Deterjan kokusunda “anne” aramak

Deterjan kokusunda “anne” aramak.
Deterjan kokusunda “anne” aramak.

Anne yası tutanlar, çiçekten kendine mana çıkaran acemi aşıklar gibi deterjan kokusundan bile annesine yol buluyorlar. Başka türlü seviyorlar. Hasretlerine başka başka ad koyuyorlar. Ben de bir deterjan kokusundan anneme giden bir hikâye daha buldum.

Annem hayattayken en büyük korkum “Ya annem ölürse?” idi. Bu korku zehirli sarmaşık gibi annemle geçen her dakikayı zehirliyordu. Meğer annem de annesinin ölmesinden korkarmış. Şükür anneannem uzun yaşadıydı; ama annem ben hayattayken hem de benim kucağımda öldü. Daha doğrusu benim kollarımın arasında bilincini yitirdi. Sonra bir hafta yoğun bakım ve sonrası kara toprak…

Annem öldüğü günden beri aynı rüyayı görüyorum. Tekrar eden rüyalar psikologların iştahını pek kabartır. Derin manalar ararlar tekrar eden rüyalarda. Benim rüyam şöyle. Annem yoğun bakımdan kalkmış ama tam olarak iyileşmemiş stres ve yorgunluk onu tekrar hasta edecekmiş. Ben anneme yalvarıyorum. Ne olur kendini yorma diye ağlıyorum. Annem yine eskisi gibi yaşıyor. Yani en çok kendinden harcıyor, en çok kendini tüketiyor. Bu rüyadan yine en büyük korkum tekrar ederek uyanıyorum: “Ya annem ölürse?”

Gerçek hayatta bu korku ile baş edemedim. Sonunda annem ölünce ben korkusu da gider kaybolur diyordum; ama korku rüyalarda sürüyor. Yapacak bir şey yok. Belki rüyalarım da yorulur. Belki rüyalarımı gösteren mekanizma da anlar ki artık ortada bir gerçek var. Anne öldü geriye rüyası kaldı.

Büyük kayıp yaşayanlar hele de kaybettikleriyle aynı mekânda yaşamaya devam ediyorlarsa daha içli bir sevgi geliştiriyorlar. “Sevgi geliştirmek” bunu bir yazardan duymuştum. Ölümden geriye kalanlar başka türlü sevmeler beller. Kokusunu, resmini, hatırasını, eşyasını merkeze alarak sevmeyi bellerler. Ben annemi kaybettiğim evde yaşıyorum. Eşyaları duruyor, evin bir odasını müze gibi yaptım zaten eşyasını olduğu gibi muhafaza ediyorum. Güya oraya bakıp hasret gidereceğim; ama başka türlü sevgi geliştirmenin maliyeti yüksek. Deniz suyu içmek gibi annemin eşyasına bakmak. Susuzluğunuz gitmediği gibi daha çok artıyor.

Psikologlar yas konusunda yani ölümden geriye kalanların ne yapması gerektiği konusunda kafa yoruyorlar. Eski bir ahbabım şimdi hastanede psikolog, onun yas semineri vardı. Beni de çağırdı. Ölümle baş etme yollarını konuşacağız, dedi. Gitmedim. Bence yas konuştukça derinleşiyor. Ben konuştukça daha çok özlüyorum; ama bazen dayanamıyorum işte böyle yazıyorum. Yazmak ile konuşmak benzer şeyler gibi duruyor belki de aynıdır; ama ben konuşunca değil, yazınca rahatlıyorum.

Geçen gün deterjan kokusu aldım. Kokuların böyle bir arsızlığı var her yere sızıyorlar. Çamaşır odasından gelen kokuyu alınca durdum. Daha doğrusu dondum kaldım. Annemin deterjanları geldi aklıma. Eskinin deterjanları bu kadar aromalı değildi. Neredeyse ilaç gibi kokarlardı. Şimdikiler resmen parfüm gibi. Annem hayatta olsaydı hangisini tercih ederdi? Belki de hepsini severdi. Eskiden deterjan markası kimlik göstergesi gibiydi. Ev hanımı hep aynı markayı kullanarak kendine has bir tercihte bulunurdu. Mesela annem Zeki Müren’in oynadığı reklamdaki deterjanı hiç sevmezdi. Ben de sevmezdim. Deterjanla ne işim vardı ki benim? Ama insan annesinin sevmediği şeyi sevmeyerek de annesiyle bir ortaklık kuruyor.

Annemin sevdiği marka bir de kampanya yapmıştı. Deterjan kutusundan etiketi kesip gönderiyordunuz size saat geliyordu. Biz de gönderdik. Sonra uyduruk bir saat geldi. Ama biz çok sevindiydik. Markamız bizi ciddiye almış hediye göndermişti. Saat bir zaman sonra bozuldu ama atmadık saati sakladık bir süre.

Anne yası tutanlar, çiçekten kendine mana çıkaran acemi aşıklar gibi deterjan kokusundan bile annesine yol buluyorlar. Başka türlü seviyorlar. Hasretlerine başka başka ad koyuyorlar. Ben de bir deterjan kokusundan anneme giden bir hikâye daha buldum. Meşrebimiz hikayecilik olunca anneme dair hep hikayelerim oluyor. Anlatıyorum. Bazen endişe ediyorum acaba hep annemden bahsedersem etrafımdakiler yılar, sıkılır, kızar mı diye. O sebepten eskisinden daha az anlatıyorum. Kendime filtreler koydum. Ben hep annemle yaşadığım için bir vesile olur da aklıma düşer diye beklemiyorum. Sebepsiz yere annemi anmak hoşuma gidiyor. Bu halimi de bir psikoloğa göstersem, eskiye saplanıp kalmak teşhisi koyar belki bana. Ama bilmiyorlar ki yeni hayatta annem yok. Sadece deterjan kokusundan annesine yol bulan bir Mustafa var. Annem ölürse diye korkmak tedavi edilmedi. Şimdi her vesileyle annemi anmak da biliyorum, tedavi edilmeyecek.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım