Hacer nöbeti

hcr
hcr

Zakir uyuyan Hacer’ini seyrede seyrede duayoluna dizilmiş. “Allah’ım bana göstermeyidiledin ben gördüm. Bana sevdirmeyi diledinben sevdim. Şimdi de seyretmemi diledinseyrediyorum. Emrine şükür, derdine sabır.Lakin ya beni de uyut yanına yatayım ya dauyandır sevdiğimi bileyim!” demiş.

Hacer. Herkesin dilinde türkü, kalbinde merak idi. Acep bu kısmet kuşu kimin hanesine konacak? Babası öleli çok olmuş. Anne dersen, içine büzülmüş üşüyen leylekler gibi perişan bir kadın. Evleri bildiğin kömürlük… O yuvadan bu ceylan nasıl çıkmış şaşarsın. Hacer, kudretten sürmeli. Gözlerinin yerinde iki camız eriği var. Saçları, dibinden asılsan seni dipsiz kuyulara salacak kadar gümrah bir rüzgârdır.

Hacer’i kim aldı biliyor musun?

Zakir!

Zakir kimdir?

Şöyle söyleyelim, er kısmı sıraya dizilse ve sorsalar. Hangisi başa güreşir? Herkes, “Şu aslan yavrusu dururken başkasını seçmek caiz değil.” der. Öyle erkek omuzlu, öyle sıkılmış bir yumruk ki adı Zakir. Zakir ile Hacer yuvalarında mutlu olsunlar diye en fesat karılar bile duaya çöktü. Düğünlerinden bin beş yüz masal çıktı. Kına gecelerindeki türkülere çok kız ağlamaktan telef olmuş dediler. Düğünlerinde çalınan, çığrılan türküleri kurtlar, kuşlar dinlemiş, görenler var. Zakir artık caddede bin bir maşallah ile geziyormuş. Derler ki Zakir’in yüzünü döndüğü yerden kuşlar havalanır, civil civil ederlermiş. Kuşların derdi, Zakir’in yüzünü yalan dünyada bir kere olsun görmek. Zakir o zaman gülümsermiş. Zakir’in gülümsemesi nasıldır? Zakir’in bıyıklarının altından bir şerbet sızar, işte Zakir gülümsemesi budur.

Gel zaman git zaman. Hacer’de bir hastalık peyda olmuş. Hacer uyuyor uyanmıyormuş. Biraz tembeldir herhalde hele uyusun azıcık denilmiş. Ama Hacer’in uykusu azıcık değilmiş ki. Ak saçlı kocalar, aklı yetik hocalar bu uykunun adını koymuşlar. Bu bir hastalıktır ki kanatlı böcük kısmının ısırmasıyla bulaşır! Doktorlar da aynı şeyi demişler. Sinek ısırığı ile bulaşan bu hastalığa duçar olan uyuya uyuya ölür demişler. Lafa bak ne kolay ölür demek. Onlar kolayca söylemişler. Ama Zakir kolay kabullenmemiş. Hacer sırtında uyuyadursun. Tabip aramış. Doktor izi sürmüş. İstanbul’u elemiş. Bursa’yı, Antep’i, Konya’yı alt üst etmiş. Hatta Şam’da Bağdat’ta bir umut var mı diye gözetmiş. O kadar yani. Her hekime borçlanmış. Her ilaca servet harcamış. Ama Hacer uyanmamış. Zakir uyuyan Hacer’ini seyrede seyrede dua yoluna dizilmiş. “Allah’ım bana göstermeyi diledin ben gördüm. Bana sevdirmeyi diledin ben sevdim. Şimdi de seyretmemi diledin seyrediyorum. Emrine şükür, derdine sabır. Lakin ya beni de uyut yanına yatayım ya da uyandır sevdiğimi bileyim!” demiş.

Ama Rabbimizin emir perdesinin gerisi bize meçhul. Doktordan umudu kesip memlekete dönmüşler. Hacer uyur da uyur. Zakir işe çıkmayı unutmuş. Evde Hacer’in uyanma saatini bekler olmuş. Hacer üç günde, beş günde bir uyanır yarım saat konuşur, gülüşür sonra tekrar uyur. Hani senede bir kere açan çiçekler gibi. Hacer uyanınca sanki günlerdir uyuyan o değilmiş gibi konuşurmuş. Zakir diyor ki Hacerim şeker yer gibi konuşurdu. “Zakir sen işe gitmedin mi? Zakir açlığın var mı? Zakir bu hafta anamgile gitsek mi?” Zakir her sorusunu cevaplar, saçlarını okşar ve sıcak süt içirirmiş. Çünkü doktorlar sıkı sıkı tembihlemişler. Uyandığında onu üzmeyin. Müjdeler verin. Sevdiği şeyleri alın. Nasıl uyursa o şekilde rüyalara dalar. Mademki uyandıramıyoruz rüyaları bari çiçekli olsun demişler.

Zakir Hacer’in her uyanmasına onun için gül şerbetleri hazır tutmuş. Hacer ciğerim yandı dedikçe buzlu gül şerbeti içirmiş. Hacer, iğne oyalı, güllü dallı yemenileri severmiş her uyanmasında yemeniler dolamış boynuna. Hacer türkü dinlemeyi severmiş. Zakir karışık kasetler hazırlatıp en sevdiği türküleri dinletmiş. Zakir, Hacer uykusuna nöbete durmuş anlayacağınız. Hacer’in uyanma zamanı için en güzel gömleği, en lacivert ceketi ile düğüne gider gibi hazır tutmuş kendini Zakir. Şeyhini görmek için sıra bekleyen müritler gibi heyecanlıymış. Ve Hacer uyurken nefesini saymış. Uykusundan uyanmadan en derin uykuya dalar diye, ölür diye korkarmış.

Hacer’in uyanması her geçen gün gecikmeye başlamış. Uyanma saatinin gecesi, gündüzü yokmuş. Ve Hacer’in uyanmaları gecike gecike bir gün gül nefesi kesilmiş. O zaman anlamış ki Hacer nöbeti bu kadar. Zem zem katılmış sularla yıkamışlar Hacer’i. Hacer’den sonra Zakir’e demişler ki ne olacak senin bu halin? Erkek adama bir yar lazım değil midir? Zakir başı dik cevaplamış. Ben Hacer uyurken Hacer nöbeti tutmaya alıştım. Nöbet yeri terkedilir mi? Hele şimdi essah uykuya dalmışken bırakıp gidilir mi?