Diyaloglar-2

Sevgilim konuşur musun? Sessizlik yetmiş saniyeyi buldu.
Sevgilim konuşur musun? Sessizlik yetmiş saniyeyi buldu.

Bir Akşam Yemeği'nin determinist anları. Dalgın sularda yüzen sohbetin fay kırığı ile karşılaşması sonucu oluşan bir küçük Tsunami. Tuz, çorba ve çataldan oluşan tatil şeysi... Üç kısım tekmili birden.

BİR ADAM : (Oldukça dalgın) Aşkım tuzu uzatır mısın

BİR KADIN: Efendim sevgilim?

BİR ADAM: Tuzu dedim, uzatır mısın?

BİR KADIN: Tuzu uzatamam sevgilim. Zira bir kaşığı binlerce taneden oluşmakta. Arasından seçip senin tekil şahıs tuzuna ulaşamayabilirim. Hadi ulaştım diyelim, kendisinin yemeği tuzlandırmaya yardımı olmaz. Ha çoğul bir tuz kümesi istiyorsan bunu ayrıca belirtmen gerekir. Yok tuzluğu istiyorsan o konuda da bazı fikirlerim var tabii…

(Gözlerini daha da kısar) Alper! Farkındaysan huzursuz bacak sendromum masanın alt tarafında küçük bir oyuk oluşturdu. Buna bir son vermek istemez misin? Zira ya bana protez ya da yeni bir masa almamız gerekecek.

BİR ADAM: Anlamadım?

BİR KADIN: Şaşırmadım!

BİR ADAM: Neye?

BİR KADIN: Anlamamana.

BİR ADAM : (Önündeki tabakla ilgilenmekte) Anladım.

BİR KADIN : (Yavaştan sinirlenmeye başlamıştır, bilen bilir bir kadın hızlı hareketlerle zaten toplanmış olan saçlarını bozup özenle tekrar topluyorsa dikkat etmek gerekir) Neyi anladın canım?

BİR ADAM: Tuzu uzatmayacağını.

BİR KADIN : (İşkillenmiştir) Enteresan!

BİR ADAM : (Fırtınadan habersiz, sersem bir dalgınlık içerisinde) Nedir enteresan olan? Tuz istemem mi? O zaman seni daha da heyecanlandırıp bir de ekmek isteyebilirim.

BİR KADIN : (Tuzluk adamın önündedir) O zaman şöyle yapalım şakacı bay Ripley. Ben zaten önünde olan bir tuzluğu önüne uzatmaya gayret edeyim.

BİR ADAM : (Tuzluğu fark eder ama artık çok geç kalmıştır) Hay Allah, baştan söylesene sevgilim, tuzun önümde olduğunu.

  • BİR KADIN: Alper…
  • BİR ADAM: Efendim karıcığım.
  • BİR KADIN: Tuzluk önünde.
  • BİR ADAM : Hmm. O hâlde ben onu çorba içinde kullanayım bari.
  • BİR KADIN: Alper…
  • BİR ADAM: Evet adım Alper. Bunu neden ilk defa söylüyormuş gibi heceliyorsun sevgilim?

BİR KADIN : (Sinir duvarı geçilmiştir, kadın iyiden iyiye dizini sallamaktadır artık) Sofrada çorba yok.

BİR ADAM : (Toparlamaya çalışır) Doğru yaa, bu İzmir köfte de çorbaya benzemiyor zaten.

BİR KADIN : (Tamamen konsantre olmuş, gözlerini hafif kısmıştır. Bu gibi hâllerden sağlam kurtulabilmiş bir erkek henüz tasarlanamadı maalesef.) Şu ağzındaki baklayı çıkartır mısın sevgilim?

BİR ADAM : (Vakit kazanmak ister) Ağzımda köfte var sevgilim.

BİR KADIN : (Gözlerini daha da kısar) Alper! Farkındaysan huzursuz bacak sendromum masanın alt tarafında küçük bir oyuk oluşturdu. Buna bir son vermek istemez misin? Zira ya bana protez ya da yeni bir masa almamız gerekecek.

BİR ADAM : (Konuya bir türlü giremez) Sinirlenince çok güzel oluyorsun.

BİR KADIN : (Emin olmuştur) Kesinlikle olmaz Alper Bey!

BİR ADAM : (Hazırlıksız yakalanmıştır.) Ne olmaz ya, ben bişey mi dedim sanki!

BİR KADIN : (Gözleri çizgi hâlindedir artık.) Önündeki tuzluğu, önünde olmayan çorbaya dökmek için önüne itmemi istedin Alper!

BİR ADAM : (Çok bilindik bir erkek çaresizliği içinde) Ee yani ne var bunda?

BİR KADIN: En son bu durumda olduğunda bir grup iş arkadaşınla bowling turnuvası için Ukrayna’ya gitmek istediğini söylemiştin Alper!

BİR ADAM: Bunu sürekli başıma kakıp duracak mısın? Gitmedim bile...

BİR KADIN: Tabii ki gitmeyeceksin şuursuz Alper! Tabii ki gitmeyeceksin. Yanlız bunu teklif edebilme cesaretini nereden geliştirdin hâlâ onu merak ediyorum sınırsız ve sorumsuz Alper.

