İnsan, bir kere başka görür...
“Başka” olanı görmek ve ona kendini kaptırmak ile “hakkı” teslim etmek neredeyse aynı. Adalet, ilahi bir erdemdir ve insan eli onu tesis etmelidir. Gerçekleşip gerçekleşmemesinin bir önemi yok. Çabası bu olacak her insan tekinin.
Bir derginin en büyük ödevi, kendi çağını duymak ve çağdaşlarını izlemektir, demiştik geçen sayımızda. Oradayız. Oradan devam ediyoruz. İnsanın entelektüel üretimi, insan nedir, sorusunun mümkün tüm anlamlarına yanıt aramakla geçiyor.
Yahut geçmeli. Kendimize ve kendimizden hareketle etrafımıza ve yine etrafımızdan hareketle kendimize doğru yaptığımız anlam yolculuğu bu. Nihai amacı, her şeyi yerli yerine koymak. İnsanın çeşitli araçlar ve vesileler kullanarak yapıp ettiği her şeyin nihai amacı budur; her şeyi yerli yerine koymak... Binlerce yıldır süren sanat çabasının baştan sonra amacı budur. Kalemin yazıp da çoğalttığı şeyin çabası budur. Her şeyi yerli yerine koymak mümkün mü?
***
Birbirimizi kandırmayalım: Her şeyi yerli yerine koymak mümkün değil. Sadece “insan bir kere bir şeyi başka görür / sonrası hep bakmak”. Bu kadar aslında. Sanatın da insanın da hikâyesi bu. Dünyadaki entelektüel faaliyet alanlarının bizi çıkardığı kapı burası. Bir şeyi başka görmek... Bir defa da olsa “başka” görmek. Her şey bunun için. Bir şeyi “başka” görmek, bir şeyin bizim için “gerçeğin yerini” tuttuğunu kavramak... Edebiyat da müzik de resim de sinema da bunun için. “Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı / Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” dizesinde kavranan “başka” da, Sonsuzluk ve Bir Gün de bunun için.
Bir şey başka görüldüğünde “aynı insan” olarak kalıp kalınmayacağı sorusu aslında bir bakıma bizi ilgilendiren. Yani, metnin ve okuyucunun kaderi. “Başka”yı görüp “aynı” kalanlarla, ya da daha doğrusu “farklı” gördüğüne dair birçok taklit geliştirenlerle, gerçekten “farklı” birine dönüşenlerin tarihi... “Başka” olanı fark edip gerisin geri telaşla her şeyi ateşe verenlerle, “üzerimde yıldızlı gök” diyenlerin tarihi...
***
“Başka” olanı fark edip dünyaya aynı bakamayanlar ile adaletin ilahi bir erdem ve insan elinin onu tesis etmesi gerektiğini düşünenler bir bakıma aynı kişiler. Eşit davranmakla, hakkı teslim etmek arasındaki ayrım da buradan kaynaklanıyor. “Başka” olanı görmek ve ona kendini kaptırmak ile “hakkı” teslim etmek neredeyse aynı. Adalet, ilahi bir erdemdir ve insan eli onu tesis etmelidir. Gerçekleşip gerçekleşmemesinin bir önemi yok. Çabası bu olacak her insan tekinin.
- İthaf
- Bu sayımızı elbette Azerbaycan'a ithaf ediyoruz. Azerbaycan'a ve henüz yirmi yaşında Balkan Savaşları'na gönüllü asker olarak kaydolup Bakü'den Edirne'ye savaşa katılan, Türk milliyetçisi olduğu suçlamasıyla Stalin tarafından idam ettirilen büyük şair Ahmed Cevad'a...
- "Soranlara ben bu yurdun; anlatayım nesiyim:
- Ben çiğnenen bir ülkenin hak bağıran sesiyim"