Drakula'nın hemşerisi Kızılay'ın kurucusu Abdullah Bey

Kızılay'ın kurucusu Abdullah Bey
Kızılay'ın kurucusu Abdullah Bey

Ömründe dinlenmek nedir bilmeyen Abdullah Bey nasıl yaşadıysa öyle de vefat etti. 1874 senesinde Üsküdar–İzmit arasında yapılması planlanan tren hattı için jeolojik çalışmalar yaparken rahatsızlanarak hayatını kaybetti. Geride büyük şeyler bırakarak...

1

Transilvanyalı bir Türk o. Bugün dört bir yana koşturan, hastaya, muhtaca, duyacak sesi olmayana giden Kızılay'ın kurucusu Macarlı Miralay Abdullah Bey. Babası Transilvanya'dan maliye memuru Anton Hammerschmidt'tir. Kendisi ise 1800 yılında, kapısına vardığımız ama alamadığımız Türk milletinin Holofirası olan Viyana'da doğmuştur. Türk olmadan önceki ismi ise Karl Eduard Hammerschmidt olarak geçer tarihi kaynaklarda. Sonra tarihi başka bir isimle geçer Abdullah Bey. 2022 yılında bile her muhtaca koşacak olan bir isimle geliştirir kaderini.

  • 2
  • Her şey duyguyla başlar, düşünceyle devam eder ve yine duyguyla biterdi. Abdullah Bey dünyaya gönderilmenin merakını doğumdan ölüme bir nişan gibi taşıyacaktı üstünde. Viyana'da felsefe eğitimi aldı. Ardından tabiata ve yaratılana olan merakı, onu doğa bilimlerine yöneltti. Mİneroloji ve jeoloji gibi alanlarda da eğitim aldı. Derinleştikçe derinleşti dünyada. Dünya neyden yapılmıştı? Toprağın yapısı neydi? Dünyaya merakla ve mineralle yaklaştı. Bilimle ve hisle. Durmadı böcekleri de inceledi. Böceklerin metamorfoz sürecini incelediği çalışmasıyla ödül aldı.

3

37 yaşına geldiğinde onu Türk olarak sonsuzlaştıracak olan alana da adımını atmıştı. Tıp doktoru oldu. "Eter Anestezisi" üzerine yaptığı çalışmalar, bilimsel Anesteziolojinin öncüsü oldu dünyada. 1848 yılında ise silahının başında görüyoruz Abdullah Bey'i. Meşhur 1848 Viyana ayaklanmasında Macarlarla birlikte isyan eder ve ciddi bir direniş gösterir. Ama buna rağmen yenilirler. Bu yenilgi onu Osman topraklarına gitmesi için bir vesile olacaktır. Arkadaşlarıyla beraber iltica için çok sayıda ülkeye başvuran Abdullah Paşa, Rusya'dan korkan bütün ülkelerden red cevabını alır, sadece Osmanlı kabul ve himaye edecektir onu...

  • 4
  • Önce İstanbul'da bütün bir yönetimin kalbinde işe başladı... Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane 'deki görevinden sonra Şam'a miralay unvanıyla atandı. Şam onun kırılma noktası olacaktı. Ne de olsa her şeyin, dünyanın sıfır noktasıydı Şam. O da sıfırlandı. Şam'da askeri hastanede görev yaparken Müslüman olmuştu... Karl Eduard değildi artık. Bembeyaz bir haber gibi Abdullah olmuştu. O esnada Osmanlı savaştan savaşa koşuyordu. Zor günlerin etrafında, 1855 senesin İstanbul'a çağrıldı. Gülhane'de ve Haydarpaşa'da doktor olarak görev yapacaktı...

5

Çok sayıda alanda çalışma yapan Abdullah Bey tıbbiyede jeoloji ve mineroloji eğitimleri verdi. Jeolojinin bir ilim olarak yerleşmesine vesile oldu. Abdullah Bey nereye gitse bir hareketi başlatan kurucu bir ilim adamıydı. Kendini Şam'da yeniden başlattıktan ve kurduktan sonra geriye ilmi yollar kalmıştı. Jeolojide çok sayıda araştırma yapıp 1200 kadar fosil topladı. Bu fosiller arasından ilk defa bulunan bir türe, literatürde kendi ismi de verilecekti:" Cryphaeus abdullahi"

  • 6
  • Abdullah Bey sonradan geldiği bu topraklarda, toprağın kendisi olmuştu. Paris'te toplanan Milletlerarası Sıhhî Yardım Komitesi'nde Osmanlı Devleti'ni o temsil ediyordu. Kendisi Osmanlı'da yaralılara destek ve hizmet verecek bir kurum için izin almıştı. Ama devletten izin almasına rağmen o dönemde çeşitli sorunlarla karşılaşmıştı. Türkiye'nin kayıt dışı engelleriyle o da tanışmıştı. Her şeye rağmen pes etmedi ve Ömer Lütfi Paşa'nın desteğiyle daha sonra sırasıyla Hilâl-i Ahmer ve Kızılay olacak olan cemiyet ilk ismi olan "Mecruhin ve Marza- yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti" ile faaliyetlerine başladı. Kızılhaç cemiyetinin haç işaretinden rahatsız olan Türkler, kendilerine ait bir cemiyet kurmuşlardı artık...

7

Hayatı ilimle geçen Transilvanyalı Abdullah Bey'in daha önce kurmuş olduğu ilk "doğa tarihi müzesi" yangında kül olunca, halka ve öğrencilere açık ilk "doğa tarihi müzesi" için tekrardan çalışmalara başlamış ve 1871 yılında bunu da başarmıştı. Ömründe dinlenmek nedir bilmeyen Abdullah Bey nasıl yaşadıysa öyle de vefat etti. 1874 senesinde Üsküdar–İzmit arasında yapılması planlanan tren hattı için jeolojik çalışmalar yaparken rahatsızlanarak hayatını kaybetti. Geride büyük şeyler bırakarak...

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım