Gazzâlî'ye göre filozofların amacı ne? (Makâsıdu’l-felâsife)

Makâsıd’ın eleştiriye objektif bir giriş olarak hazırlanmış olması onu, eleştirmeden önce anlama zahmetine katlanma gereği duyanlar için bir felsefe rehberi kılmaktadır.
Makâsıd’ın eleştiriye objektif bir giriş olarak hazırlanmış olması onu, eleştirmeden önce anlama zahmetine katlanma gereği duyanlar için bir felsefe rehberi kılmaktadır.

Bir kelamcı olarak Gazzâlî inanç konularını açıklamak amacıyla kitaplar yazdığı gibi bu konularda muarız inançları eleştirdiği kitaplar da yazmıştır. Er-Risaletü’l-kudsiyye fi kavâidi’l-akâid ve el-İktisat fi’l-itikad gibi eserleri ilk gruptaki kitaplarına örnekken Fedâihu’l-bâtıniyye ve Kavâsımu’l- bâtıniyye gibi eserleri ikinci gruptaki kitaplarına örnek olarak gösterilebilir.

Gazzâlî’nin inanç eleştirisinde bulunduğu grupların başında -ikinci gruptaki kitapların adlarından da anlaşıldığı gibi- Bâtınîler gelmektedir. Bu konuda Gazzâlî’nin eleştirilerinden payını alan diğer bir grup da İslam filozoflarıdır. Meşhur Tehâfütü’l-felâsife (filozofların tutarsızlığı) Gazzâlî’nin felsefecilere yönelik ayrıntılı ve sert eleştirilerini konu edinir.

Makâsıd’ın konuları ve dizini

Bir yazar olarak Gazzâlî’nin felsefeyle teması sadece eleştiri amacı taşıyan Tehâfüt’le sınırlı değildir. Bunun yanında filozofların görüşlerini tanıtım amacıyla kaleme aldığı bu yazının konusunu oluşturan Makâsıdu’l-felâsife (filozofların temel görüşleri) adlı eseri de vardır. Gazzâlî filozoflara yönelik eleştirilerini kaleme almadan önce onları körü körüne eleştirmemek için ne düşündüklerini bilmek gerektiğinin altını çizer. Bu amaçla Tehâfüt’ten önce -bir bakıma Tehâfüt’e giriş olarak- adı geçen eseri kaleme aldığını belirtir. Eserde filozofların görüşleri hiçbir eleştiriye yer verilmeden aktarıldığı gibi filozofların bu görüşler için hangi gerekçelere dayandıkları da yer yer ayrıntılı biçimde açıklanır. Bu itibarla felsefe eleştirisine giriş amacıyla yazılmış olmasına rağmen eser klasik İslam felsefesine giriş metni olarak da değerlendirilebilir. Mantık, metafizik ve fizik olmak üzere üç bölümden oluşan eser kısa-orta arası bir felsefe kitabıdır.

Gazzâlî kitapta Fârâbî ve İbn Sînâ çizgisi üzerinden Meşşâî geleneği referans alır. Mantıktan fiziğe kadar paylaşılan görüşler ana hatlarıyla bu geleneği temsil eder. Dolayısıyla bugün için geçerliliği kalmayan birçok kozmolojik ve astronomik teori bugünkü okuyucu için şaşırtıcı gelebilir. Merkezinde yeryüzünün bulunduğu iç içe geçmiş dokuz saydam küreden oluşan evren modeli bunun en tipik örneğidir. Kütle çekim yerine nesnelerin doğasına dayandırılan hareket kuramı kitapta sıkça atıf yapılan konular arasındadır. Yıldız ve gezegenlerin asılı olduğu küreler vasıtasıyla hareket ettiği, kürelerin ruh taşıdığı ve yetkinleşmek için iradeleriyle biteviye döndükleri düşüncesi de o dönemin hâkim Meşşaî düşünceleri arasındadır. Gazzâlî, Tehafüt’te bir kısmını yeterli kanıta dayanmadığı için eleştirdiği bu görüşleri, nakilci yazar rolüne sadık kalarak bu kitapta paylaşır. Sadece paylaşmakla kalmaz, okuyucuyu ikna edecek bir dizi gerekçeyi de peşinden sıralar. Üstelik bunları yaparken kuru bir nakilci üslubu da kullanmaz, kitabın hikâyesini bilmeyen kimsenin rahatlıkla Gazzâlî’nin kendi fikirleri olduğunu düşünebileceği sahiplenici bir dil de kullanır.

Gazzâlî, Makâsıdu’l-felâsife’nin başında felsefenin matematik (riyâziyyât), mantık, fizik (tabiiyyat) ve metafizik (ilahiyyat) olmak üzere başlıca dört disipline ayrıldığını belirtir. Matematik disiplininde akla aykırı bir yönelim olmadığı için eleştiri konusu olabilecek bir şey bulunmadığını gerekçe gösteren Gazzâlî bu kitapta matematik bölümüne yer vermez. Sonuçta kitabın felsefe eleştirisi serisinde yer aldığını düşünürsek seçimin tutarlı olduğu açıktır. Ancak aynı gerekçe mantık için de geçerli olduğu halde Gazzâlî’nin kitapta mantık bölümüne yer vermesi soru işareti oluşturmaktadır. Bunu açıklayabilecek iki ihtimal var. İlk olarak Gazzâlî’nin felsefe yazıcılığında temel kaynaklarından İbn Sînâ’nın eserlerinde mantık disiplini özellikle yer almaktadır. Gazzâlî de bu geleneği sürdürmek istemiş olabilir. İkinci olarak kitabın diğer bölümlerini oluşturan fizik ve metafizik kısımlarındaki akıl yürütmelerde kullanılan terimlere önceden aşinalık oluşması için mantık disiplinine yer vermiş olabilir.

Makâsıdu’l-felâsife’nin mantık, metafizik ve fizik olmak üzere üç bölümden oluştuğunu belirtmiştik. Bilgi sıralamasının somuttan/duyulardan soyuta/akledilire doğru olduğunu hesaba katarsak beklenen sıralamaya göre önce fizik sonra metafizik gelmelidir. Zaten felsefe kitaplarında takip edilen sıralama da genelde böyledir. Gazzâlî de bunun farkındadır ve metafizik bölümünün başında bu bölümü öne almasını metafiziğin daha önemli olduğu ve daha fazla görüş ayrılığına yol açtığı gerekçeleriyle açıklayarak konuyu aydınlatır.

Kelamda bir ilk: Felsefeyle bütüncül temas

Bir filozof olmamasına rağmen Gazzâlî’nin felsefeye vukufiyeti genellikle takdir edilir. Bu konuda Tehâfüt’te filozoflara yönelttiği eleştiriler kadar filozofların görüş ve argümanlarını açıklarken Makâsıd’da sergilediği başarı da dikkat çeker. Bu durum Gazzâlî dönemine kadar Eş’ari kelamcılar içinde bir ilktir. Gazzâlî’ye gelinceye kadar herhangi bir Eş’ari kelamcının baştan sona felsefe konularını inceleyip gerekli gördüklerini eleştirdiğini bilmiyoruz. Nitekim Gazzâlî de kelam kitaplarında felsefecilerin görüşleri sadedinde paylaşılan bilgilerin anlaşılması güç ve sıradan insanların bile prim vermeyeceği adeta karikatürel şeyler olduklarını belirterek felsefeyi eleştirmeden önce onun iyi anlaşılması gerektiğinin altını çizer. Bu, daha önceki kelamcıların felsefe eleştirilerinin körü körüne olduğunun itirafı gibi kabul edilebilir. Doğrusu Gazzâlî’nin felsefe eleştirisine bütünlük ve ciddiyet kazandıran ilk Eş’arî olduğunu teslim etmek gerekir.

Makâsıd’ın özgünlüğü problemi

Gazzâlî’nin Makâsıdu’l-felâsife’deki başarısını zikretmişken hakkaniyet gereği temas edilmesi gereken bir probleme de burada değinmek isterim. Problem Makâsıd’ın özgünlüğüyle ilgilidir. İddiya göre Makâsıd İbn Sînâ’nın Farsça kaleme aldığı Dânişnâme- i Alâî’nin Arapça kopyasıdır. Konu dizininden, başlıklara ve örneklere kadar iki kitap arasında ilginç benzerlikler vardır. Makâsıdu’l-felâsife’deki Dânişnâme-i Alâî başlıklı makalesinde konuyu inceleyen Hacı Sağlık, anılan benzerlikleri örneklerle birlikte detaylıca ortaya koyar ve sonuç olarak Makâsıd’ın Dânişnâme’nin bir özeti olduğu kanaatine varır. Şurası manidar ki yukarıda bahsi geçen metafizik bölümünün fizik bölümünden öne alınması da anılan ilginç benzerlikler arasındadır. Bizim de karşılaştırma sonucunda vardığımız kanaat Sağlık’ın kanaatiyle örtüşmektedir. Gazzâlî’nin sonuçta bu kitapta kendi görüşlerini yazmadığını dolayısıyla başından beri filozoflardan alıntı yaptığını biliyoruz. Bu durum kitabın özgünlüğü meselesini ciddi bir problem olmaktan çıkartsa da Dânişnâme’yle birebir örtüşen yerlerin bir kısmında sanki kendi ifadeleriymiş izlenimi veren bir üslup kullanması düşündürücüdür.

Makâsıd’da konuların işlenişiyle ilgili birkaç not

Gazzâlî’nin kitapta işlediği konuların mana ve konseptine vukufiyetteki başarısını teslim etmek gerektiğini belirtmiştik. Gerek mantık bölümünde gerek diğer bölümlerde işlenen konuların içeriğinin filozofların kendi eserlerinde işlediği konuların içeriğinden farklı olmadığı, herhangi bir yanlış anlama ya da çarpıtma izlenimi veren bir farklılık bulunmadığı Makâsıd’ı inceleyen herkesin malumudur. Bu itibarla yukarıda da belirttiğim gibi kitap felsefeye giriş metni olarak kabul edilebilir.

Ne var ki -aynı zamanda kitabın çevirisini yapan biri olarak- konuların düzenli ve derli toplu biçimde anlatımı konusunda sıkıntılarla karşılaştığımı belirtmeliyim. Yer yer gereksiz uzayan sözler ve gereğinden fazla sıralanan örnekler konunun dağılmasına yol açabilecek dereceye varabiliyor. Yer yer belirsiz ifadeler, göndermelerdeki müphemlikler ve terminolojik tutarlılığı zorlayan farklı lafız seçimleri vb. sorunlar da metnin anlaşılmasını güçleştirebiliyor. Bunun gibi yer yer tanıtım bölümünde verilen alt başlıklar konunun işlendiği kısımda başlıkla birebir uyumlu olmayabiliyor. Bu da Gazzâlî’nin el-İktisad gibi sıkı metinlerinden aşina olduğumuz lafız-anlam örgüsünü kapsayan muntazamlığa gölge düşürebiliyor. Bu durum ayrıca okuyucu için akışın kesintiye uğramadığı ve konuyu başından sonuna kadar zorlanmadan takip edebileceği konfor alanında zorluk doğuruyor.

Özünde

Sonuç olarak Tehafüt’e giriş olarak hazırlanan Makâsıd, Tehafütü’l-felâsife ve Tehafüt’ün sonuna bir ek olarak telif edildiği anlaşılan -mantıktan- Mi’yaru’l- ilim’le birlikte Gazzâlî’nin felsefe kitapları serisinin ilk kitabıdır. Bu serinin hedefi felsefe eleştirisidir. Yalnız buradaki eleştiri, bir filozofun felsefe yapmak adına ortaya koyduğu felsefe içi bir eleştiri değil, bir kelamcının belli bir inancı savunmak adına yaptığı dinî bir eleştiridir. Ancak Makâsıd’ın eleştiriye objektif bir giriş olarak hazırlanmış olması onu, eleştirmeden önce anlama zahmetine katlanma gereği duyanlar için bir felsefe rehberi kılmaktadır. Bu itibarla klasik İslam felsefesine ilgi duyan günümüz okuyucuları için diğer klasik metinlerin yanında Gazzâlî’nin Makâsıd’ının da yeri vardır.