İzleyiciyi 'Kapan'a kıstıran film
Sıcak hikâye kurgusu, çok katmanlı karakter oluşumu ve mekân kullanımı ile bir ilk film için hayli başarılı bir çalışma olan Kapan, Seyid Çolak’ın sinema serüveninin bize güzel eserler sunmaya devam edeceğini vaat ediyor.
İzleyicinin, izlediği filme tutunma alanlarından biri (belki de en önemlisi) muğlak alanlar olsa gerek. Net savların ve sonuçların kapladığı yüzeyde izleyicinin hareket alanı kısıtlanır. Filmin izleyiciye sunduğu sorular, sorun olmanın çok ötesinde imkân demektir. Çünkü her soru izleyici için yeni bir anlam istikameti demek.
Bu zaviyeden bakıldığında sinema eserlerini iki ana kategoride inceleyebiliriz. Biri “ticari film” dediğimiz ve soru bırakmadan bütün cevapları filmde barındıran yöntemdir. Maksat, eğlendirmektir; ağlatarak, güldürerek, gererek, vs. şekillerde… Diğeri ise eğlendirmeyi değil, düşündürmeyi hedefler. Hikâyenin zeminini de bu temel üzerine bina eder. “Sanat filmi” ya da “arthouse” veya “bağımsız” dediğimiz yöntem bunu karşılar. Doğrudan göstermek ve anlatmak yerine dolaylamayı, imgelemi ve metoforik şekillendirmeyi tercih eder. 2019’un adından en çok söz ettiren filmlerinden biri olan Kapan, Seyid Çolak’ın yönetmenliğinde ikinci yöntemi kullanarak izleyici karşısına çıktı.
Festival yolculuğunu tamamlamak üzere olan film vizyona da girdi. Kapan, Uluslararası Moskova Film Festivali’nde dünya premierini yaptı. Sonrasında Avrupa’da birçok festivalde görücüye çıktı. Son olarak Malatya Film Festivali’nde yarıştı ve buradan en iyi yönetmen ve en iyi film müziği ödülleriyle döndü. Sıcak hikâye kurgusu, çok katmanlı karakter oluşumu ve mekân kullanımı ile bir ilk film için hayli başarılı bir çalışma olan Kapan, Seyid Çolak’ın sinema serüveninin bize güzel eserler sunmaya devam edeceğini vaat ediyor.
Film, bir adada yaşayan beş balıkçı arkadaşın hikâyesine odaklanıyor. Tekdüze giden hayatları, aralarından birinin ani bir şekilde ortadan kaybolmasıyla değişime uğrar ve sonra olaylara “canavar” dâhil olur. Adalıların kurt için kullandıkları ifade budur.
Diğer taraftan, kapan metaforu üzerinden katmanlı hikâye kurgusu ile izleyiciyi de bir sıkışmışlık hissine sürükleme maksadı beliriyor. Muğlak alanların izleyiciyi zorladığı noktalar buradan besleniyor. Bu durum anlam belirlenimine çok kapı açmasının yanında anlaşılma zorluğu da oluşuyor. Filmin senaryosunda şair Güven Adıgüzel’in de ismi yer alıyor. Uzun süre Çolak ile Adıgüzel’in kafa kafaya verip senaryoyu şekillendirdiğini biliyorum.
Bir şairin desteği ile filmde sanat unsurunu güçlendiren, anlatımı zenginleştiren çokça metafor ve kıvrak yaklaşım var. İzlemeyenler için ipucu vermemesi açısından birçoğundan bahsedemiyoruz ama tabut-küvet ikilemindeki sahne kurgusu ve anlam bütünlüğü zekice kurgulanmış bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Seyid Çolak’ın biçim üzerine kafa yorduğu aşikâr. Kamera kullanımından mekân kurgusuna kadar atmosfer oluşturma noktasındaki emeği kendini hissettiriyor. Işık kullanımı noktasında tercih sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Görüntü yönetmeni tecrübeli isim İlker Berke.
Bazı sahnelerdeki ışık fazlalığı dışında gayet temiz bir iş çıkarmış. Bir sinema eserinin önemli başlıklarından biri de oyunculuk. Kapan’ın başrol oyuncusu Onur Dilber iyi bir iş çıkarmış; fakat filmde oyunculuğu ile esas parlayanlar Yüksel Akça ve Serkan Altıntaş…
Altıntaş, gerilimin ana unsurlarından biri olarak duyguyu izleyiciye aktaran temiz bir oyunculuk sergilemiş. Akça ise sakin karakterini oyunculuğuna da yansıtmış ve gerçekçiliğin ötesinde sahici bir duygu oluşturmuş. Filmdeki müzik kullanımı ise genelde başarılı olmakla beraber yer yer rol çalıyor. Ses tasarımında da tercihe bağlı olduğu anlaşılan bazı noktalar filmin karakterine fazla kaçmış. Artısı ve eksisi ile Kapan, bir ilk fim çalışması olarak göz dolduruyor. Türkiye şartlarında film çekmenin ne kadar zor olduğunu malum. Bu bakımdan Seyid Çolak, samimi duygusunu filme yansıtarak işin altından kalkmış.