En uzun dipnot: Gidenler

En uzun dipnot: Gidenler.
En uzun dipnot: Gidenler.

Geri dönmeliydik. Geri dönmeyenlerin mahvolduğunu gördük çünkü. Topyekûn bir geri dönüş de mahvedecekti bizi, bunu biliyorduk. Ama hiç değilse yılda birkaç hafta da olsa geri dönmeliydik.

İş yerinin kokusunu elbisesinde evine getiren bir koca gibi oluyordu geri dönüşlerimiz. Üzerimizde yabancı bir koku vardı, bedenlerimiz yorgundu. Yine de o kokuyla, o yorgunlukla evdekilere sarılırdık. Sayfada yerimiz yoktu. Fakat en uzun dipnottuk: Gidenler.

Geldiğimizde güler yüzden başka bir şey görmedik. Gelenin varlığı kendi başına bir olaydı. Yapbozun kayıp parçası gelmişti. O parçayı yerine koyup fotoğraflar çekilirdik. Hayat tekrar bozup tekrar yapana kadar o tamamlanmış fotoğrafa bakacaktık. Bir yıl geçmesi gerekti üzerinden yeni fotoğraf için. Her gelişimizde biraz daha kırışan yüzlerdeki güler yüzlü merakı seviyorduk. Aslında ne yapıp ettiğimizin çok da önemi yoktu onlar için. Geri dönmüştük ya, yeterdi.

Gelip otogardan alırlardı. Dörtlüleri yakıp en uygun yerde bekler, siz otobüsten iner inmez birkaç kez kornaya basarlardı. Biz buradayız kornası. Biliyorduk, oradalardı. Yüzlerce yıldır oradalardı. Ve iyi ki oradalardı, çünkü onlar olmasa biz geri dönen olamazdık. Üç dört kişi gelirlerdi otogardan almaya. Buna ne gerek vardı, bir kişi de yeterdi. Zaten yürüsek de beş dakikada eve varırdık. İlçenin boş sokaklarındaki valizin tıkırtısı büyük bir şarkıydı. Onu dinlemek gidenlerin bir zevkidir diyemeyiz belki; ama şunu diyebilirdik. Gidenler kendilerini en çok o tıkırtıyı dinlerken anlarlardı.

Bir de eve ilk girişlerinde anlarlardı kendilerini. Aslında anlamak da denmez buna tam olarak. Kafaları karışırdı. On beş yıl yaşadığı evi insanın yabancılaması ve bunun her yıl tekrar etmesi kafa karıştırır. Mekân beni istemiyor mu acaba diye düşünür insan. Oturma odasının genişliği, mutfak tezgahının boyu, tavanın yüksekliği hepsi çok küçük gelir. Mekân sanki sen buraya büyüksün, senin küçüklüğün buraya aitti, şimdi hormonlusun, şehirlisin demektedir. Çocukken gözümüze çok büyük görünen yerleri daha sonra ufacık bulmamız gibi bir histir bu. Çocukken mutfak tezgâhı yüksekti, annenin kucağı derindi, babanın omzu genişti.

Kız kardeşiniz sizi anlar. Birkaç kez gitmeye teşebbüs etmiştir fakat dayanamamış tekrar gelmiştir. Şimdi yine gitmeye çalışmaktadır. Sınavlara hazırlanmaktadır. Gidenler dipnotu kız çocuklarıyla doludur zaten. Gelin olmak için büyütülürler.

Geri dönenin ilk yemeği lezzetlidir. Döner dönmez sofraya oturulur. Herkes ona bakar değişmiş mi diye. Zayıflamış mı, yüzü çökmüş mü? Biz onu doyurduk, biz doyurandık, o kendini doyurabilmiş mi?

Yol yorgunusundur yemekten sonra git yat denir geri dönene. Bir yıldır bekliyoruz, biraz daha bekleriz. Sabah olsun, seni gün ışığında seyrederiz.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım