İkinci Yeni’nin eskicisi ‘Sadece Edip Cansever kalsa şairlerden’
Ne iş yapardı sorusunun cevabı ‘şiir yazardı’ olan bir şair Edip Cansever. İlk şiirini, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiş vakitlerinde şimdi artık olmayan bir dergide, İstanbul’da yayınlıyor.
1
İkinci Yeni’nin en birincisi. Dev bir şair. Öyle değil. İsminin bütün harflerinin bütün anlamlarıyla şair. 28 Ağustos’tan 20 gün önce uzun bir şiirin tam ortasında, yani İstanbul’da doğdu. Bazı şeyler yaşadı.
Uzun bir çocukluk, derin bir hayret, coşkulu bir kırgınlık. Dışarıdan bakınca güneşli bir gündü belki ama içinde koyu bir korkuluk. Dünyanın karşısında adsız bir çiçek. Büyüyor ve büyürken İstanbul Erkek Lisesi’ni bitiriyor arada.
2
Liseden sonra dünyanın tam da karşısına dikiliyor Türk şiiri. Sade görkeminde büyük bir ses yaklaşıyor ama henüz kimse bilmiyor şairin gelişini. ‘Liseden sonra hayata atılıyor’ demek gerekirdi biyografinin bundan sonrası için. Ama hayata atılmıyor işte. Şair, hayatın üst katına çekiliyor ve şiir yazıyor sadece. Ölümün onu çağıracağı güne kadar o oturup böyle şiir çağırıyor. Bu.
İlk gençlik şiirlerini İkindi Üstü adıyla topladı. Bu ilk kitap elbette göstermedi şairi dünyaya. Şiir ortamına girdi ama. Çağdaşı şair ve yazarlarla tanıştı.
3
Kapalıçarşı’da bir dükkân. Bir arkadaşıyla ortak oluyor. Turistler için görülmemiş şeyler satmaya başlıyor. O değil. O anlamıyor ticaretten. Dükkânın üst katında şiir yazıyor hepimiz için, arkadaşı aşağıda ekmek çıkarıyor her ikisi için. Bir ömür, hayatın ikinci katında şiirin tam içinde böyle geçip gidiyor işte. Çarşının o kapalı kubbesinden dev bir şair çıkıyor Türkiye için.
4
Ne iş yapardı sorusunun cevabı ‘şiir yazardı’ olan bir şair Edip Cansever. İlk şiirini, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiş vakitlerinde şimdi artık olmayan bir dergide, İstanbul’da yayınlıyor. 1950’lerde girdiği ticarete rağmen şiirle rabıtasını ve şiire olan ısrarını sürdürüyor. Kapalıçarşı’daki o küçücük dükkânın ikinci katında tam 9 kitap yazıyor 20 yıl boyunca. Yıllarca aynı şarkıyı okur gibi.
5
İlk gençlik şiirlerini İkindi Üstü adıyla topladı. Bu ilk kitap elbette göstermedi şairi dünyaya. Şiir ortamına girdi ama. Çağdaşı şair ve yazarlarla tanıştı. İlk kitabından 7 yıl sonra Dirlik Düzenlik yayınlandı. Artık yaklaşan şair, şiirdeki arayışında kendini daha çok gösterir olmuştu. Düşünceyi dilin içinde eriten, görmezden gelinemez bir şair vardı artık ortada.
6
Ve 1957’de Yerçekimli Karanfil geldi. Şair kendi şiir evrenini kurmuştu artık. Bu yıllarda Cansever, ikinci yeninin en özgün örneklerini verdi peş peşe. Dize tartışmalarına o da katıldı haliyle. ‘Dize, işlevini yitirdi artık’ diyerek yeni arayışlara yöneldi.
Tiyatro keşif imkânıydı. Çağrılmayan Yakup çağrılmıştı artık. Geldi ve Türk Şiiri’nde durdu.
7
Sonrası Kalır ve Ben Ruhi Bey Nasılım kitapları geldi sonra da. Klasik tartışmaların içine girer çıkar şairimiz de. Savaş sonrası varoluşçuluğu rüzgârı bir süre onu da etkiler kuşağındaki hemen tüm isimler gibi. Ölene kadar izlerini görürüz şairde. Buralar tartışmalı. Ama şiir tartışmasızdır. Ahir ömründe Bodrum’a yerleşir şair. Fakat çok kalamaz. Beyin kanaması geçirir ve İstanbul’a geri gelir. 28 Mayıs 1986’da şiir biter.
- Gül kokuyorsun bir de
- amansız, acımasız kokuyorsun
- gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
- dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
- hırçın hırçın, pembe pembe
- öfkeli öfkeli gül
- gül kokuyorsun nefes nefese
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Daha bir sürü şey
Şuramda darmadağınık
Ve yürürlükten kalkmış bir sözü
tekrarlıyorum: sevin ki her şey olur
Sevin ki her şey olur
Olmuyor, biliyorum
Adsız bir çiçek
Rengini dünyaya ilk defa sunan
Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
Sevgilim
Bana ‘sen bir şairsin’ dediğin zaman.
Yalnız sana yazıyorum bu şiiri
İstersen bir şiir gibi okuma
Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
Soğuklar başlayınca havalanıp
Millerce yol katettikten sonra
Güneyi tadan bir kuşun sevinciyle.
Ve yazmış olacağım bir de
Her dönemde her çağda
Sevdanın kendine özgü diliyle
- Üç kişiyle başka türlü konuşulur, bir kişiyle
- Kendini açıklar insan
- Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız
Yeni bir dil olacak yarın
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce
Başım dönüyor ikimizden
Çocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin
Ön dişleriyle belli belirsiz
Bir martı kalıyor gibidir hiç olmayandan
Çünkü biz ikimiz de çirkin değiliz
Evet mi hayır mı pek anlamadan.
Ne biçim bir sestir şu bizim dalgınlığımız
Bir tayın dişinde ince taflan
Az yaşlı bir kadında göğüs uçlarının
Yanarak sımsıcak bir kedinin ağzından
Dönüp iç çekmesine gece kuşlarının.
Sonra biz dağ başlarında apansız kurşunlanan
Süresiz baş dönmesiyiz çok garip adamların
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka