Kapalı havada Dostoyevski okumak

Kapalı havada Dostoyevski okumak.
Kapalı havada Dostoyevski okumak.

Kapalı havada Dostoyevski okumanın sakıncalarını anlatmak niyetindeyim; ama önce şunu söylemek isterim ki yazı boyunca “Dostoyevski” demek zor olacağından kendisinden “D” diye bahsedeceğiz.

D okurken özel bir çaba gerektirmiyor. İşin başında dikkat edeceğiniz belki tek mesele iyi bir çeviriden okumanızdır. Çeviri iyi olmadığında neler çeker insan. Bir zamanlar arkadaşlarla bir okuma grubu kurmuştuk. Klasikleri okuyalım demiştik. Başladık. Ama okuduğumuz çeviri o kadar kötüydü ki romanı anlayarak okuyabilen çıkmadığı gibi konusu neydi dediklerinde bile cevap veren çıkmadı. Zaten kötü çeviri deyince pek çok okur yazarın buna benzer hikâyeleri vardır. O sebepten kötü çeviri insanı kitaptan soğutur derim. Zaten insanımız kitaptan soğumaya bahane arıyor.

D okurken de iyi bir çeviri olmasına dikkat etmek lazım. Hangi yayınevi iyi çevirir diye sorarsanız. O zaman büyük yayınevleri derim. Yayınevi ismi zikretmem burada reklama girer.

Ben de iyi bir çeviri olacağına inandığım bir yerden alıp D’yi meşhur eden İnsancıklar romanından başladım. D en çok, Suç ve Ceza ile anılır ama kendisinin şöhreti İnsancıklar romanıyladır.

Ben sabırlı bir okurum. Başladım okumaya. Okurken tek isteğim masa başında okumak zorunda kalmamaktır. Hareketim kısıtlanmasın. Yatarak, oturarak, sırtımı dönerek, sonra tekrar yatarak, yani resmen debelenerek okuyabiliyorum ancak; ama çok isterdim masa başı okuru olmayı. Masam var. Masamda her türlü teçhizat var. Ama öğrencilik zamanından kalma kötü bir alışkanlıktır. Masa başında ben helva gibi dağılırım. Ders çalışmayı hiç istemeden tahsil hayatını bitirdiğim için. Masa başını sevmiyorum. Ders çalışmayı bize eziyet haline getirenler utansın.

D okumaya başladım. Her türlü debelenmeyi yaparak okudum da okudum. Bu arada bendeniz okurken, yazarken müzik açık olsun isterim. Müzik çeşidi konusunda tercihim hiç sağlıklı değildir. İnsan normalde klasik bir eser okuyorsa klasik müzik dinlemelidir değil mi? Ama bendeniz Azer Bülbül dinleyerek D okudum. Azer merhum sağ olsaydı “Yapma Mustafa gardaş. Benim türkülerimle Rus Edebiyatı okumak bünyeyi zayıflatır. Kültür şoku yaşarsın” diyemezdi belki ama “Sen bilin ya yapmasan iyi olur” derdi. Ama okurken sabit pozisyonda kalamayan benim sağlıklı bir müzik ve metin uyumu sağlayamamam normal sayılır değil mi?

Bir zaman sonra D okurken Azer dinlemenin benim devreleri yakmasından korktum. Ha bu arada roman çok sıkıcı idi. Yaşça kendisinden küçük bir hanımla mektuplaşan bir amcayı okuyordum. Bu romanla nasıl şöhret elde etmiş anlamak zordu ama D okurken sıkılmamak mümkün değildir diye düşünerek sabrediyordum. Roman sıkıcı olunca Azer dinlemek işi daha da zorlaştırıyormuş anladık.

Ben de D okurken yakışır herhalde diyerek adını zor söylediğim bir piyano sanatçısını dinlemeye başladım. Kendisi pek meşhurmuş. Güzel çalıyor. Hakkını yememek lazım. Adından emin değilim. “Yevgeni Grinko” olabilir ve bu şekilde yazılmayabilir ama yabancılar nasıl ki bizim adımızı doğru telaffuz etmiyorlar ben de bu bestecinin adını doğru yazmak gayretine düşmeyeceğim. Yazar tamam besteci tamam okumaya devam.

Okumaya devam ediyorum ama bir sıkıntı var içimde. Bir türlü okumanın tadını alamıyorum. D okurken zevk alınmaz sabredilir diye kendime telkinde bulunuyorum ama olmuyor bir türlü okumaya kendimi veremiyorum. Neden bu kadar zor okuyorum diye araştırırken sonunda buldum.

Hava kapalı olduğu için ben sıkılıyorum

Yaşadığım yer kışı çok, yazı az bir memlekettir. Yani kapalı hava bize peynir ekmek sayılır.

Peki neden sıkılıyorum?

İşte bu sorunun cevabı için derin düşünceye daldım. Ve cevabım şudur. D bu romanları yazarken muhtemelen hava soğuk ve kapalı idi. O hissiyatla yazılmış romanlar bir de kapalı havada okunmak istenirse böyle bir yan etki yapıyor. Bu tespitimi çok ilkel bulanlar olabilir. Denemesi bedavadır. Alın bir D romanı ve kapalı havada okumaya oturun. Evdeki çoluk çocuğa da telkin edin, “…ben delirip kitabı elimden atana kadar bana dokunmayın. Arada bir gelin alnımdaki teri silin ve bir ılık su verin.” Deyin. Yani evdekiler de size yardımcı olsun ve bakalım kapalı havada D. okununca ne gibi sıkıntılar oluyor görün isterim.

Bu arada yanlış anlaşılmasın ben D. okumaya karşı değilim. Haşa o şekilde bir densizliğimiz olmaz. Bazen romandan sıkılıyorum ama çabuk toparlıyorum. Şimdi sizden ricam bir D romanı alıp deneyin bakalım kapalı hava nasıl bir tesirde bulunuyor. Maksadımız edebiyata hizmet yoksa hava durumu ile bir sıkıntımız yok vesselam.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım