Dinleşsek ya; uzun uzun, usul usul

Dinleşsek ya; uzun uzun, usul usul.
Dinleşsek ya; uzun uzun, usul usul.

Gecenin bir yarısıydı. Telefonuma bir mesaj düştü. Bildiğiniz mesaj. Yani SMS.

- Dostum neden kapattın?

Numara kayıtlıydı. Dostlardandı evet. Yazıyor, çiziyor, fikir üretiyordu. Soru panikletti yine de.

- Neyi?

Kısa mesajlaşıyorduk ama WhatsApp’ta gibiydik. Anlık yazışmamız başlamıştı.

- Twitter’ı kapatmışsın ya…

- Ha evet. Kapattım. Bayağı oldu.

- Ben yeni fark ettim.

- Biri mi söyledi?

- Yok. Kaçtır aklımda. Düşmüyorsun önüme.

- Şimdi hesapladım 10 ayı geçmiş.

- Baktım hesabın çıkmıyor. Engelledin sandım.

- Kapattığımı nereden anladın?

- Ortak arkadaşların olduğu bir gruba yazdım. “O hesabını kapattı” dedi biri.

- Evet, arada böyle soranlar oluyor.

- Neden kapattın peki, ne oldu?

Yazışmak yormaya başlamıştı. Vakit de geçti. Müsaitse aramak istediğimi ilettim. O aradı. Hemen kontra yaptım.

- Sen neden WhatsApp’tan yazmadın?

- Onu da kapatmışsındır diye düşündüm.

- Ben de düşünmüştüm ama şimdilik o zor.

- Neyse, sen Twitter’dan neden çıktın, onu anlat. Birilerine mi kızdın?

Size de anlatayım. Kızdım evet. Kendime olan öfkem birikmiş, mahcubiyete dönüşmüştü. Bir anda sildim hesabı. Türk filmi sahnesi gibiydi. Çektim, gittim. İşte buradayım. Kuyudan çıktım aslında. Dipsiz, havasız, karanlık, gürültülü, yankılı, kötü kokan, üzerine boca edilenlerden kurtulmaya çalıştığın, burada ne var diye bakınan herkesi içine çeken dehlizden de diyebiliriz.

Arkadaşım, Twitter üzerinden betimlemeler yapmamdan sıkılmıştı. Zayıf noktamdan yakaladığını düşünerek kendi kontrasını yaptı:

- İyi de gündem, onca gelişme, haberler ne olacak?

- Bir şey olmayacak. Akıp gidecekler.

- Sen gazetecisin, işin bu…

Kendimi de böyle oyalamıştım bir süre. Kandırdım diyemiyorum. İşim buydu. Haberleri nereden alacaktım? Sorunun yanıtını bulunca da sildim işte. Yanıt ne miydi? Habersiz kalmamak için tükettiğim her anımda kaos fırtınasında boğuluyordum. Vardığım idrak buydu. Zihnimi havalandırmalıydım. Sabahları odanın penceresini açmak gibi. Temiz havayı teneffüs etme anının verdiği rahatlığı düşünün. Sonrasında uzun bir yürüyüş. Evet yürümek, önce yürüyerek başladım zaten. Telefonumu yanıma almadım. Bir, iki saatlik uzaklaşmalar sadece kanımdaki oksijeni tazelemiyor, zihnimi de berraklaştırıyordu.

Uzun zamandır kendimle baş başa kalmadığımı anladığım anı çok sevdim mesela. Hayallerimle özlem giderdim. Meğer ben bunca zamandır zihnimde bir yerlere gitmemiş, birileriyle bir meseleyi çözmemişim. En sarsıcısı ise şuydu: hayattaki seslere kulak kesmeyi unutmuşum. Parktaki salıncak zincirinin gıcırtısı çınlayınca kulaklarımda, hatırladım. O paslı sesin gerçekliğiyle yüzleştim. Daha önce de yürüyordum. Ama duymuyordum. Çünkü podcast ya da müzik dinliyordum. Arada ne olup ne bitmiş diye Twitter’a bakmaları söylemiyorum bile. İşte o birkaç saatin derin öğretisiyle başladı bu süreç. Bir pencere bulmuştum. Temiz havayı teneffüs ettikçe, boğulmalarım da artmıştı.

Öyle işte…

- Dönmeyecek misin?

- Düşünmüyorum. Kendimle iddialaşmayacağım.

- Zorlanmıyor musun? Haberleri nereden takip ediyorsun?

- Kısmen zorlandım. Ama aştım onu da. Haberler buluyor beni.

- Nasıl oluyor bu?

Şöyle anlatayım: Eğer bir gelişme haberse, kayda değerse mutlaka önüme düşüyor. Birkaç dakika geç olabilir ama bunun bir önemi yok. En erken son dakika gelişmesinin ömrü sosyal medyaya düşene kadar zaten. Eğer bir gelişme haber olmadıysa, ya da bana ulaşmadıysa zaten gürültüdür. Ben de bundan kaçtım zaten. Kaynaklarımı değiştirdim. Haberin merkezine odaklandım. WhatsApp’ı kullanma amacımı geliştirdim. Zor olmadı aslında.

Telefondaki ses bu kez ikna olmuştu. Nasıl hissettiğimi sordu. Hayatımdan nelerin değiştiğini merak ediyordu. Anlattım.

Ne gittiğime pişmanım ne de dönme isteğim var. Kavganın, gürültünün, türlü vukuatın eksik olmadığı, insanı çileden çıkaran saçmalıkların yaşandığı, yolda yürürken üst katlardan birinden kafana mutfak tüpü düşme olasılığının çok yüksek olduğu bir mahalleden taşınmış gibiyim. Deniz gören, çiçeklerin ekili olduğu bahçeli bir evdeyim şimdi. Zihnimin tüm penceremi açtım. Uzun uzun, usul usul kendimi dinliyorum.

- Çok iyi etmişsin. Dönme sakın. Arada araşalım, görüşelim ama. Dinleşiriz…

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım