Fotoğraf halk sanatıdır halkımız en iyi pozu verir bir de kımıldamasa
Anılarımızı yanımıza alıp onu anlama taşıyoruz. Anısı yani tarihi olmayanın kendisi de yoktur. Anlam bizi kurtaracak mı? Sorunun cevaptan daha kıymetli olduğu bu çağda her şeye rağmen, anlamdayız. Bu ay da haberin, psikolojinin, tarihin anlamıyla konuşuyoruz karşınızda.
- "Neden öldüğümü anlamayacaklar
- Doğururken de bilmediler bunu"
Diyor Ülkü Tamer. İnsan bildiklerinin değil de bilmediklerinin seviyesiyle ölçülüyor bugün. Bilmediğimiz, bilemediğimiz o şeylerin kalitesi ayakta tutuyor insanı. Türkiye'nin ortasında geçmişten günümüze bir sır var. Çözmeye çalışıyoruz. Birbirimizle olan münasebetlerimizden, ekonomiden, onca projeden, binlerce düşmandan bizi sağ çıkarıp bugüne getiren, emniyetle sokaklarda gezmemizi sağlayan o şey. Sofralarda yüz yüze güldüren.
Bilginin peşindeyiz. Anlaşmalardan ve sözleşmelerden ne kadar kurtulabildiysek o kadar yaşıyoruz. Hem kaçıyoruz bilgiden hem de kovalıyoruz. "Gazeteler tutuklamış dünya kelimesini / o dünyadan, o şiirden öc almalı demektir" diyor İsmet Özel. Gazetelerin peşinden, doğrunun en uzak akrabasından takip ettik bu sırrı. Türkiye'de neyin değiştiğini, neyin değişmediğini anlamak adına haber sahibi olduk. Bir zamanlar "Selanik'e ziraat aletleri yardımı yapıldı" haberinin eksikliğini ve mevcudiyetini düşündük. Selanik'in, Ankara kadar yakın olması İstanbul'a. Ev kiralarından şikâyetçi olan kiracıların geleneği de devam ediyor ayrıca. Yüz senedir değişmeyen bambaşka bir hikâye. Bu hikâyenin günümüze bakan yönüne Cüneyt Özdemir'le konuşarak, vakıf olamaya çalıştık. "100 yılı anlamak için yüz manşet" listemiz de Cüneyt Özdemir'in bahsettiği şeylerin modern anlamda bir arkeolojisi oldu.
Bahsettiğimiz her akademik alan, her bilimsel çalışma, her gazete, her sanat dalı şahitlikle birlikte dahil oluyor dünyaya. Şahitliğin merkezine indiğimizde en önce sinema karşılıyor bizi. Derviş Zaim'le bu şahitliği dünyanın değişen sınırları ve göçen insanları üzerinden, sanat çerçevesinde konuşmaya çalıştık.
Kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizin sonucunda ortaya çıkan yapay felaketlerimiz ise bir ayna gibi duruyor karşımızda. Felaketlerin oluşturduğu merkezlerden ise kaçamıyoruz. Çünkü felaket ve ekmek aynı yerde. Üstelik aslan da yaşamıyor artık. Neye nasıl karşı çıkacağımız hakkında konuşurken unutuyoruz savaşmayı da.
İnsansa her gün yeniden başlayandır. Anılarımızı yanımıza alıp onu anlama taşıyoruz. Anısı yani tarihi olmayanın kendisi de yoktur. Anlam bizi kurtaracak mı? Sorunun cevaptan daha kıymetli olduğu bu çağda her şeye rağmen, anlamdayız. Bu ay da haberin, psikolojinin, tarihin anlamıyla konuşuyoruz karşınızda. Her sabah aynı sokağa çıkan bizler ve her akşam aynı sokağa dönen bizler için hayat şurada yatıyor biraz da:
- "Oturmuşuz şurada ne derdimiz olacak
- Çocuklar, ev kirası, kömür gözlü Türkiye"