Enise Hastayken ve Ölürken Acı Çekti mi?

Enise Hastayken ve Ölürken Acı Çekti mi?
Enise Hastayken ve Ölürken Acı Çekti mi?

13 yıllık dostumdu, arkadaşımdı. Enfes tüyleri vardı. Bir gözü yarı kördü. Daha henüz yavru iken, eşim anne babasının evinin bahçesinde çaresiz bir halde bulup getirmişti. “Bu benim kedim.” demiştim görür görmez.

Aramızda kuvvetli bir bağ olmuştu. Eve varıp zili çaldığımda geldiğimi bilir, kapı önünde beklerdi. Nereye gidersem oraya gelirdi. Bazen beni satıp, kızlarımla takıldığı da olurdu. Çok temiz hatta titiz bir kediydi. Hele o tüyleri yok mu, o tüyleri? Kadifenin ve ipeğin asaleti o tüylerde vücut bulmuştu.

O okşamaya doyamadığım tüyler yok artık. Miyavlaması yok. Ben çalışırken gelip bilgisayarımın yanına kurulması yok. Enise bu dünyada değil artık. Lakin aramızdaki bağ sapasağlam duruyor işte.

  • Hayvanların ruhları da tıpkı bizimkiler gibi yok olmaz ve ebedi yaşarlar.

“Bağlanmak”, sevdiğim kelimeler listesi yapsam ilk üçe rahat girer. İnsan bağlanan bir varlık. Ruhu olan her varlık bağlanan bir varlıktır. Enise’nin de ruhu vardı. Onun da bana bağlandığını hissediyordum. Hayvanların ruhunun olduğunu ve ruhlarının baki olduğunu yazar Said Nursi. Nursi’den duyduğum en tesellikar cümlelerden biridir bu. Hayvanların ruhları da tıpkı bizimkiler gibi yok olmaz ve ebedi yaşarlar. Bunu bir gün kedileri vefat etmiş petshop sahibi bir hanıma söylemiştim de kadın neredeyse sevinçten ağlayacaktı. Cennette her hayvanın bedeni olmaz lakin. Rivayetlerde Kıtmir gibi özel hayvanların; kurban olarak kesilen hayvanların bir de her hayvan cinsini temsilen belli sayıda hayvanın hem ruh hem beden olarak var yaratılacağı söylenir. Ehli cennet kişiler, bağlandıkları hayvanlarının bedenleriyle birlikte olmak isteseler Rabbi Rahim cennetinde bu isteği geri çevirir mi?

Enise ile aramızdaki bağ sımsıkı duruyor. Ölüm, kurulan bağları yok edemez. Ölüm iki varlık arasındaki ilişkiyi yok edemez. Ayrılıklar bağları ortadan kaldıramaz.

Enise’yi, “Cennet Arkadaşım” diyerek severdim hep. Ona “Cennet arkadaşım” demek bana çok tatlı gelirdi. Bağlandığın bir kediyle ebedi olarak arkadaş, dost olmak, inanılmaz büyük bir nimet diye düşünürdüm ve bu düşünce, bu arzumu yerine getirecek Mutlak Varlık’a olan muhabbetim artardı. “Tamam mı ?” derdim, orada sonsuza dek birlikteyiz (elbette Rabbim cennetine koyarsa beni), çoğu zaman “miyav” derdi, bu sözüm üstüne beni onaylarcasına. Bilmiyorum, bilerek mi bilmeyerek mi yapardı bunu? Ben, ne dediğimi anladığını düşündüm.

  • İnsan olarak hayvanların çektiği acıyı değerlendirirken yanlışa düştüğümüz bir yer var. Buna “aşırı empati” diyorum.

Enise’nin göğüs bölgesinde yaklaşık bir yıl önce tümöral kitle çıktı. Veteriner meme kanseri teşhisi koydu ve ameliyat önermedi. Bu ayrılığımızın ilk işaret fişeğiydi. İçime çöken hüznü cennet arkadaşlığı fikri hafifletiyordu sadece. Altı ay önce tümör kitlesi açıldı ve yaralar çıktı, iltihap oluştu. Sık sık pansuman yaptım altı ay boyunca. Sargılarını değiştirdim. Bazen bana karşı koyuyordu. Yarası acıyordu ve pansuman istemiyordu. Bazen gözlerimin içine bakardı. O bakışlar ebediyete gitti şimdi. Pansuman sonrası hemen mutfağa koşardı; sevdiği salam ziyafeti için. Her pansuman sonunda ona en sevdiği mamayı vereceğimi bilir mutfağın yolunu tutardı.

Son bir haftadır aşırı halsizdi. İştahı azalmıştı. İçimden bir tel koptu. 21 Ekim akşamı ona balık ikram ettim. Hiç yemedi. 22 Ekim 2024 sabahı tuvaletini yaptı, ben mutfaktaydım, yanıma geldi. Ölürken yanında olmamı ister gibiydi. Belki de vedalaşıyordu. Yere düştü. Yürüyemiyordu. Önüne su ve yiyecek koydum, yüzüne bile bakmadı. Yattığı yere götürdüm. Zor nefes alıyordu. Başını avucuma koydum, bir süre öylece kaldı ve son nefesini verdi.

Cennet arkadaşımın ruhunun çok iyi bir âlemde olduğundan hiç şüphem yok. Rabbi Rahim ona bir hayat verdi, bana arkadaş kıldı ve arkadaşımı yanına aldı.

İnsanın aklına gelen soru şunlar. ‘‘Enise çok acı çekti mi?’’ Terapistlik hayatımda bu soruyla çok karşılaştım. Kedisi, köpeği zahmetli bir şekilde ölen kişilerin aklını kurcalayan bir sorudur bu.

İnsan olarak hayvanların çektiği acıyı değerlendirirken yanlışa düştüğümüz bir yer var. Buna “aşırı empati” diyorum. Bir şeyi anlamlandırırken hayale müracaat ederiz. Hayalde o kişinin/hayvanın yerine kendimizi koyarız. Mesela aslanın parçaladığı geyik yerine kendimizi koyduğumuzda hissettiğimiz duygu dehşettir. Hâlbuki geyiğin dehşet yaşadığına dair elimizde bir delil yok. Geyik elbette halinden memnun değil ama unuttuğumuz şey geyik; insan değil. İnsanın aklı var, aklının gündemine soktuğu binbir derdi tasası var. Ölmek, insanın önüne bin tane başka zihinsel, ruhsal derdi gündemine getiriyorsa bir geyik için ölmek sadece ölmektir. Ölünce başıma ne gelecek, nasıl hesap vereceğim, çoluk çocuğum bensiz ne yapacak, onlara kim bakacak gibi dertleri tasaları olduğunu hiç sanmıyorum. “Nereden biliyorsun?” diyecek olabilirsiniz. Kurban bayramında koyunlar bir yerde tutulur. Teker teker alınarak hemen yanda kesilir. Kesilmeyi bekleyen hayvanların önüne ot ve yem koyun, afiyetle yerler. Kesileceğinin farkında değildir. Koyun, bunun acısını, kaygısını, endişesini taşımaz. Peki, insan öyle mi? İnsan demek; endişe demektir, kaygı demektir. Geçmiş ve geleceği yoktur hayvanın. İnsanınsa geçmiş ve sonsuz geleceği arasında sıkışmış bir hayatı vardır. Çünkü insanın aklı vardır ve hayvana göre şuuru, bilinci sınırsız geniştir.

Enise elbette hastalığı sırasında acı çekti, ağrı çekti. Ama ölüm nedir bilmedi Enise. Ölüm kaygısı olmadı. Çoluk çocuk kaygısı olmadı. Gelecek kaygısı olmadı. Ölünce nasıl hesap veririm endişesi olmadı. Kabirde ne yaparım demedi. Onun çektiği ağrı sızı, onun kaldırabileceği kadardı. Rabbi Rahim ona kaldıramayacağı bir yük vermedi. Hele hele ölüm anında insan gibi bir ayrılık acısını hiç tatmadı.

Enise, benim cennet arkadaşım, Rabbimin çok güzel yaratılmış bir ayetiydin. Bana adının anlamına yaraşır on üç yıl güzel bir dostluk verdin. Dostum, cennet arkadaşım, sevgili Enisem, görüşmek üzere.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım