"Bir Taş At"
Dünyanın önemli öykücülerinden biri kabul edilen Borchert, Rasim Özdenören’in tabiriyle, “salt sanatkâr olarak dünyaya gelmiş” bir yazar. Estetik yönü güçlü olduğu kadar etik yönü de güçlü bir kalem. Borchert, öykülerinde insani durumlardaki ayrıntıları gözlemler ve sarsıcı bir şekilde okuyucuya iletir.
Bir kitap oku
Dünyanın önemli öykücülerinden biri kabul edilen Borchert, Rasim Özdenören’in tabiriyle, “salt sanatkâr olarak dünyaya gelmiş” bir yazar. Estetik yönü güçlü olduğu kadar etik yönü de güçlü bir kalem. Borchert, öykülerinde insani durumlardaki ayrıntıları gözlemler ve sarsıcı bir şekilde okuyucuya iletir. Sadece öykü değil şiir, deneme, eleştiri ve oyun da kaleme alan Borchert’in bütün nesirleri Burak Ş. Çelik’in çevirisiyle Hece Yayınları’ndan çıktı.
Bütün Nesirleri; Öyküler Denemeler Kaybolmuş Yazılar, Wolfgang Borchert, Çev: Burak Ş. Çelik, Hece Yayınları
Bir kitap daha
Korku, polisiye ve bilim kurgu türlerinde yıllardır Türk edebiyatının en önemli eserlerini veren Sadık Yemni, “bilim kurgu polisiye” türündeki romanı Hayalet Kapısı’nda yepyeni bir bakış açısıyla zamanın ruhunu soluyarak, geleceği dikizlemeye, zekice kurgularla cüretkâr sorular sormaya devam ediyor.
Usta yazarın, yapay zekâlar, teknolojik gelişmeler, virüsler, garip maillerle dolu bilim kurgu polisiye romanı, bu janrın romanlarında alışık olmadığımız bir irfani havaya da sahip. “Kur’an, kabileler ve imparatorluklara yol gösterebildiği gibi yapay zekâyı da etkileyip, tesiri altına alacaktır.” diyen enteresan bir romandan bahsediyoruz.
Hayalet Kapısı, Sadık Yemni, Ketebe Yayınları
Yeniden oku
Mehmet Akif’le ilgili birçok kitap, makale, bilimsel araştırma ve çalışma yapılmıştır. Ancak bunların içinde Mithat Cemal’in yazmış olduğu Mehmet Akif kitabının ayrı bir önemi vardır. Çünkü “Mehmet Akif kimdir?” sorusuna verilecek en hakikatli cevap öncelikle bir dostun verdiği cevap olmalıdır. Şairliği, oyun yazarlığının yanı sıra şahsen Üç İstanbul gibi efsane bir romanın müellifi olmasıyla da önemli bulduğum Mithat Cemal, Mehmet Akif kitabında edebiyat tarihimize en az yazdığı roman kadar büyük bir hizmet etmiştir.
Yıllardır pek çok yayınevi tarafından yayımlanan bu kitap yenilerde Profil Yayınları tarafından yayımlanacak, siz bu satırları okurken belki de yayımlandı bile. Bir klasiği yeniden okumak için pek çok sebebimiz var, yeni ve özenli bir baskı pekala bu sebeplerden birisi sayılabilir.
Mehmet Akif -Hayatı, Seciyesi Sanatı, Mithat Cemal Kuntay
Bir film izle
Bu filmi o kadar çok kişiye tavsiye ettim ki burada daha önce tavsiye edip etmediğime emin olamadım. Ettiysem de iki etsin. Cloud Atlas, şiir gibi bir film. Aynı daha önce tavsiye edip etmediğime emin olmadığım bir diğer film olan Fall gibi. İkisi de hani şu “az bilinen şaheserler” denen kategoriden.
Ama konumuz Bulut Atlası. 2012 yılında Watchowskilerin yönetmenliğinde izleyiciyle buluşan film, sanırım kimse tarafından bir başyapıt olarak işaretlenmeyecek ama atmosferine yayılan o bulutsu lezzet benim için hep unutulmaz kalacak. Zamanın döngüselliği içinde yeniden yeniden yaşanan hayatlar… İnsanın karmaşık tekâmülü… Niçevari bir üst insan yorumu… Abartısız ve etkileyici görselliği, filmi benim için izlenilir kılan hususlar. Bir de siz deneyin bakalım.
Parolayı Ezberle
Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız.
Nabokov
- Bir şarkı dinle
- Artık bir çoğunuzun bildiği, dinlediği ama her efsane şarkı gibi sadece kendisinin dinlediğini sandığı o şarkıyı buraya yazmanın vakti geldi de geçiyor. Siz de benim gibi efkârlanınca Doğu Türkistanlı ozan Abdurrahim Heyit’in “Karşılaşınca” şarkısını dinlemiyor musunuz? Bir şarkı dedik ama ne bileyim onu dinledikten sonra da youtube’un tavsiye edilenler bölümünde beliren “Nazugum”a tıklayıp efkârınızı ikiye katlamıyor musunuz? Heyit, bir şiiri sebebiyle -bildiğim kadarıylageçtiğimiz yıldan beri Çinliler elinde tutuklu. Allah yardımcısı olsun, hâlâ çıkmadıysa, Allah tez vakitte özgürlüğüne kavuşmasını nasip etsin.
Bir şiir oku
Kurumuş güller duruyor masada.
Kimin aldığını hatırlıyorum da
ne için aldığını bilemiyorum.
Bir zamanlar – bir zamanlar dediysem
çok eski de değil: Birkaç ay önce
gül alırdık. Biz. Hepimiz.
Her şey için, yerli yersiz
gül alırdık bir zamanlar.
Biz. Hepimiz.
Gülleri de eskittik.
Zaten artık almıyoruz. Gül zamanları
geçti. Rüzgâr esti. Sert esti. Jestler bitti.
Kendimizi kaybettik.
Gül verecek kimse de kalmadı.
Bazen şunu diyoruz kendi kendimize:
İşte bu bizim hayatımız.
Bak işte biz buyuz
bunları yaptık.
Şimdi nerdeyiz?
(Seyhan Erözçelik, “Jestlerin Ölümü” şiirinden)