Karakoç şiiri: Üçgen, piramit ve heykel

Karakoç şiiri: Üçgen, piramit ve heykel
Karakoç şiiri: Üçgen, piramit ve heykel

Hüsn ü Aşk kitabındaki “Yaratılmışların yaratışı...” diye başlayan bölüm Sezai Karakoç’un “sanatçı yaratılanı değil yaratışı taklit eder” yaklaşımı ile paralellik gösterir denilebilir.

Üçlemenin son basamağına “anıt” da diyebilirdim. Karakoç şiirlerinde “anıt” ismini tercih etmiştir. Sesler kitabı, ilk iki kitaptan sonra anıt şiir(ler)e ulaşılmışlığı işaretler. “Yok gibidir.” demeyeceğim. Ben akademisyen değilim. Öyleyse baştan başlayalım. “İnsandan insana şükür ki fark var” dizesinin yer aldığı “Yağmur Duası” şiiri, dalın ağacı göstermesidir. “Monna Rosa” şiiri, bir şairin aşk ile tabiat serencamını veren klasik ve parabolik bir şiirdir. Hiperbolik şiire henüz geçilmemiştir. Paradoksun bu şiirin temel karakteristiklerinden biri olduğu “Benim gözlerim yeşildir” ile başlayan ikilik ile belirginleşmiştir. Yılbaşının; ölüm, günah ve yalnızlığın tabiatın içinde yer alması “Kar” şiirinde zirveye ulaşır. “Şehrazat” ve “Karaçay” şiirleri tarihin şiire usulca girişidir.

Şahdamar ve Körfez kitapları Karakoç’un şiirdeki pergünt üçgeni ve piramidi süreçlerini işaretler. Sesler kitabı ise pergünt heykelini -Karakoç şiirlerinde anıt ismini veriyor- tam olarak gerçekleştirdiği kitaptır. Ki bu kitaptaki neredeyse tüm şiirler (Sesler, Köpük, Kav ve Mevsim Anıtları) Karakoç’un şiir teorisi ve şiirinin birlikte yürüdüğünü gösterir. Bu noktada İbsen’in Peer Gynt eseriyle Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk eserine de bakılması Divan şiiri ile II. Yeni şiiri arasında Karakoç’un adlandırmasıyla “Yeni Gerçekçi Akım” arasında sağlam köprüler oluşturabilir. (Düşünce dünyasının açımlanmasında benzer bir korelasyon İkbal ve Toynbee’nin yaklaşımları dikkate alınarak yapılabilir.) Karakoç şiirde kurduğu yapının ustası olarak -Fecir Devleti şiirinde- Şeyh Galib’i işaret eder. Hüsn ü Aşk kitabındaki “Yaratılmışların yaratışı...” diye başlayan bölüm Sezai Karakoç’un “sanatçı yaratılanı değil yaratışı taklit eder” yaklaşımı ile paralellik gösterir denilebilir. Üçgen piramit ve anıta tekrar döneceğim.

İlk döneminde neredeyse her yılbaşı gecesi şiir yazması (1953 -1958) yalnızlığı kadar kimsesizliğinin de bir göstergesidir. Kadından Hıristiyanlığa, kimlikten kıyamete, babanın devrime karşı tutumundan yoksulluğa, Filistin’den Türk ulusuna, gizli odalar logaritmasından Allah’ın dünyaya insanı göndermesine, kendini dev saymaktan (sayfa 440) Tur ve Miraç’a kadar -uzun bir liste yaptım belki bir gün yazıp açımlamaya çalışırım- bunların karşılık geldiği anlam haritalarından geçerek “ölümü bekleyiş”e (sayfa 614) gelir. Ve müthiş bir şiirle çivisi insan olan bu kentte (sayfa 331) şiirinin finalini yapar. Üçgen ve piramit anıtı oluşturmak için kök ve zemin olmuştur.

Kar yağışının seyrekleştiği bu günlerde taneciklerinin biricikliği ve piramidi de aklınızda bulunsun. Her kışın içinde sakladığı bahar ve diriliş de.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım