkil olan mekanik değildir. Mekanik olmayanın bir çalışma sistematiği yoktur.

Çıldır dersin âlim olur, sus dersin çığlık atar, ayağına basarsın kolunu kırar, vur dersin çiçek sunar, affet dersin dua eder, kork dersin ölür, öl dersin yaşatır, mekanik değildir hesap edilemez, kansız ve kalpsizler he- sap etmiştir oysa, onlar hesap etmiş plan yapmıştır, tepelerinden uçak geçerse bunlar evlerine gider demiştir, oysa kanı ve kalbi olanın evi vatanıdır, vatan cephede kurtarılır, cephe sana silah doğrultulan yerdir, silah doğrultulan yer sokaksa vatan sokaktır, kanı ve kalbi olan hesapsız kitapsız sokağa atılır, çünkü o bilir; kanı ve kalbi olmayanlar plan yapar ama Allah onların planlarını bozar. Çünkü Allah planları bozandır. Çünkü Allah plan yapıcıların en hayırlısıdır.