İnsana teslim edilmiş bir emanet olarak bilgi

Bilgi hakkını ve hesabını vermek zorunda olduğumuz bir emanettir.
Bilgi hakkını ve hesabını vermek zorunda olduğumuz bir emanettir.

İnsan gerçek anlamda bilgiye ancak bilmekle sahip olabilirdi. Bilmek eyleminde bilen insan, eylemi gerçekleştiren özne olmaktan ziyade bildirilen nesne konumundadır. Çünkü bilmek için olayın evvelinde insanın hiçbir şey yapmasına gerek yoktur. Bilmek, bilgiye maruz kalmaktır ve insan, ancak kendisine bildirildiği anda bilebilir.

Descartes felsefesi olarak da bilinen kartezyen akıl için bilginin temel kaynağı akıl, deney ve gözlemdir. On yedinci asır itibarıyla insan aklı, bu yargıyı kabul etti ve bilgiyi hep bu yöntemle, yani deney ve gözlemle edinmeye başladı. Bu değişim; bilgiyi alan ve aktaran insan için son, inşâ eden insan içinse başlangıç olmuştur. Bu süreçte özellikle bilgiyi edinmek için geçerli olan bilmek fiili, zamanla yerini öğrenmek fiiline bırakmıştır. Halbuki bilmek dikey, öğrenmek ise yatay olarak insana ulaşır. Dikeyin yatayla yer değiştirdiği günümüzde bilgi artık insan için bildirilen değil öğrenilen olarak kabul edilmiştir. İnsan gerçek anlamda bilgiye ancak bilmekle sahip olabilirdi. Bilmek eyleminde bilen insan, eylemi gerçekleştiren özne olmaktan ziyade bildirilen nesne konumundadır. Çünkü bilmek için olayın evvelinde insanın hiçbir şey yapmasına gerek yoktur. Bilmek, bilgiye maruz kalmaktır ve insan, ancak kendisine bildirildiği anda bilebilir.

Ayrıca bu bilgiden kaçış ve geri dönüş de yoktur. Bilgi, otoriter ve dominanttır. Bir şeyi bildiğimiz anda artık o bilgi bizdedir ve bizi yönetir. Bu yönetme işini bazen harekete geçirerek bazense durdurarak yapar. Kısaca bilgi; insana harekete geçmeyi dayatır. İnsan, eğer kendisine verilen o bilgi kötü bir şeyse onu yapmamak, iyi bir şeyse de yapabilmek için çaba sarf eder. Buradan yola çıkarak "bilgi insanı harekete ya da karar almaya cebredendir" diyebiliriz. Meleklerin Hz. Âdem hakkında "yeryüzünde fesatlık çıkaracak, kan dökecek biri" tanımı yapmasına karşı Allah onlara "ben sizin bilmediklerinizi bilirim" der. Bunun ardından ise melekler "senin bize bildirdiğin dışında bizim hiçbir bilgimiz yoktur" diyerek boyun eğerler. Yukarıda, girişte ilk paragrafta bilmek ve öğrenmek kavramları arasında yapmaya çalıştığım bilmenin bir bildirenden neşet ediyor olması kıyaslamasını Allah ile melekler arasında geçen bu diyaloglarla beraber de değerlendirebiliriz.

Meleklerin cevabı kat'idir: "Senin bize bildirdiğin dışında bizim hiçbir bilgimiz yoktur". Peki insan bundan bağımsız mı? Bence değil. İnsanlar sürekli günahkârlığını hatırlatmak adına "biz de insanız, melek değiliz" diyerek nefsinin azametini, günahlarına ve zayıf teslimiyetine perde yapma gafletine düşüyorlar. Her ne kadar günahkâr ve yine Allah'ın ifadesiyle "zalim, akılsız, ziyan içinde, aceleci, nankör, tamahkar" olarak tanımlansa da insanın bir mükemmeliyet serüveni vardır, haddi kemâlâtı çok yücelerdedir. Bu sebepten insan; iman ve teslimiyette kendini meleklerden ayrı tutmamalı. Kendisine verilen akletme melekesinin kibrine kapılarak bilgiyi kendinden bilmemelidir. Bilgi bizim için yalnızca Allah'ın bildirdiği bilgidir. Allah diledikçe bilebiliriz. Bilgi hakkını ve hesabını vermek zorunda olduğumuz bir emanettir.

İNŞA EDİLEN BİR İKTİDAR ARACI OLARAK BİLGİ

Daha önce bilginin şiddete, (yasa) ve iktidara(hukuk) dönüşmesini, dijitalleşmesini(data), sanallaşmasını(şeffaflık) ve kitle haberleşme ile etrafa yayılmasını (enformasyon) konu edinen yazılarda, bilginin değişimini ve gelişimini açıklamaya çalışmıştım. Bu yazıda açmak istediğim iki bahis ise; bilginin elde ediliş süreci (bundan yukarıda kısaca bahsettik, o yüzden burada bırakıyorum) ve bilginin akademik alanda bilimsel bilgi adı verilerek nasıl değersizleştirildiği, teknik ve teknolojiyle beraber nasıl ideolojik bir silah hâline getirildiğidir. Bilimsel/akademik bilgi için gerçek diye bir şey yoktur çünkü bilginin kendisiyle değil elde ediliş biçimiyle ilgilenir. Bilimsel bilgi; sürekli gelişme, yenilenme ve ilerleme dayatmasıyla baskı altındadır. Dışarıdan herhangi bir şey almaz, onu üretir. Bu sebeple bilimsel bilgi, bildirilen değil açığa çıkarılandır.

Bu açığa çıkarma; deney ve gözlemden elde edilenlerin, bazı ön kabulleri dayanak noktası göstererek zihinde inşâ edilmesiyle olur. Hâliyle ortada, doğruluğuna ya da gerçekliğine dair hiçbir emare yoktur. Bilimsel bilgide doğru; şimdinin ve o şartlar altındanın doğrusudur. Allah takva sahiplerininin, düşünüp akledenlerin ve asi olmaktan kaçınanların eylemlerini tezekkerun kelimesi ile anlatır. Tezekkerun, Kur'an'da tavsiye edilen akletme biçimlerinden biridir (Onun dışında tedebberun, tefekkerun gibi farklı akletme ve bilme yöntemleri tavsiye edilir). Tezekkerun, zekere (andı, zikretti) kökünden türemiştir ve hatırlamak, zikretmek, tekrar etmek gibi anlamları vardır . İnsanın tüm bunları yapabilmesinin; yani zikretmesinin, hatırlamasının, tekrar etmesinin en temel şartı öncesinde biliyor olmasıdır. İnsan bir şeyi biliyorsa (bildirilmişse) hatırlayabilir, tekrar edebilir. Bilimsel bilgi metodunda ise doğru olanın tekrar edilmesi, yeniden ona dönülmesi, hatırlanması gibi bir strateji yoktur.

O, bir kez ulaşılan bilgiyi terk eder ve yeni olan, farklı olan bir başka bilginin (artık bilgide değil veri) peşinden koşar. Sürekli büyümekle ve çoğalmakla meşgul olduğu için de hakikat diye bir derdi yoktur. (Burada bilimsel bilgiye atfedilenler yorumdan ziyade doğrudan bilimsel bilginin tanımına dair ifadelerdir. Bilimsel bilgiyi tu-kaka etmek değil yalnızca iki bilgi anlayışını sübjektif bir şekilde kıyaslamaktır muradımız.) Bilimsel bilgi yalnızca yeni ve farklı olanın peşindedir. Bulduğu her yeniliği bir başka yenilik karşısında terk eder. Enformasyonların inanılmaz bir boyuta ulaşmasının bir sebebi de işte bu bilimsel bilginin sürekli büyüme iştihasından kaynaklanmaktadır. Modern insanın meziyet sandığı biriktirme arzusu bilgiyi de kapsayarak bilginin metalaşmasını sağlamıştır. Bilgi artık biriktirilen (data bank) ve güç/silah olarak kullanılabilen bir iktidar aracıdır. Şeffaflaşma sürecinde herkesin her anını teşhir ettiği ve görünür olmak adına, olabildiğince gizliliğin ihlal edildiği bu dönemde, insanlar hakkında bilgilerin pek de iyi niyetli olarak depolanmadığını görüyoruzdur umarım.

Burada bıraksak yeridir, ârif olana her şey anlatılmaz. Sahi HES kodunuzu görebilir miyim?