İyi Kötü Çirkin
Neyden mi bahsediyoruz? Ordu genelinde bulunan toplam 2 bin 112 yetim ve öksüz çocuğa, valinin kendi eliyle mektup yazıp, "şimdi babanız yahut anneniz yanınızda olsaydı ondan ne isterdiniz" diye sormasından. Gelen mektupların tamamını okuyup, bütün yetim hayallerini gerçekleştiren devlet aklından...
İyi
Ayın iyisi bu. Henüz yılın başındayız ama yılın iyisi bile denebilir. Sıradanmış gibi duran büyük bir fikir. Son zamanlarda gördüğümüz daha büyük bir incelik, daha büyük bir nezaket, daha büyük bir "adamlık" yok. Gören herkesi etkileyen, duyan herkese "helâl olsun" dedirttiren bir devlet adamlığı. Kimden mi bahsediyoruz? Ordu Valisi Tuncay Sonel'den. Neyden mi bahsediyoruz? Ordu genelinde bulunan toplam 2 bin 112 yetim ve öksüz çocuğa, valinin kendi eliyle mektup yazıp, "şimdi babanız yahut anneniz yanınızda olsaydı ondan ne isterdiniz" diye sormasından. Gelen mektupların tamamını okuyup, bütün yetim hayallerini gerçekleştiren devlet aklından... Üstelik bunu, bir sosyal sorumluluk projesi olarak şehirdeki hayırseverleri bir araya getirerek yapmış. Helâl olsun. İyi bile değil, çok iyi. Çok çok iyi. Valinin açıklaması da işin kendisi kadar da güzel bir diğer yandan... Diyor ki “Yetim ve öksüz evlatlarımızı unutursak, diğer yaptığımız işlerin hiçbir önemi kalmaz.” Dünyanın nasıl döndüğünü bilen bir adamın sözleri bu. Bu kadar kötülüğe ve bu kadar arsızlığa rağmen neden hâlâ rahmetin bizden kesilmediği sorusunun cevabı bu. Yetim yüzünü güldüren vali! Senin de yüzün iki cihanda gülsün.
- Kötü
- Kötüden bahsetmek de kötüdür denir. Katılıyoruz ve buna rağmen biraz da olsa bahsedelim istiyoruz. Bayraklaştırıp linç etmek için değil. İbret olsun ve itirazımız kayıtlara geçsin diye. Bundan ve bunlardan beriyiz diye. Yanlış olduğuna, yapılmaması gerektiğine, meydan verilmemesi zorunluluğuna işaret etsin diye yani... Yeşim Meltem Şişli diye bir kadın var. Belki tanıyanlar var. Saf kötücüllüğü ile biraz meşhur elbet. Terbiyesizliğin ve bayağılığın ve ayrımcılığın anıt kitabı olacak kadar kirli biri... İBB Genel Sekreter Yardımcısı bu kadın. Belediye'nin kurumlarından biri olan İSMEK ziyareti sırasında bir grup İSMEK görevlisi kadını, başörtülü oldukları gerekçesiyle aşağıladığı için mahkemeye verilmesiyle tanımıştık kendisini. O süreç ilerledi. Ve ilk karar çıktı. “İnanç temelinde ayrımcılık yasağı ihlali” yaptığı gerekçesiyle 10 bin lira adli para cezası verilmiş kendisine, (TİHEK) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunca... Kötü olan, yaptığına karşılık “az bir ceza” almış olması değil. Kötü olan, Yeşim Meltem Şişli'nin bizzat kendisi...
- Not: Bu kadın hakkında şikâyette bulunan İSMEK çalışanları işten çıkarılmış bile.
Çirkin
Özlem Gürses Gazeteci. 50 yaşında. Bir televizyon kanalında, bir tartışma programında kurdu aşağıdaki cümleyi. Demokrasinin kutsallığına olan sevgimiz dolayısıyla Özlem Gürses'i çirkin kategorisine alıyor değiliz. Helvadan putu elinden alınınca helvanın kendisini murdar sayan ilkel tutarsızlığı dolayısıyla çirkin diyoruz ona. Şöyle dedi o tartışma programında: “Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz. Askeri vesayet denen şey neymiş? Türkiye'de demokrasinin ve Cumhuriyet'in subabıymış. Yargıda da öyle...” Askeri darbeleri, işlerin yolunda gitmesi için küçük müdahaleler olarak gören naif tutumu dolayısıyla çirkin diyoruz kendisine. “Bugün geldiğimiz nokta” dediği "hak ettiğini düşündüğü maaşı alamıyor olması" başka bir şey değil. Bu şarkı böyle olmasaydı, onun güftesi para edecekti, şimdi "yeterince" etmiyor. Hepsi bu. İnsanlık bir sınav sonuçta. Adamlık bir sınav. Özgürlük bir sınav. Soralım da cevaplamasın: Darbe yapmak, askerlerin özgürlük alanına girer mi Özlem?