Gerçekten nasılsın? İbrahim Paşalı
Tevazuyu yanlış anlayıp hafife alanlara dayanamıyorum sanırım. Onun dışında hepimiz insanız, "basiretim bağlandı, bir eşşeklik yaptım" demek ihtimali hepimiz için geçerli. Büyük laf etmeyelim, kimseyi kınamayalım ki başımıza gelmesin.
1- Çocukluğunuzdan hatırladığınız ilk şey nedir?
Saçaağın altında, günlerdir yağan yağmurun dinmesini bekleyen çocuk- ben. TRT radyosunda her gece 00:55'e kadar devam eden "Gecenin İçinden" programını hayaller kurarak dinlerdim. O zamanlar 24 saat yayın yoktu.
Program bitince, radyo kapanır, her şey sessizleşirdi. Askerler rap rap rap diye yürür, bayrak göndere çekilirken başlayan İstiklal Marşı başlardı. İstiklal Marşı ne yazık ki sözlerindeki iddiaya karşın insana iyi şeyler hissettirmezdi. Marş bitince her şey daha sessiz, daha karanlık ve daha "yalağuz" olurdu.
2. Müfredat dışında okuduğunuz ve "çok iyiymiş" dediğiniz ilk kitap neydi?
Sorunun zıttı bir örnek verebilirim.
Her kötü çocukluk geçirenler gibi, küçükken kendisini görünmez zannedenlerdendim, çünkü kimsenin beni gördüğü, fark ettiği yoktu. Ta ki mahalledeki Kerime Hatun camii'nin hocası Recep Cici tarafından görülene kadar.
Yaklaşık on yıl önce, hep müfredatta adı geçtiği için elimin gitmediği Reşat Nuri Güntekin'in «Akşam Güneşi» romanını okumuştum, bulunduğum yerde meşgul olabilecek daha iyi bir şey bulamayınca. Bitirince de herkese tavsiye etmiştim. Hala da ederim
3. Doğa mı şehir mi? Şehirse neden, doğaysa neden?
Doğanın İnstagramda göründüğü gibi olmadığını bilenlerdenim; güzel olduğu kadar zalımdır da. En iyisi doğayla flört etmektir sanırım. Gez, toz, temaşa et, hayran ol, fakat süre uzadıkça sana dünyayı dar eder, göz yorulunca içine döner, o zaman da huzur değil, eza verir. Tatlı bir beden yorgunluğu ile şehre ve eve dönmek en iyisidir. Bilen için, düzenli bir şehir kadar, kaosu bol canlı bir şehir de kıymetlidir; şifa verir, dikkatimizi dağıtarak, dertlerimizi kendi dertleriyle unutturarak
4. Şu günlerde en çok hangi soruyu soruyorsunuz?
Ne zaman bu kadar yaş aldım, yaşlandım?
5. Neydi "o şarkı"nın adı?
"İki Parça Can", Fikret Kızılok.
6. Biri vardı değil mi "bu insan" olmanızı sağlayan, kimdi o?
Bugüne kadar hiçbir yerde adını anmadım galiba. Her kötü çocukluk geçirenler gibi, küçükken kendisini görünmez zannedenlerdendim, çünkü kimsenin beni gördüğü, fark ettiği yoktu. Ta ki mahalledeki Kerime Hatun camii'nin hocası Recep Cici tarafından görülene kadar. O olmasaydı, "çağcıl", laik bir insan olabilirdim. (Gülüyor) Part-time İslamcı olmamda onun da vebali var, diyebilirim. Ondan sonra da şair, berber Nurettin Durman. Daha 17 yaşındayken "Kardelen" edebiyat dergisinde ilk şiirimi yayımlayan, adımı soyadımı ilk kez güzel bir yerde görmeme vesilen olan oydu. Hakları ödenemez. Çok ihmal ettim, aha da buraya yazıyorum: Cezama razıyım.
7. En sevdiğiniz kurgusal erkek karakter kimdir?
İlk gençliğimde tabii ki "Martin Eden".
8. En sevdiğiniz kurgusal kadın karakter kimdir?
İtiraf ediyorum: "Franny'ye" aşıktım. J. D. Salinger'ın "Franny ve Zoey" kitabındaki karakterine.
9. Tarihteki favori kahramanlarınız kimlerdir?
Böyle listelerim, hazır cevaplarım yok sanırım. Son yıllarda, Ahmet Cevdet Paşa diyebilirim. Bir insan olarak hikayesi; çilesi, mücadelesi, çelişkileri ilgimi çekiyor.
10. Tarihte en sevmediğiniz karakter kimdir?
Karaktersizler desem? (Gülüyor) İsimleri aklıma gelmiyor. Allah benzetmesin. İnsan günahkar olabilir, (daha doğrusu günahkar olmadan insan olamıyoruz zaten) ama Allah bir insanı müptezel etmesin.
11. Şunu görmeden/yapmadan ölmek istemem, dediğiniz şey nedir?
Las Vegas. Şaka yapıyorum tabii ki. Böyle soruları görünce, fener tutulmuş bıldırcın gibi kalakalıyorum. Çünkü hiç böyle çalışmıyor kafam galiba, hiç düşünmediğim konular, sorular... Ama fırsat olsa, Las Vegas'ı da görmek hiç de fena olmazdı. (Gülüyor)
12. En çok ne yaparken mutlu olursunuz?
Sabun kokan, tertemiz çarşaf serili, serin bir yatakta uyumak. Benim idolüm Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar). Yazı yazarken de iyi oluyorum, fakat nadiren olabiliyor maalesef.
13. En sevdiğiniz erdem hangisidir?
- Darda olana, damdan düşene yardım edebilmek ve gücü varken adaletin tecelli etmesini sağlamak. Resmen ruha ve bedene şifa, can suyu... Bilen için, bu ve benzeri erdemler büyük zevk aynı zamanda. Yanlış anlaşılmasın, bendeki tecellisi az: "İki dakika insan olalım" diye söylenip duruyorum ve nadiren "iki dakika insan" olabiliyorum.
14. Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?
Tevazuyu yanlış anlayıp hafife alanlara dayanamıyorum sanırım. Onun dışında hepimiz insanız, "basiretim bağlandı, bir eşşeklik yaptım" demek ihtimali hepimiz için geçerli. Büyük laf etmeyelim, kimseyi kınamayalım ki başımıza gelmesin.
15. Hangi film? Niçin?
Vertigo. Sen ne güzel komşumuzdun Kim Novak abla! 30 yıl arayla iki kere izledim, sonuç değişmedi: Her defasında "depresyona" girdim. Dizi de tavsiye edeyim: BBC yapımı "River". İnsanın boğazına ayva takılmış gibi yaşamak böyle mi iyi gösterilir! Sayın Dücane Cündioğlu'nu taklit ederek "aforacak" olursak, şöyle bir aforizma yazabiliriz: Depresyonda olmak, deplasmanda olmaktır.
16. Batı'yı ve Doğu'yu nasıl tanımlarsınız?
Sarışın-esmer. (Gülüyor) Başıma bir şey gelmeyecekse, bu ayrımların çok ilgimi çekmediğini itiraf edebilirim. Tanpınarvari cümleler, mesela "Doğu oturup beklemenin yeridir" gibi "aformalardan" etkilenmiyorum sanırım. Josephine'den mektup bekleyerek ömrünü heder eden Napolyon batılı değil doğulu, Fransız değil Türk'tü sanırım? (Gülüyor)
Entelektüellerin bir türlü doyamadığı doğu-batı gibi kavramlar yerine, kuzey ve güney daha çok dikkatimi çekiyor. Sonuçta kavramlar, zihnî, yani zihin mahsülüdür, hayalidir, itibaridir. Var olduğuna inanırsan vardır, itibar ettiğin müddetçe yaşarlar. Gerçek dünyada meridyen ve paralel, doğu ve batı yok, bizim zihnimizde varlar. "Kurtuluşumuz Nordik İslam'ında" diye başlıklar atarak konuşalım, daha keyifli olur.
17. Yaşayabileceğiniz en mutlu an.
Karlı dağlar, dibi görünen berrak sular.
18. Siz şimdi gittiğiniz o şehri çok sevmişsinizdir. Biraz anlatsanıza.
Nedense, aklıma Freiburg geldi. İçinden su arkları geçen, tarihi bir üniversite şehri. İçimde ukdedir, keşke o şehirde güzel hatıralarım olsaydı. Şuna inanırım, bir şehir size geç kaldığınızı hissettiriyorsa, neden daha önce gelmedim dedirtiyorsa, nalet güzel bir şehirdir.
19. Bize bir nasihat vermenizi istesek...
Ben ve nasihat! "Gençlere nasihat etmenin zararları" diye konferanslar vermiş kişiyim ben.
Yapmaya çalıştığım şeyi paylaşabilirim: Kendi sorularının peşinden git. Başkalarına basit, komik ve saçma gelse de.
20. Son olarak, nasılsınız?
Karadenizli nineleri taklit ederek söyleyeyim: "Rebbume şuçurlar olsun." Genelde iyiyim çok şükür. Belki de en iyisi Elmalılı Hamdi Yazır Efendi'nin duasını ezberlemektir: