I.
Ben nerede oturuyorum
Bilemediniz, Büyük Boşluk Oteli
Düşümde bir ineği sağıyorum
O sağılıştan elde ediyorum bütün müzikleri
Büyük bakır kaplarda süt
Bir beyaz, bir mavi
Bir menekşe, bir portakal rengi
Kapı seslerine kulak veriyorum
Her duyduğum bunlardan biri
Siyaha geçiş törenleri
Büyük Boşluk Oteli konuşuyor benimle
Bir otel ne kadar konuşabilirse öyle
Tanrısız olur mu ki bir otel, o bir boşluktur sadece
Olsa olsa bir ışığın bir karanlığa çekildiği yer
Ve silinmiş el yazıları gibidir
Vazgeçilen arzular, kendini belli eder
-O halde oteli ateşe vermeli!
Büyük Boşluk Otelinde başka kim var ki
Ben hepsi
Otel kâtibi, otel bekçisi, otelin hiç kimsesi
Bir otelin tek konuğunun değişik biçimleri
Kayıtları kendim tutuyorum
Kendim taşıyorum valizleri
-Ve yangından koruyorum
Eski bir güzellik kraliçesinin hayaletini!
Mutsuz muyum, değil miyim
Sorsam ne fark ederdi, bu soruyu ben sormam
Mutluluğa da mutsuzluğa da elverişli değildir
Büyük Boşluk Otelinde bir yaşam
Dönüp eski kayıtları okuyorum
Bir düşte tam ötecekmiş gibi duran bir kırlangıç
kuşunun
İçinin kır çiçekleriyle doldurulmuş olduğunu
Aslında anımsamak istemediğim zaman
XIV.
Ortası delik madeni paraları parmaklarına geçirmiş
bir kral
Ve yavrularının ağzından çıkmış ilk baba kelimesini
Kulaklarına takmış zevceleri
Zümrütler, hüthüt kuşları, tavuslar
Ve hafif eğik boyunlarının gölgesinden
Dünyanın ilk parşömenini icat etmiş kâtipleri
Yazıyor şimdi benim
Bir Çin bürokrasisine konu olmuş ürpermelerimi
Doğrudan doğruya ölmek yerine kişi
Geriye doğru giderek yok edebilir mi kendini
-Tanrı size karşılıksız bir çek verdi
-Tanrı bize karşılıksız bir çek verdi
Otelin ruhani otoritesi
Nöbet tutan ölü bir askeri anımsatıyor
Ve uzlaşılmaz buluyor
Bir boşlukta geriye doğru giderek yok olma fikrini