Estetik sevgisi veya estetik hoşlaşım
Estetik tavır alan bir kişi, bütün kişiliği ile ilgi kurduğu ve subjektif olarak yaşadığı o güzel varlığa yönelmiştir. Böyle bir durumda uyarılacak olursa, sanki başka bir dünyadan uyanır gibi olacaktır. Estetik tavır alırken biz ne yaparız? Rasyonel dünyadan çıkar irrasyonel bir dünya içine gireriz.
Her estetik fenomen, zorunlu olarak bir özne ile ilgilidir. Bu özne, bir estetik tavır alma ve estetik algılama varlığı olarak estetik fenomenin bütünlüğüne, estetik varlığa katılır. Öznenin, estetik varlık için vazgeçilmez bir durumu vardır. Çünkü güzel dediğimiz şey, yalnız bir özne için, bir öznenin estetik tavrı ve algısı için güzel bir şeydir. Estetik için öznenin varlığı zorunludur fakat o, estetiğin biricik taşıyıcısı ve belirleyicisi değildir. Theodor Lipps şöyle der: "O, bende özel bir duygu uyandırdığı ya da uyandırmaya yetili olduğu için ‘güzel'dir." Burada Lipps'in odaklanmamızı istediği yer "ben"dir. Manzarayı ya da duygulanımı değil bu duygulanımın oluştuğu özneyi olmazsa olmaz olarak kabul eder. Estetik varlığı, sadece, özne ve estetik de belirlemez, kendisini meydana getiren bir diğer şey de, "güzel"dir. Her estetik olay belli bir "güzel"i ortaya koymak ister. Algılayan bilinç varlığına , "özne" dediğimiz gibi algılanan varlığa da "o" diyeceğiz. Bir yanda güzel dediğimiz bir varlık, öbür yanda, bu estetik varlıkla estetik ilgi içinde bulunan, estetik olarak algılayan, hoşlanan ya da estetik haz duyan bir özne vardır.
Bir estetik "o" ile böyle bir ilgi içinde bulunan özne, artık yalın bir bilgi öznesi olmaktan çıkar, bir estetik özne olur. Buna göre "estetik-özne", bir "estetik-o"yu algılayan, kavrayan ve estetik olarak hoşlanan, estetik haz duyan bilinç varlığı, anlamına gelir. Böyle bir "estetik özne", bir "estetik-o"yu kavrarken, haz duyarken bu "estetik-o" karşısında tavır almış olur. Çünkü "o" yu algılamak, kavramak, haz duymak, karşısında tavır almak anlamına gelir. Bunu bir örnek üzerinde göstermek istersek: Bir bakırcılar çarşısına giren kimse, eğer bakırcıların ne tür bakırlar ile çalıştığı sorusu ile bakarsa, bu bilgisel bir tavır olur. Eğer bu bakırcılar yıllık ne kadar kazanıyor? Sorusuyla bakarsa, aldığı tavır pratik-ekonomik bir tavır olur. Ama başka biri çıkarda aynı bakırcılar çarşısını salt bir emekçi harmonisi olarak görür ve yalnızca hoşlanarak, haz duyarak bakırcıları seyrederse, böyle bir tavır estetik tavır olmuş olur. Bir insana niçin âşık oluruz. Ondan haz duymak için mi? Yoksa aşk eğitimimizi arttırmak için mi? Eğer salt haz duymak, estetik haz duymak amacı ile bir insanla aşk yaşıyorsak, o zaman böyle bir tavrın amacı kendi içinde bulunur, onun auto-telos'u vardır denir.
Estetik tavır alan bir kişi, bütün kişiliği ile ilgi kurduğu ve subjektif olarak yaşadığı o güzel varlığa yönelmiştir. Böyle bir durumda uyarılacak olursa, sanki başka bir dünyadan uyanır gibi olacaktır. Estetik tavır alırken biz ne yaparız? Rasyonel dünyadan çıkar irrasyonel bir dünya içine gireriz. Kontemplation (contemplatio) Latince seyretmek, eski deyimi ile, temaşa etmek anlamına gelir. Bu anlamda sözcüğün, her tür dışsal ilginin dışında o'nu seyretmeyi seyretmek için amaçladığı, seyretmekten duyduğu haz nedeni ile o'nu seyretmek için seyretmek anlamına geldiği ortaya çıkar. Estetik tavrın kontemplativ bir tavır olduğu üzerinde ilk duran Kant olduğu gibi, bu sözcüğü estetiğe kazandıran da yine Kant'tır. Estetik bakımdan önemli olan, o'nun kendisi değil tersine, estetik olarak algılayan öznede uyandırdığı duygudur. Bundan ötürü, estetik tavrın kontemplativ olması, estetik tavrın bütün maddesel ilgilerin dışında o'ndan salt bir estetik haz almak için o'na yönelmesi, herhangi bir karşılık beklemeksizin o'nu seyretmek için seyretmesi anlamına gelir.
Bir insanın karşısında estetik bir tavır alıyor, hoşlanıyor, haz duyuyorsak, bu, görme duyumuzla kavradığımız için oluyor. Yine aynı insanın konuşması karşısında böyle bir estetik tavır alıyor ve hoşlanıyorsak da işitme duyusu ile kavradığımız için oluyor. Estetik haz bunlarla birlikte kişiliğimizde bir değişme, bir sarsılma meydana getirir. Gerçekten de estetik haz bizi, gündelik yaşamın tutkularından, gündelik kuşku ve kaygılardan kurtarır ve ruhumuzu arıtır. Son olarak her ne kadar ilk bakışta aralarındaki farkı göremesek de duyusal hoşlanma ve estetik hoşlanma arasında ki farkı Kant bize söyler. Kant'a göre duyusal hoşlanma, çıkar ve ilgilere bağlı bir hoşlanmadır, bu duyguyu duyanın o an içinde bulunduğu ruhsal duruma bağlıdır. Metro çok kalabalık ise Sade okumak hoşuma gitmeyebilir. Bir Turgut Uyar şiirinden hoşlanmak ya da hoşlanmamak, benim geçen ayki elektrik faturamı ödeyebilmiş olmama bağlıdır. Buna karşılık, estetik haz, tüm ilgi ve çıkarlardan bağımsızdır. Çünkü, estetik haz, yalın bir duyusal uyarıma değil, tersine bilgi yetilerimiz olan duyarlık ile zihin arasındaki uyuma bağlıdır.
Bu anlam içinde estetik haz, her tür hedonizme karşı sınırlanmış oluyor. Hedonist estetik, estetiğin temelini duyusallıkta görmek ister. Bunun içinde estetik hazzı, belirli bir uyarıcının meydana getirdiği bir duygu olarak düşünemeyiz. Yani şöyle de anlayabiliriz: Yeni normal korona günlerimizde: Dini mabedler, okullar için denebilir ki; evdeki imam ve cemaatinin bir estetik değeri yoktur aynı şekilde evdeki öğrenci ve öğretmenin de bir estetik değeri yoktur çünkü yalnızca öğretmen veya yalnızca imam, zamanının ve olması gerektiği yerin dışında estetik sevişten/estetik hoşlaşımdan yoksun kalacaktır.