BİR ADAM: Sekiz kişiydik hayatım. Bir team olarak gidecektik.

BİR KADIN: Kaç kişi gidebildi o salak team’inizden Ukrayna’ya?

BİR ADAM: Sadece bekâr olan iki akadaşımız.

BİR KADIN: Çünkü kalan altı kişiden sadece sen bunu teklif edebildin sevgilim. Cesaretin sınır tanımıyor çünkü.

BİR ADAM: Diğerleri daha yolda vazgeçmiş. Bana söylemedi adi herifler.

BİR KADIN: Çünkü eğitimli birer “evli erkek insanı” onlar sevgilim, senin gibi sosyal evrim zayiyatı değiller.

BİR ADAM: Çok şaşırtıcısın sevgilim. Hayretler içinde kalıyorum her defasında bu kabiliyetine.

BİR KADIN : (Yemeğine dönmüştür) Hangisine Alper Efendi?

BİR ADAM: Üç yıl önce olan bir olayı şu an olmuşçasına hararetle tartışabiliyorsun sevgilim. Zaman aşımsız bir öfken var maşallah.

BİR KADIN : (Birden uyanır duruma) Bak yine konuyu karıştırdın, ağzındaki bakla sindirime girdi. Sen hâlâ konuya girmedin sevgilim.

BİR ADAM : ( Çaresiz, hızlıca konuya girer) Annemler bu yaz tatilini bizde geçirecekler sevgilim.

BİR KADIN : (Otuz saniye boş bakar.) ...

BİR ADAM : (Boğazını temizler.) Annem “Ehh madem yazlık aldınız, artık bu yaz tatilini de beraber geçiririz” dedi.

BİR KADIN : ( Gözleri yok olmuştur) Kaç gün?

BİR ADAM : (Masadaki çatalla oynar bir süre.) Bir.

BİR KADIN : (Atılır) Gün mü?

BİR ADAM: Hayır sevgilim.

BİR KADIN: Hafta mı?

BİR ADAM: Hayır bir tanem.

BİR KADIN : (Korkuyla bağırır) Ay mı?

Bak yine konuyu karıştırdın, ağzındaki bakla sindirime girdi. Sen hâlâ konuya girmedin sevgilim.
Bak yine konuyu karıştırdın, ağzındaki bakla sindirime girdi. Sen hâlâ konuya girmedin sevgilim.

BİR ADAM : (Sevimli görünmeye çalışır.) Sadece Temmuz-Ağustos arası hayatım...

BİR KADIN : (Tokayı üçe katlayıp saçlarını tepeden topuz yapar.) Baştan söylesene hayatım. Rahatladım bak şimdi. Ben de bir ay sanmıştım!

BİR ADAM : (Şaşkın) Ehhe bir ay zaten hayatım.

BİR KADIN : (Bağırır) Biliyorum Alper, bütün dil ve kültürlerde Temmuz-Ağustos arası bir ay yapar!

BİR ADAM : (Şaka yapmak gafletinde bulunur.) Çin takviminde değil sevgilim.

BİR KADIN: Sus şakacı Alper. Zira öfke, gülme ve ağlama krizim aynı anda yükseliyor şu an. Sadece hangisini gündemime alayım ona karar veremedim.

BİR ADAM : (Bombayı patlatır.) İşte annemle konuşuyorduk telefonda, tesadüfen teyzem de oradaymış. “Ehh torunları alır bir hafta da biz geliriz artık” dedi.

BİR KADIN : (Titreyen ellerle bir bardak su içer) …

BİR ADAM: Sevgilim konuşur musun? Sessizlik yetmiş saniyeyi buldu. Senin için mi, kendim için mi, evliliğimiz için mi endişeleneyim bilemedim.

BİR KADIN : (Güler) Tuzluğu istemiştin değil mi sevgilim?

BİR ADAM : (Korkuyla) Evet sevgilim.

BİR KADIN : (Birden bağırır) Önünde ya, kendin alsana!

BİR ADAM: Hayatım, konu niye tuzluğa geldi şimdi?

BİR KADIN: Tuzluğunu kendin aldın ya tatilini de kendin yapacaksın edilgen Alper. Çünkü ben Annemlerle “Aşkım bu yazlığı yaptırmayalım gerek yok” adlı tura katılıp, “Bak sevgilim yazlarımız burnumuzdan gelir” adalarına zorunlu seyahat sigortası yaptırmaya gideceğim. Ne’me lazım belki de gittiğim “Ben başıma gelecekleri biliyordum” safari turunda başıma bir şey gelir, yaz bozgunu Alper!

  • BİR ADAM: Sevgilim beni dinle, bak.
  • BİR KADIN: Sus sevgilim, bak radyoda en sevdiğim şarkı çalmaya başladı?
  • BİR ADAM : (Sinmiş) Hangisi sevgili?
  • BİR KADIN : “Sen yaz tatilimin katilisin” isimli sanat musikisi eseri duyarsız Alper! (Kadın çıkar)

BİR ADAM: Sevgilim dinle beni. Bak bir ortak nokta bulabiliriz. Olmadı, amcamlara bu yaz gelmeyin artık derim. Gerçi Ağustos için söz almışlardı ama… Sevgilim bekle! Hem o şarkının ismi öyle değildi. Vallahi değildi ya…