Karaman’dan Ayasofya’ya bir dua: Mahmut Toptaş

Karaman’dan Ayasofya’ya bir dua: Mahmut Toptaş.
Karaman’dan Ayasofya’ya bir dua: Mahmut Toptaş.

Kim demişti? “Bir şey görülmüyorsa yok gibidir.” Kimin dediğinin bir önemi yok, hatta bu cümlenin bile. Tarih bizlere, bütün büyük meselelerdeki o gizli gayret sahiplerinin büyük tesirlerini anlatır. İstanbul’un fethini düşleyen, padişah olmasa da düşleyen o ümmilerin saf niyetidir belki de bir hadise nail olmamıza sebep olan. Kendi hayat hikâyesini anlatırken Mahmut Toptaş hoca şöyle bahsediyor rahmetli babasından: “Babam, eski yazı yasak olduğu için Kur’an okumasını öğrenememiş. Yeni yazıyı da öğrenmeme konusunda inat etmiş.”

Mahmut Toptaş hoca kimdir sorusundan önce, Mahmut Toptaş hocayı anlamamıza vesile olacak en önemli soru şudur belki de: ”Mahmut Toptaş hocanın çiftçilikle uğraşan babası yeni yazıyı öğrenmek istememeyi kimden öğrendi?” Bazı soruların cevabını yeryüzünde arasak da bazen gökyüzünde karşımıza çıkar. Gelelim Ayasofya’nın 1988 yılındaki imamı olan Mahmut Toptaş Hoca’ya. Kendisi Karaman’ın Göçer Köyü’nde doğdu. Kâh Karaman’da köyünde, kâh Torosların başka bir beldesinde Arapça dersleri alarak eğitimini tamamladı.

İmam-Hatip okulunu bitirdikten sonra Diyanet bünyesinde görev almaya başladı. Ardından da Jandarma eri olarak görev yaptığı Hakkari’de “Elli Bir Nolu Hudut Taşı Aslanları” adında bir tiyatro eseri yazdı hem de Hakkari halkına oyunu sergiledi. Halka hizmetin hakka hizmet olduğunu biliyordu çünkü. Daha sonraları da Uyanış gazetesinde arkadaşlarıyla birlikte “Hz. Ömer’de Tecelli Eden İslâm Adaleti” isimli bir yazı serisi neşretti.

Türkiye’nin hikâyesidir biraz da Avrupa’ya işçi olarak gidip, biraz para kazanıp memleket sevdasıyla Türkiye’ye yeniden dönmek. Mahmut Toptaş hoca da Fransa’da çalıştıktan sonra “ne Fransızın yüzü ne de Frangı” diyerek tatil için geldiği Türkiye’de kısa Avrupa serüvenini tamamlar. Bir yandan da eğitimini devam ettirerek mesleğinde ilerlemeye başlar. Balıkesir’de de imamlık görevini yaptıktan sonra istifa eder ve Cantaş Yayınları’nı kurar. Ardından da İstanbul günleri başlar.

Mahmut Toptaş hoca İstanbul’a geldiği dönemde Ayasofya imamlığının kadroya açıldığını ve boş olduğunu duyar hemen sınavlara girer. Başarılı olur ve kazanır. O dönemde de Ayasofya cami olmadığı için, civardaki başka camilerde görev alır. Ardından uğraşlar sonucunda Ayasofya’nın Osmanlı döneminde yapılan ek kısmında İmamlık yapmak kendisine nasip olur.

Orada imamlık yapsa dönemin siyasi direnci belirli bir süre sonra bunu çeşitli baskılarla engeller. Türkiye’nin siyasi anlamda Türkiyesiz günleridir. Mahmut Toptaş hoca yıllar sonra Ayasofya açıldığında şunları söyleyecektir: “Kaçırılan çocuğuna kavuşan ana gibiyiz. Kurşun geçirmez cam arkasında tutsak iki sevgilinin hasret ateşiyle camı eritip kavuşmuş gibiyiz. Suya kavuşan toprak gibiyiz. Leylasını bulan Mecnun gibiyiz. Esaret zincirini kıran yiğit gibiyiz. Görüyorduk ama giremiyorduk. Kucak açıyorduk fakat kavuşamıyorduk. Minareler ezana kavuştu, mihrap imama kavuştu. Yağmur bekleyen toprak gibi, rüzgâr bekleyen bayrak gibi, süvari bekleyen kısrak gibi bekledik.”

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım