Kaşgarlı Mahmud'un Türkçeye ışık tutan eseri: Dîvanu Lügât'it-Türk
Kaşgarlı Mahmud'un eserini yazarken malzemesini o devrin Türk illerini dolaşarak derlediğini biliyoruz. Dîvanu Lügat'it-Türk'te bu bakımdan Türk boylarının ağızları hakkında kendi müşahedelerine dayanarak çeşitli tespitlerde bulunan, bu ağızları birbiriyle karşılaştıran Kaşgarlı Mahmud, ayrıca 11. yüzyıldaki Türk halklarını bulundukları bölgelere ve boylarına göre tasnif eder. Bu tasnifin ardından söz konusu halkları konuştukları dil ve ağız farkları yönünden ele alır, Türk boylarının birbirine olan yakınlıkları ve temasları üzerinde de durur.
Bazı arkeolojik bulgulara göre 3 bin 500 yılı aşkın bir tarihi bulunan Türkçenin yazılı ilk sözlüğü sayılan Dîvanu Lügat'it-Türk, yazımı miladi 1072, Hicri 466 yılında Kaşgarlı Mahmud tarafından tamamlanan ve Bağdat'taki Abbasi halifesine sunulan bir eser. Türkçeden Arapçaya bir sözlük şeklinde tertip eserin yalnız madde başları Türkçe, açıklamaları ihtiva eden kısımlar ise Arapça'dır. Arap imla kurallarına uygun olarak taşıdıkları sessiz harf sayısına göre sıralanan kelimelerin anlamlarını açıklayan Kaşgarlı Mahmud'un bu konuda belki de yaptığı en dikkat çekici tespit Türkçede yedi sessiz harfli kelimenin olmadığıdır. Nazal "n" ve "b" ile "f" arasındaki dudak ünsüzü gibi Türkçedeki bazı karakteristik sesleri göstermek için kendine özgü bir alfabe ve imla kılavuzu da geliştiren Kaşgarlı Mahmud, Arapçada bulunmayan "p", "ç", "g" gibi harfleri de kullanmamıştır.
Bizzat müellifinin, yani Kaşgarlı Mahmud'un, "Yıllarca birçok güçlüklere göğüs gerdim" sözleriyle dile getirerek kaleme aldığı bu eseri sadece bir sözlük saymamak gerekir elbette. O, bin yıl Türkçenin dil özelliklerini belirten ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı şekilde döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser olarak addetmek de gerekir. Her ne kadar Araplara Türk dilini anlatmak üzere Türkçe kelimeleri Arapça usullere uygun olarak sıralanıp anlamlarının açıklandığı bir kitap olarak da nitelense, bu konuda kimi şüphelerin de olduğu açıktır. Türk dilinin en esaslı biçimde ilk kez yazılmış sözlüğü olması, bazı gramatik konulara işaretler içermesi, çeşitli diyalektler arasındaki farklara değinmesi, içerdiği kültürel ögelerin yoğunluğu gibi birbirinden değerli birçok sebep Dîvanu Lügat'it-Türk'ün gerçek değerini görebilmemize imkân tanır.
Sözgelimi o dönemki Türklerin ipek mendil taşıdığı, elbise kırışıklıklarını gidermek üzere ütü kullandıklarını, her askerin adını, sanını, aylık olaylarını içeren bir defterin olduğunu da Dîvanu Lügat'it-Türk'ten öğreniriz.
