Biraz bahar gerekiyor Allah'ım

İnsanı tek bir tanımlayan üzerinden açıklamak zorunda kalsak ona ‘umut’ demek zorundayız.
İnsanı tek bir tanımlayan üzerinden açıklamak zorunda kalsak ona ‘umut’ demek zorundayız.

Çok söze gerek yok aslında. Sadece bir duaya sebep olsun diye, bu. 524 yıl sonra da arkasından, onun rüyasını paylaşan birileri olduğunu yeniden dile getirmek için, bu. Büyük Fatih’in büyük oğullarından bahtı yaver gitmeyen diye, bu. Otranto’da yarım kalmış hesabımızın, Frenk elinde tutsak kalmış başka bir ihtimal diye, bu.

İnsanı tek bir tanımlayan üzerinden açıklamak zorunda kalsak ona ‘umut’ demek zorundayız. Sözleşerek ve yüksek sesle ve inanarak ona sadece ve sadece ‘umut’ demeliyiz.

Çünkü gerçek bu.

Olup biten ve olup da bitmeyen her şeyi yan yana sıralayıp şöyle biraz uzaktan bakınca karşımıza Guernica’yı bahçe resmine dönüştürecek denli bir anlam kırılmasının içinde yaşadığımız gerçeği çıkıyor işte.

İnsanla beraber tarihin, kültürün, geleneklerin ve milyonlarca ayrı hikâyenin yok edilmesinin, her gün ama her gün şahidi olarak geçiriyoruz günlerimizi.


Bunu insan bilecektir; kuşatılmış durumdayız. Berbat bir yer burası. İnsanları öldürmenin, insanların ölümüne göz yummanın, binlerce yılda kurulmuş şehirlerin üzerine bomba yağdırmanın, insanla beraber tarihin, kültürün, geleneklerin ve milyonlarca ayrı hikâyenin yok edilmesinin, her gün ama her gün şahidi olarak geçiriyoruz günlerimizi. Buradan bakınca burası bazen ortak olduğumuz, bazen tanıklık ettiğimiz bir cehennem…

İşte bu kadar kir ve pasa rağmen orada tutacak ‘iyi ve güzel’ bir yer bulmanın adıdır insan. Kendimizi bir füzeye bağlayıp havaya uçurmuyor oluşumuz da dişlerimiz olması yüzünden. Ve ‘yarın’ fikrinin hep içinde sakladığı ve içimizde yeşerttiği ümit sayesinde.

***

Uzaktan bakınca dev mavi bir küre olan gezegenimiz, yakından gürültülü bir gayya kuyusu gerçekte. Etrafımızı çevreleyen atmosfer, hapishanemizin duvarları sanki. Evet, bir cehennem burası. Başka hiçbir canlı türünün olamayacağı kadar kötülükle mücehhez bir haldeyiz.

‘Yarın’ fikrine dair bir umudumuz var.
‘Yarın’ fikrine dair bir umudumuz var.

Karşımıza çıkan bütün bu cehennem duvarlarına rağmen, her gün şahit olduğumuz bütün haksızlıklara rağmen, ‘Afrikalıların ve Suriyelilerin Akdeniz’in dibinde ne işi var’ sorusunu sorduracak bütün bu berbatlıklara rağmen, ‘yarın’ fikrine dair bir umudumuz var.

Yaşadığımız bu hapishaneyi durmadan ve sürekli en güzel yerinden tutmaya çabalıyoruz. Ve bunu sadece ve sadece ‘yarın’ için yapıyoruz. İnsan olmanın uzun hikâyesi budur belki de.

Amerika’ya rağmen ‘yarın’ fikrinin güzel olacağına inanıyoruz. Burada ve Venezuela’da…

***

  • İnsanı tek bir tanımlayan üzerinden açıklamak zorunda kalsak ona ‘umut’ demek zorundayız. Sözleşerek ve yüksek sesle ve inanarak ona sadece ve sadece ‘umut’ demeliyiz.

Çünkü gerçek bu.

Çünkü insanın tarihi, bütün kötülüklere rağmen çiçeklere yem vermek ve kuşlara su serpmekten ibarettir.

Ama sürdürebilelim diye biraz bahar gerekiyor, yine de…

Cem Sultan
Cem Sultan

İthaf

Cem Sultan için...

Çok söze gerek yok aslında. Sadece bir duaya sebep olsun diye, bu. 524 yıl sonra da arkasından, onun rüyasını paylaşan birileri olduğunu yeniden dile getirmek için, bu. Büyük Fatih’in büyük oğullarından bahtı yaver gitmeyen diye, bu. Otranto’da yarım kalmış hesabımızın, Frenk elinde tutsak kalmış başka bir ihtimal diye, bu.

  • Mülk-i Yunan’a ser a ser hükm iderken ah kim
  • Eyledün mesken bize şimdi Frengistan felek