Dil ve İşgâl, Eliezer Ben Yehuda
“Vazifenize odaklanın. Tarih, hakkınızı asla yemeyecektir."
Orta Doğu alanındaki kıymetli çalışmalarıyla tanıdığımız Taha Kılınç, yakın tarihin en dikkat çekici şahsiyetlerinden olmasına rağmen ülkemizde neredeyse hiç tanınmayan Eliezer Ben Yehuda hakkında yayınladığı son kitabı “Dil ve İşgal” ile özellikle Filistin çalışmalarına büyük bir katkı sunuyor.
Modern İbrani dilinin kurucusu olarak bilinen Ben Yehuda, İbranice’nin bugün yaklaşık 20 milyon insan tarafından konuşulmasının en önemli mimarı. İşgalci İsrail devletinin kurulduğunu görmeden ölmüş ancak İsrail’in kuruluşundaki manevi güçlerden birisi aslında. “Dil ve İşgal”de anlatıldığı gibi öncesinde sadece ibadet dili olan ve sinagogların dışında fazla geçerliliği olmayan İbranice, Ben Yehuda’nın 1881 senesinde eşi Devora’yla birlikte Kudüs’e yerleşerek, yoğun bir şekilde çalışması sayesinde yaşayan bir dile dönüşmüş.
Gerçekte bir Osmanlı vatandaşı olan Eliezer Ben Yehuda modern İbranice için kelime türetirken, önce türeteceği kelimeleri fiiller, sıfatlar ve tanımlar, renkler, hastalıklar, bitkiler âlemi gibi bazı ana başlıklara ayırmış. Bugün işgalci İsrail devletinde kullanılan zarf, kimlik, omlet, domates, battaniye gibi binlerce kelime onun bu çalışmaları sonucu ortaya çıkmış.
Kitaptaki ilginç detaylardan birisi de Eliezer Ben Yehuda ve eşinin 1882 senesinde doğan oğulları Yaldi’nin ana dili İbranice olan ilk çocuk sıfatıyla tarihe geçmiş olması. Pek çok şarkı, masal ve tekerleme de yazan Ben Yehuda, bunları da ilk kez oğlu üzerinde tatbik etmiş. Ayrıca her iki eşine de (eşi öldükten sonra tekrar evlenmiş) İbranice dışında herhangi bir dili konuşmalarını yasaklamış.
Ailenin Kudüs’e geldiği dönemler, Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimlerin de artmaya başladığı zamanlar aslında. Osmanlı vatandaşı olan Ben Yehuda, koyu bir Siyonist olmasına rağmen Filistin’de rahatça dolaşabilmiş bu nedenle. Dolaşmakla kalmamış, yeni kurulan kolonileri dolaşarak, herkese modern İbranice’yi öğretmek için çalışmış. Bugün Yahudiler arasında yaşanan bütün ihtilaflara rağmen var olan “İsrailliler” üst kimliğinin oluşumuna olan büyük katkısını göz ardı etmek mümkün değil.
Taha Kılınç, kitabın ön sözünde, Eliezer Ben Yehuda ismini ilk defa İbranice hocası Ronit Buano’dan duyduğunu yazmış. Böyle bir kitabın yazılması konusunda en ısrarcı olan isim ise, gittikleri bir Kudüs gezisinde, birlikte Ben Yehuda’nın evini ziyaret ettikleri Ketebe Yayınları’nın genel yayın yönetmeni Furkan Çalışkan olmuş. Taha Kılınç, kitabı yazma amacını da şöyle açıklıyor; Tarih huzurunda kendine bir ödev vermek ve hayatını buna adamak, dış şartların olumsuzluğundan hiç yılmadan işine odaklanmak, gayretle ve dava şuuruyla gece gündüz çalışmak. Tüm bunlardan çıkarılacak ders çok açık. Ve bunların hepsi de aslında bizim geleneğimizde yani İslam düşünürlerinde var olan vasıflar. O halde neden bekliyoruz?