Bütün bunlarla birlikte, bu eser sayesinde ayrıca bundan yaklaşık 950-1000 yıl önceki Türklerin kültür ve yaşayışına ilişkin kapsamlı bilgiler de edinmek mümkün hâle gelir. Sözgelimi o dönemki Türklerin ipek mendil taşıdığı, elbise kırışıklıklarını gidermek üzere ütü kullandıklarını, her askerin adını, sanını, aylık olaylarını içeren bir defterin olduğunu da Dîvanu Lügat'it-Türk'ten öğreniriz. Müellifin hayat hikâyesinde hâlen çözülememiş birçok boşluk ve müşkil vardır. Eseri Bağdat'ta mı yazdığından tutun da eserinin önsözünde belirttiği halifeye mi yoksa bir sonrakine mi takdim ettiği, yahut böyle bir takdim niyeti taşımasına karşın bu niyetinin gerçekleşip gerçekleşmediği gibi doğrudan eseri ilgilendirmeyen pekçok müşkil vardır. Bu müşkiller bir yandan da eserin malzemesinin daha önceden derlendiğinin gayet açık olması hasebiyle onun yazılma planının Bağdat öncesi döneme ait olması dolayısıyla Kaşgarlı Mahmut'un Bağdat'ta karşılaştığı Arap kültür dünyasının şokuna karşı Türkçenin değerini göstermek adına bu eseri kaleme aldığı şeklinde dile getirilen amiyane görüşlere kadar uzanır.
Türkçenin bir dil olarak engin ifade gücünü ve Türklerin o devirdeki yaşayışlarını aksettiren Dîvanu Lügat'it-Türk'ün sadece linguistik ve filolojik bir değeri yoktur; o aynı zamanda sosyolojik, felsefi, tarihsel, kültürel ve antropolojik bakımdan da farklı okumalara kapısı sürekli açık, tam anlamıyla Umberto Eco'nun bahsettiği türden bir "açık yapıt"tır.
Kaşgarlı Mahmut'un Karahanlı mı yoksa başka bir yerden mi olduğundan Bağdat'ta mülteci hayatı mı yaşadığına ilişkin sorulara kadar uzanan bu sorular ağının akademik okuma yapacaklar için değeri belki büyüktür; lakin Dîvanu Lügat'it-Türk'ü yorumlama girişimlerine etkisi ne olur olur bu türden okumaların, işin o yanı meşkûktür. Elbette Kaşgarlı Mahmud gerek bu eseriyle gerekse günümüze ulaşmamış ve Türkçenin gramerine dair bir kılavuz olduğunu açıkladığı diğer eseriyle Türkçeye yapabileceği en azami katkıyı yapmış, adını asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken bir müelliftir. Ama hayat öyküsünü yazdığı esere dahil etmeye çalışarak eseri yorumlama girişimlerinin bize birçok zorluğu yaşatacağı da ortadadır. Kaşgarlı Mahmud'un eserini yazarken malzemesini o devrin Türk illerini dolaşarak derlediğini biliyoruz. Dîvanu Lügat'it-Türk'te bu bakımdan Türk boylarının ağızları hakkında kendi müşahedelerine dayanarak çeşitli tespitlerde bulunan, bu ağızları birbiriyle karşılaştıran Kaşgarlı Mahmud, ayrıca 11. yüzyıldaki Türk halklarını bulundukları bölgelere ve boylarına göre tasnif eder.
Bu tasnifin ardından söz konusu halkları konuştukları dil ve ağız farkları yönünden ele alır, Türk boylarının birbirine olan yakınlıkları ve temasları üzerinde de durur. Ayrıca Türk halkları içinde yabancılar tarafından konuşulan dillere ve onların konuştukları Türk ağızlarına da değinir. Kaşgarlı Mahmud için iki ağız diğerlerinden daha önemli görünmektedir: Hakaniye Türkçesi ve Oğuz (Batı) Türkçesi. Hakaniye Türkçesini "Türk lehçelerinin en incesi ve zarifi yani edebîsi" diye niteleyen Kaşgarlı, Oğuz Türkçesini ise "Türk lehçelerinin en kolayı" olarak tanımlar. Dîvanu Lügat'it -Türk'te üzerinde en çok durulan lehçe bu açıdan Hakaniye Türkçesi iken, Oğuz Türkçesine de yeterince yer verilmiştir. Dîvanu Lügat'it-Türk'te Oğuzların bütün boyları ve damgaları ayrı ayrı zikredildiğini ve sözlükte Hakaniye Türkçesi'nden sonra en çok Oğuz Türkçesi'ne ait kelimeler yer aldığını söyleyebiliriz.
- Türkçenin bir dil olarak engin ifade gücünü ve Türklerin o devirdeki yaşayışlarını aksettiren Dîvanu Lügat'it-Türk'ün sadece linguistik ve filolojik bir değeri yoktur; o aynı zamanda sosyolojik, felsefi, tarihsel, kültürel ve antropolojik bakımdan da farklı okumalara kapısı sürekli açık, tam anlamıyla Umberto Eco'nun bahsettiği türden bir "açık yapıt"tır.
"Türkçe var oldukça hangi yapıtın okuma imkânları asla tükenmeyecek?" sorusuna verilecek cevap, bu bakımdan elbette Dîvanu Lügat'it-Türk olacaktır.
(Dîvanu Lügât-it-Türk, Kaşgarlı Mahmut, haz. Ziyat Akkoyunlu, Ahmet B. Ercilasun, Türk Dil Kurumu, 2014)
Kebikeç
Caferoğlu'nun Kaşgarlı mahmud Biyografisi
Kaşgarlı Mahmud'un biyografisini çeşitli tartışmalardan mümkün mertebe uzak okumak isteyenler için Ahmet Caferoğlu'nun eseri ilk başvurulabilecek kaynaktır. Bugüne kadar gelen tek yazma nüshası İstanbul'da Fatih Millet Kütüphanesi'nde Ali Emirî kitapları arasında bulunan Divan-ı Lügat-it-Türk'ün müellifi olarak Kaşgarlı Mahmud'un Dîvanu Lügat'it-Türk'ünü yazdığı şartları ortaya çıkarmaya çalışan Caferoğlu'nun eseri kısa hacmine rağmen meselelerin birçoğunu özetlemeyi başarıyor. Bununla birlikte kitapta milliyetçi vurgunun yersizliği de dikkat çekiyor.
(Kaşgarlı Mahmut, Ahmet Caferoğlu, Altınordu, 2016)
Kaşgarlı Mahmud Etrafında Çocuk Hikâyesi
Konya Ereğlili öykücü Murat Koçak'ın üç ayrı hikâyesinden oluşan bu kitapta ilk öykü, Kaşgarlı Mahmud'un Dîvanu Lügati't- Türk'ü yazmaya başlamadan önce başından geçenleri anlatıyor. Kitaptaki diğer iki öykü ise daha güncel, daha insana ve duygulara dair. Hikâyelerin ana konusu iyilik, sevgi ve adalet. Yazar yer yer bazı duyarlılıkları da artırmayı amaçlayan düşüncelerini satır aralarına yerleştiriyor. Son derece sade, anlaşılır bir dil ve sürükleyici bir kurgu ile güzel bir çocuk hikâyeleri kitabı kurmayı başarmış addedebiliriz yazarı.
(Kaşgarlı Mahmut'un Rüyası, Murat Koçak, Çağrı, 2013)
Bir Şiir Kitabının İsmi Dîvan-ı Lügat-it-Türk
Dîvan-ı Lügat-it-Türk'ü yorumlamanın başka bir şekli de esin verdiği eserlerin yardımını devreye sokmak olabilir. 1980 sonrası Türk şiirinde kendine has bir yere sahip olarak addedebileceğimiz Lale Müldür'ün "Dîvanü Lûgat-İt-Türk" isimli şiir kitabı, edebiyat dünyasında benzerinin çok fazla olmadığı bir şiir kitabı. Kaşgarlı Mahmud'a ait olan "Dîvanu Lûgat'it-Türk"ün isminde yansılayan bu şiirler toplamıyla Lale Müldür, Turgay Anar'ın deyişiyle "gelenekle kurmak istediği irtibatın şekli" hakkında da bize ipuçları vermektedir.
(Divanü Lügat-it-Türk, Lale Müldür, Metis, 1998)