İhtilal
Yarın Bir Mayıs. Irgatlarını sürekli arttırmak mı istiyorlar dünyanın? Ekmek bulamayanlara pasta resmi teklif etmek eski sporları.
İhtilal denince zihnimde önce askeri darbe şekilleniyor. Devrim dense daha anlaşılabilir kabul edilebilirmiş gibi sanki. Bu yüzden olsa gerek devrimcilik saygın bir payeymiş gibi algılanırken ihtilalcilik itici bir konumda duruyor. Necip Fazıl'ın İhtilal kitabı bu konuda yazılmış en iyi kitaplardan biri. Belki de birincisi. Sezai Karakoç'un 'devrim irinle kanla' dizesi ile Nuri Pakdil'in devrimci selamı aklımızda bulunsun. Yetmişli yılların ortalarında önce günlük bir gazetede tefrika edilirken tam bir gazete sayfası hâlinde yayınlanmış ertesi günü bekleyemez bir hâle gelince sanırım yarıda bırakmıştım. Necip Fazıl öncelikle muazzam bir üsluptur. Hem duruşu hem de yazdıkları ile. Üstad hemen kitabın girişinde “İnsanın aradığı cennetin engellerine karşı daima ihtilal halindedir.” diyor. Bugünün gösteri toplumunun ekranlardan yansıyan bunalımı ciddi bir karşı çıkışta yani devrimci bir ruh karşısında ne olacağı üzerinde düşünülmelidir. Örneğin Filistin meselesi yepyeni pırıl pırıl bir ruh uyanışına zemin olabilir. Amerika ve Avrupa bu zulmün müsebbibidir. Avrupa ölebilir diyordu Macron. Bir çok ülke altınlarını Amerikadan çekiyor. Bir tıkanma hâli. Ya ihtilal ya da savaşa açılacak bir süreç yaşadığımız. Ölüm sekeratı mı doğum sancısı mı yaşayarak göreceğiz. Tencerenin kapağını bulması çoğu kez kapaktan kaçamamasıdır diyordu Faulkner.
Peygamberler tarihi ile başlıyor Üstad. Kabil'in ilk cinayet ve ilk ateşe tapıcılığının simgesi olmasını ardından Nuh'un oğullarını Sam, Ham, Yafes ve Yam -Yam küfürde- serencamını anlatıyor. Galile Denizi'nin ismine Celil dendiğini öğreniyoruz. Peygamberimizin isminin İncil'de Paraklitos olduğunu da zikrediyor. Fransa'daki ilk ihtilal kıvılcımını çakan nehir yoluyla ticaret yapanlar birliği kahyası Etyen Marcel'i karikatür ihtilalci olarak niteliyor. Luilerin 14. 15. ve 16.sını sırasıyla anlatarak nefsaniliğin uyurgezerleri olarak niteliyor. Mary Antuanet ise kiniyle düşünmenin örneği olarak sunuluyor. Barutuna ekmek karışan ihtilalin patlayacağını söylüyor. Din olmadan vatanı azizleştirmenin sakamet ve dalalet olduğunu -Fransa'da kurulan vatan mihrabı teşkilatı dolayısı ile- işaretliyor. Robespierre'in kötülük ve içten hesaplılık dehası olduğunu söylüyor. Napolyon ise Üstada göre sezgileri üzerinden bir dehadır. Plan yapmadan anlara ilişkin tutumları ile Bergson'un felsefesinin kristilazi edilmiş örneğidir. Hamle ve dava sahiplerine bir örnektir. İnsan ruhiyatına tepeden inme nüfuz sanatı içinde üstün cesaret ve gözükaralığın büyük imtiyazına sahiptir Napolyon. Üstada göre hiçbir şeyi ayakta ve kendine aykırı duruma getirmemekte büyük deha Yahudiye vergidir. Rus İhtilalindeki rolleri ve Lenin ve Troçki -Stalin'e göre sıfatı çıfır Yahudidir ve Meksika’da hayatı sonlandırılmıştır. Üstad Ofseyenko isimli satranç ustasının Lenin’le birlikte Petrograd haritası üzerinden taktik geliştirmelerini de anlatır kitabında. Lenin menfi de olsa inanma vecdini hiç kaybetmemiş bir küfür idealistidir. Ardından Çin ihtilalini ve İtalya örneğini aktarır. Fransız İhtilali hakkındaki ayrıntılar ile Rus İhtilali arasındaki benzerlikler -Versay ve Neva Nehri üzerindeki kadın yürüyüşü gibi- gözden kaçırılmadan verilmiş kitapta. Üstad kitabını kahramanlar üzerinden kuruyor. Bir de eserlerini anti kahramanlar üzerinden kuranlar var. Homeros'un İlyada'sı, Tolstoy'un Savaş ve Barış'ı, Shakespeare'in Macbeth'i anti kahramanlar üzerinden kurulmuştur. Bizde de Tarık Buğra'nın Küçük Ağa ve Firavun İmanı ile Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul'u ilk aklıma gelenler. Dışarda müthiş bir ayaz var. Kahramanları ve anti kahramanların hepsini üşütebilir. Yarın Bir Mayıs. Irgatlarını sürekli arttırmak mı istiyorlar dünyanın? Ekmek bulamayanlara pasta resmi teklif etmek eski sporları. Amerika’nın demokratları ve cumhuriyetçileri İsrail ve Netanyahu ile hizalanıyor… Zulüm sürüyor. Herkes her şeyi bekliyor. Ancak salise sekmeyen büyük bir saat de vardır. Aklınızdan çıkmasın.