Heniyye'ye mektup: Alnımızın yazısı

​Heniyye'ye mektup: Alnımızın yazısı
​Heniyye'ye mektup: Alnımızın yazısı

Reis.

Şeyhimiz nasıl?

Ahmet olan Yasin olan Şeyhimiz.

İnan ki, kaç kez, uzun uzun bakakaldım onun resimlerine, özellikle sen aramızdan ayrıldıktan sonra.

Bunu, bir metafor olarak, bir aforizma ya da duygu olarak sormuyorum, gerçekten, cennette, ne yapmaktasınız mesela şu an?

Şeyh Ahmet Yasin, sen ve Abdülaziz Rantisi.

Günleriniz nasıl geçiyor mesela, cennette Müslüman kardeş olmak nedir, yaklaşık olarak tahayyül edebiliyorum ama kendimce, cennette şehit binlerce Müslüman kardeş olmak, nedir, vallahi bunu soruyorum.

Müsaadenle Reis, öncelikle kendime, sonra, bu metinle göz göze gelen her okura yönelik olarak bir cümle kurmak isterim tam da burada!

Burada ve her yerde, içinde Gazze geçen her kelimemde, her cümlemde, ya hakikatten, başka bir şey, başka bir gündem, başka bir öncelik varsa diye öyle bir ıstırap yaşıyorum ki, bu mahcubiyet ve endişeden ne yapsam çıkamıyorum.

Zira, sen Reis, sen ve o aziz halkın, milletin, sevgili Gazze’n, sevgili Gazzemiz, âdeta yeryüzünde bir hakikat bulutu ile var olan tek kara parçasının sahibisiniz.

Yeni bir şehit lider adayı olarak mührü emanet ettiğin Yahya Sinvar’ın, o Alman Siyonizminin dergisi Bild’de kapak olan o ünlü koltukta duruşu var ya hani.

Bu mekânın bu toprağın, bu kadim evin sahibi biziz, duruşu var yani. O aziz kara parçası, o canımız Gazze, öylesi büyük ve tanımsız ve hakikatli bir asaletin haritası, insanlığın kıyametine dek.

Bu bir “yazı” değil Reis fark etmişsindir.

Bu, biraz da asr vaktinde, insanlığın ikindi vaktinde, Gazze sahilinde, cennette, seninle, bir “gazeteci söyleşisinden” önceki bir off the record bir nevi.

Şöyle ki Reis, senin yol arkadaşın, yol arkadaşımız Rantisi, evinde, Gazze’de şehit edilmişti.

Sen, sadece evinden uzakta da değil be Reis, dünyanın en karanlık duvarlarının, en kirli söylevlerinin şehrinde, Tahran’da, en cevapsız sorularla şehit edildin.

Vallahi, Allah şahittir, canımızın böylesi derinden yanması biraz da bundandır. Pusunun içindeki pusuya, İsrail’in içindeki İsrail’e karşı bile, bin ihtimal ile savaşırsın, savaşırız, ön alırsın, ön alırız, yön alırız; lakin, Tahran aklı, Tahran zihni, İsrail aklı ve zihni ile birlikte yaşadılar be Reis yıllar ve yıllardır.

Senin şehit bedeninin ilk namazının o şehirde rehin alınması kalbimizdeki başka bir ağırlıktır Reis.

Mahcubiyetten, “hakkını helal et” bile diyemeyeceklerimiz olur hani hayatta, işte sen o’sun Reis, sen ve sevgili halkın, sevgili Gazzemiz’e, “hakkını helal et lütfen” bile demeye, dilimiz de kalbimiz de varmıyor.

Seni Tahran’a icbar ettiğimiz tüm yılların, tüm açıkların, tüm su alan gemilerimizin farkındayız Reis. Allah şahit, durmaksızın her yerde, her yerde ve her yerde o açıkları kapatmak için yaşıyoruz. Binler, yüzbinler, milyonlar olarak bunun için nefes alıyor: Bir Dünya Gazze Reis.

Evet “dili yok kalbimizin ve bundan bîzârız” elbette ama, vallahi kalbimizde de dilimizde tek bir şey olacak kıyamete dek, Siyonizm’in her zerresi yeryüzünden silinene dek.

“Hayat, iman ve cihad

Alnımızın yazısı…”

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım