Dünyakadar

The New Yorker
The New Yorker

Derginin sanat eleştirmeni olan Peter Schjeldahl, New York'taki Guggenheim Müzesi'nde yer alan Vasily Kandinsky sergisine dair bir sanat yazısı kaleme almış bu sayıda.

THE NEW YORKER

Her ay birkaç sayı yayımlayan The New Yorker dergisinin ikinci Kasım sayısının kapağındaki tasarım, iklim krizine Don Kişot referansı ile dikkat çeken Tasarımcı Eric Drooker'a ait. Drooker, kendisiyle yapılan söyleşide sorulan "Bir modern zaman şövalyesi neye karşı savaşırdı?" sorusuna "kapitalizm," cevabını veriyor. Devamında M. R. O'Connor, iklim krizi bağlamında söndürülmesi güç bir ateşle savaşmanın nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. Meghan O'Gieblyn, "Acı ve Kederin Gizli Yararları Var Mı?" ismindeki yazısında tatsız deneyimlerden nasıl fayda görülebildiğini yeni çıkan iki kitap üzerinden aktarmış. Kamran Javadizadeh, Victoria Chang'in Dear Memory romanında işlenilen, "yanıtlamayacak kişilere mektup yazıp onların sessizliklerinde anlam bularak kaybı deneyimlemek" olgusunun üzerinde duruyor. Derginin sanat eleştirmeni olan Peter Schjeldahl, New York'taki Guggenheim Müzesi'nde yer alan Vasily Kandinsky sergisine dair bir sanat yazısı kaleme almış bu sayıda. Bitcoin ile George Floyd'a ilişkin, gündeme dair iki yazının ardından iki de şiir görüyoruz: Linda Gregerson'ın "Oyun vasattı / hatırladığım kadarıyla" mısralarıyla başlayan "Thin Air" şiiri ve Clarence Major'ın "Sessiz, karanlık bir geceye doğru / bakıyorum pencereden" dizeleriyle "The End of The World" şiiri. Derginin "Şehirde Olup Bitenler" köşesinde ise kış dönemine özgü yeni dans gösterileri, sanat sergileri, tiyatrolar, müzik konserleri ve filmler üzerine tanıtım yazıları bulunuyor.

HARPER'S

Harper's dergisinin Kasım sayısı "Uzaydan Gelen Savaş" başlığı ile öne çıkıyor. Kapağa konuk olan bu konu, Rachel Reiderer'ın Latince deyiş "Ad Astra Per Aspera" (Zorlukların İçinden Yıldızlara Doğru)'dan gelen "Ad Astra" başlığına sahip ve 2020 yılında uzaya gönderilen insansız uzay aracının başına gelenleri konu alan yazısından geliyor. Derginin "Okumalar" köşesinde öncelikle Farrar, Straus and Giroux yayınevi tarafından henüz yayımlanmış The Dawn of Everything romanından bir kesit görüyoruz. Bu kitabın yanı sıra, köşede pek çok diğer yazılı kaynaktan alıntılar da var. Bunlardan bazıları In the Midst of Civilized ile The Perishing kitapları, "Call of Nature" ismindeki makale ve Amerika'daki bozuk McDonald's dondurma makinelerinin takibini yapan site mcbroken.com. Benjamin Kunkel, Fernando Pessoa üzerine yazdığı yazıya, "Hemen hemen hiç yaşamamış bir adamın biyografisine bilmem nasıl başlamalı?" cümlesiyle giriş yapmış. Peter Cole'un "içerisinde olduğum pisliği seviyor" derken bir domuzdan söz ettiği şiiri, metaforlarıyla dikkat çekici. Bağımsız öykü alanında ise yalnızca Andrew Martin'in "January" metnini görüyoruz. Harper's, bu ay çoğunlukla haber metinleri üzerinden dünya gerçeklerine odaklanmış.

THE POETRY MAGAZINE

Su Cho'nun yazdığı editör notlarıyla her ay gönlümüzü çalan aylık şiir dergisi, Kasım ayında ortak çalışmalarla, "iş birliği" temasıyla sahneye çıkmış. Bu, şu anlama geliyor: dergide yer alan neredeyse bütün şiirler, en az iki kişi tarafından, birlik olarak yazılmış. Sayıyı yalnızca bu temaya ayırmanın yenilikçi bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Derginin kapağı da yapboz parçalarıyla "Ayrı bireyler olsak da birbirimizle etkileşimde bulunmadığımız sürece bir hiçiz," mesajının altını çizmiş. İlk çalışma, kaligramlardan, yani şiirin biçim olarak birer görsel oluşturduğu görüntülerden oluşuyor. Toplamda on üç kadının oluşturduğu insan figürlü kaligramların altına, "Efendi(leri)si Olmayan Kadın" imzası atılmış. Nilufar Karimi ile Eliseo Ortiz'in oluşturduğu bir diğer metin, "Şu anda tanımlanmış köşeleri, uçları, parmak uçları ve yenilgileri bulunan bir sınırı, bir kıvrımı okuyorsunuz," cümlesiyle, bir paragraf şeklinde başlıyor. Metnin altında ise 2000-2020 yılları arasında çizilen yahut güçlendirilen sınırların bir çizelgesi yer alıyor; sonuncusu İran ile 2017 yılında olmak üzere Türkiye'nin adı da dört kez geçiyor bu listede. "Ne kadar koyu renkli olabilir? / Ne kadar da koyulaşıyor sevimliliği!" dizeleriyle dört kişi tarafından yazılan "4 Anlatım" şiiri, Nina Simone'un bir sözü ile başlayarak siyahiler üzerinde durmuş. İki kişinin yazdığı bir diğer şiir, başlığı da dahil olmak üzere son derece duygulu: "Teselli edilmektir ‘ev' sözcüğü için ortaklaştığımız bir diğer kelimenin kökeni."

KENYON REVIEW

Kasım/Aralık sayısında Kenyon Review, 2021 kısa "kurgusal olmayan yazı" (nonfiction) yarışmasında ilk üçe giren üç öyküyü de yayımlamış. Birinci olan öykü, Brigitte Leschhorn Arrocha'dan "Ve Biz Her Şeyi Miras Alıyoruz", şöyle başlıyor: "Kederin ağzında yaşıyoruz, kemiklerimizde taşıdığımız prova edilmiş bir tarif gibi, her yeni kayıp tanıdık geliyor." Yazar birinci tekil şahıs ekini kullanarak annesini, babasını ve düşük yapma hikâyesini mitolojik göndermeler, bilhassa Odysseia destanındaki kadın karakterler vasıtasıyla fantastik bir ton ile aktarmış. Arrocha, bebek, yas ve yara gibi imgeler ile metninde âdeta kadınsı bir biçem inşa ederek okuyucuyla duygusal bir bağ kuruyor. Bir diğer öykü; Christian Butterfield'ın kaleme aldığı Mavi Balina oyununun metin üzerinde yapılmış bir parodisi. Yazar, elli günlük bir süre boyunca talimatlarda bulunmuş okura. Örneğin; "Yirmi dördüncü gün: Annen bir ibuprofen içmeni önerdiğinde iki tane iç. Yirmi beşinci gün: Gül. Çünkü herkes bir şeylere bağımlıdır." Richie Hofmann, "Yokluğunu düşlemek kolay. / Belki gecedir, yakışıklıyızdır hâlâ. / Gençlerin tümü öyledir." diyor adını "Ender Olan Şeyler" koyduğu şiirinde. Kenyon dergisinin içeriği kurmacadan oluşuyor; diğer dergilere kıyasla "dünyaya bulaşmamış", dışarıdan fazla etkilenmemiş metinler tercih edilmiş. Bu sayıda pek çok öykünün yanı sıra sekiz şiire ve bir de oyun metnine yer verilmiş.

NEW ENGLAND REVIEW

Eserleri okumaya koyulmadan, editörün notu, derginin bu sayısında güncel konulara ilişkin metinlerin olabileceği hususunda okuru uyarıyor. Bir tür "aciliyet" biçiminde ortaya çıkan hiçbir konunun kalıcı olmayacağı, çünkü gündemin günbegün değişeceği hakikatini de ekliyor ardından. Daha sonra, geçici olan ile nüfuz eden konuların işlenişi bakımından ayrıştırarak bu sayıda bulunan yazıların daha uzun bir bakışın, flaşlardan ayrılan bir noktanın ürünü olduğunu öne sürüyor. Mevzubahis yazılardan biri, Hisham Bustani'nin Alice Guthrie tarafından Arapçadan İngilizceye çevrilen "Denize Yolculuk İçin Hazırlık" öyküsü. Bir mültecinin ağzından yazılan ve denizi bir grup insanla geçerken karakterin yaşadığı hisleri, en sonunda da ölümü kabullenişini anlatan bir öykü bu. Benzer şekilde Alice Greenway, uzun öyküsünde (bkz. novella) kalabalık bir kampta Amerikalı bir öğretmen ile Afgan bir ailenin arasında geçen karmaşık ilişkiyi işliyor. Melissa Crowe'un "merkezin dışında bir yaşam. bilsem de / kulağa mantıklı gelmediğini" ifadesiyle hemen göze çarpan "Fakirliğin bana sağladıklarını anlatmak istiyorum size-" şiiri etkileyici bir ironiye sahip. Diğer eserleri okuduğumuzda da New England Review'da yayımlanan metinlerin abartılı veya vasat bir çizgiye kaçmayarak insanlığın yüzyıllardır başa çıktığı sorunları ince bir dil ile tenkit ettiğini görüyoruz. Zulmün kayırılmasına ve bir ırk ayrımına denk gelmemek sevindirici.

THE COMMON

Yılda yalnızca iki kez çıkan ve kendini "modern bir mekân algısı" olarak tanımlayan derginin yeni sayısıyla nihayet karşı karşıyayız. Son derece minimalist kapak tasarımları tercih eden The Common dergisi, bu sayısında "Körfez Arap Ülkelerinde Yazmak" başlığı ile bir dosya hazırlamış. Bu dosyanın içerisinde Körfez Arap ülkelerinden olan yazarların deneme, öykü ve şiirleri yer alıyor. İşte yarı Filistinli, yarı Amerikalı Hala Alyan'ın "Annem Olarak Otoportre" şiirinden birkaç dize: "Oda, bir Feyruz şarkısına dökülüyor. / Ağaçların rengini de yanında götür. / Anahtar kelimem California. Ey seher kuşu ey kuş. / Mikroplarından tanırım bir milleti. Tükenmekte olan suyundan. / Çöl, doğmamış bir oğlan ve her gece / Israr ediyorum onda, saçı kaktüsler gibi dikenli. / Bana bir kader verin de kaybedeyim." Keija Parssinen'in yazdığı denemenin taşıdığı başlığın ilk cümlesi, Amerikalı Roman Yazarı Wallace Stegner'ın eşinin Arabistan'ı ilk gördüğünde kendisine söylediği cümleden bir alıntı: "Binbir Gece Masallarına Hiç de Benzemiyordu: Amerikan Krallığında Reşit Olmak" Yazar, Şarkiyatçıların gerçek karşısında uğradığı hayal kırıklığını kendi çocukluğundan, Suudi Arabistan ve daha sonra Amerika anılarından yola çıkarak aktarmış. Dosya dışındaki yazıların ekseriyetini ise şiirler oluşturuyor. "Servet" şiirinde Richie Hofmann, "Günün saçaklarında çalışıyorum. Yatakta şiir / banyoda eleştiri yazarak." diyor son olarak.