İşgal günlerinde bir soruşturma

Biraz da buna canı sıkılmış gibi duran memur cebinden çıkardığı  Yenice'den bir dal yaktı.
Biraz da buna canı sıkılmış gibi duran memur cebinden çıkardığı Yenice'den bir dal yaktı.

İşgal kuvvetleri aylar önce şehir genelinde asayişin tamamına hükmedemeyeceğini anladıklarından bazı bölgelerde olduğu gibi Unkapanı emniyetinin de Türk kolluk kuvvetlerinin idaresinde kalmasını kararlaştırmıştı. Mütevazı kadrosuyla elinden geleni yapmakta olan Türk polisi her ne kadar işgalcilerin boyunduruğu altında olmayı hazmedemese de en azından halkın sorunlarına daha faydalı müdahalelerde bulunabilecek olmakla avunuyordu o günden beri.

Karşı kıyıda sabah namazının ardından aydınlanmaya başlamıştı Üsküdar yalıları. Pencerelerden süzülen parıltılar boğazın kirli sularını aydınlatmaya çalışıyordu boş yere. İşgalin daha ağır şartlarda sürdüğü İstanbul yakasında ise Unkapanı sırtlarında şafakla birlikte başlayıp ortalığı saran telaş daha yeni yatışmaktaydı. Geniş caddeye açılan dar ara sokakların onlarcasından birinde yoğunlaşan inzibat ve halk kalabalığının tam ortasında yatan Britanyalı askerin cesedi henüz soğumaya başlamamıştı.

Sigarasını yere atıp usulca söndürdükten sonra yetkili merci için hazırlaması gereken raporu hızlıca yazmaya koyuldu. Şimdi yerdeki yan yana iki kan gölü ve ölümün keskin kokusuyla baş başa bırakılmış bu sefil sokakta etrafı son kez kolaçan etti.

Sokak sakinlerinin ilk ifadelerine bakılırsa ezandan kısa bir süre önce iki el silah atılmıştı. Sokağa korka korka çıkanlar ise yerde biri hareketsiz diğeri ise kıvranarak yatan iki kişiyi görmüşlerdi. Şahitler ifadelerinde daha yakından bakınca bunların işgal kuvvetlerine ait gece devriyesine çıkmış askerler olduğunu anladıklarını ve hemen en yakınlarındaki kolluk birimi olan Unkapanı emniyetine haber verdiklerini söylemişlerdi.

Sıhhiyeciler tarafından fayda etmeyecek olsa da ilk müdahalesi yapılan ağır yaralı asker az evvel acilen hastaneye götürülmüştü. Olay anında öldüğü anlaşılan diğer askerin cesedi ise üzerine örtülen bir haki çuhanın altında kıvrılmış şekilde yatmaktaydı. İşgal kuvvetleri aylar önce şehir genelinde asayişin tamamına hükmedemeyeceğini anladıklarından bazı bölgelerde olduğu gibi Unkapanı emniyetinin de Türk kolluk kuvvetlerinin idaresinde kalmasını kararlaştırmıştı o günlerde.

Sıhhiyeciler tarafından fayda etmeyecek olsa da ilk müdahalesi yapılan ağır yaralı asker az evvel acilen hastaneye götürülmüştü.
Sıhhiyeciler tarafından fayda etmeyecek olsa da ilk müdahalesi yapılan ağır yaralı asker az evvel acilen hastaneye götürülmüştü.

Mütevazı kadrosuyla elinden geleni yapmakta olan Türk polisi her ne kadar işgalcilerin boyunduruğu altında olmayı hazmedemeseler de en azından halkın sorunlarına daha faydalı müdahalelerde bulunabilecek olmakla avunuyordu o günden beri. Emniyet amiri neredeyse burunlarının dibinde gerçekleşen bu nazik vakanın çözülmesi için hızlıca harekete geçip en güvenilir taharri memurlarından birini apar topar evinden çağırtarak olay yerine göndermişti.

Yerdeki yan yana iki kan gölü ve ölümün keskin kokusuyla baş başa bırakılmış bu sefil sokakta etrafı son kez kolaçan etti. En uzakta, caddenin ağaçlıklı kısmında kendisini bir süredir dikkatle izlemekte olan kişiye belli belirsiz bir selam verdi. Bu selam sayesinde mensubu olduğu 'Karakol Cemiyeti' olayın aslını anlamış olacaktı.

  • Biraz da buna canı sıkılmış gibi duran memur etrafta korkuyla koşturan işgal kuvvetlerinin askerlerine belli belirsiz bir tiksintiyle bakıp cebinden çıkardığı Yenice'den bir dal yaktı. Uykusunu alamamış birinin asabiyetine yorulabilecek hareketleriyle işini yapmaya koyuldu.

Sokak sakinlerinin ve etraftan koşup gelmiş meraklıların arasında sorgulamaya değer birini bulur muyum düşüncesiyle tekrar tekrar bakışlarını gezdirdi etrafta. Soruşturma için görevlendirilmiş bir işgal yüzbaşısının sararmış suratıyla etrafa emirler yağdırıp ardından katılaşmaya başlamış cesedin kaldırılmasını emrettiğini duydu. Sigarasını yere atıp usulca söndürdükten sonra yetkili merci için hazırlaması gereken raporu hızlıca yazmaya koyuldu. Şimdi yerdeki yan yana iki kan gölü ve ölümün keskin kokusuyla baş başa bırakılmış bu sefil sokakta etrafı son kez kolaçan etti.

En uzakta, caddenin ağaçlıklı kısmında kendisini bir süredir dikkatle izlemekte olan kişiye belli belirsiz bir selam verdi. Bu selam sayesinde mensubu olduğu 'Karakol Cemiyeti' olayın aslını anlamış olacaktı. Unkapanı mıntıkasının cevval polisi Trabzonlu Mazhar Bey* böylece, amirleri tarafından (ve işgal kuvvetleri yetkilisinin gözü kapalı güveniyle)

aslında o sabaha doğru kendisine musallat olup üstündeki silahı almaya yeltenen iki İngiliz askerinden birini öldürüp diğerini onulmaz şekilde ağır yaraladığı ve hızla evine gidip neticeyi beklediği müthiş vukuatın soruşturma memuru olarak atanmasının verdiği keyifle, elindeki düzmece soruşturma raporuyla emniyet binasının yolunu tuttu.

Dipnot:

*İşgal istanbul'unda Unkapanı emniyeti soruşturma memurlarından Mazhar Bey'in yaşadığı gerçek olaydan hikâye edilmiştir. Allah tüm bu gizli kahramanlardan razı olsun.