Postmodern nedir? Modern ötesi, sonrası mıdır? Bir çeşit geç modernizm midir ya da? Sözlük anlamından bir adım öteye geçmeye çalıştığınızda, kavramın, onu tanımlamaya çalışan her kişiye göre değiştiğini, farklılaştığını görüyoruz. Daha da garibi, hâlihazırdaki tanım karmaşasını pekâlâ, ironik bir şekilde kavramın kendisiyle de uyumlu sayabiliriz. Ertan Örgen’in yayına hazırladığı 40 Soruda Postmodern Edebiyat, 40 temel soruyla bir yandan postmodern’in, felsefe, ekonomi, siyaset, teknoloji ile ilgisini araştırırken bir yandan da postmodern edebiyatın dünyada ve Türkiye’deki tarihsel seyrini; kavramsal çerçevesini; Türk edebiyatına özellikle öykü ve roman bağlamında etkisini araştırıyor.
Bir Kitap Daha
David Shields, tüm dünyada tartışmalar başlatan ve günümüzde edebiyatın nasıl olması gerektiğiyle ilgili birçok tabuyu yıkan Gerçeklik Açlığı: Bir Manifesto’dan sonra, Edebiyat Hayatımı Nasıl Kurtardı’da gerek sıradışı fikirleri gerekse türlerle oynayan farklı tekniğiyle bir kez daha yazının imkânlarını genişletiyor. Eleştiri ve otobiyografi türlerini ustalıkla birleştiren David Shields, edebiyatın hayatı yaşamaya değer ya da en azından katlanabilir kılma gücü üzerine düşünüyor. Okuduğu kitapların insanın yalnızlığına çare olup olamayacağını sorgularken, bir yandan da kendi tutarsızlıklarının, kişilik kusurlarının, kederlerinin ve derin umutsuzluğunun labirentlerinde dolaşıyor.
Bir Dergi Oku
Abdulkadir Ünal’ın yayın yönetmenliğinde çıkan İkra’r dergisi 13. Sayısıyla okur karşısına çıktı. Kapakta Pieter Brueghel’in “Çocuk Oyunları tablosuyla; “Biriniz çocukluğuna sarılıp kuyuya insin” diye okuru selamlayan derginin, “Oyun ve Oyuncak” dosyası dolu dolu. Bilal Kılınç’ın “Vatandaş Robot Sophia’nın Dünyası” yazısı, Melih Tuğtağ’la dosya kapsamında yapılan söyleşi, Rabia Kuşçayı’nın Sofrasız Zeytin şiiri ise benim dikkatimi çekenler. Kim bilir sizin dikkatinizi neler çekecek?
Bir Film Seyret
Japonya mangalar ve animasyon filmleri hususunda tüyler ürpertici ve bir o kadar da enteresan kurgulara imza atmakla meşhurdur. Gantz da evet onlardan biri. Uzun yıllar bir manga dizisi olarak devam eden Gantz kendine has bir okur kitlesi oluşturmuştu. Ardından dizisini izledi Gantz hayranları ve geçtiğimiz yıl –sonunda- filmi çıktı: Gantz: O Peki ne oluyor Gantz’da? Gantz’da bulunan herkes ölmeden saliseler önce bu odaya getirilmiştir ve hayatları Gantz’ın elindedir. Kurallar oldukça basittir; Size sunulan özel giysileri giyerek ve özel silahları kullanarak belirli bir süre içinde gösterilen “uzaylı” hedefi öldürmek zorundasınız. Eğer başarırsanız puanla ödüllendirileceksinizdir ve sistem sizi tekrar çağırana kadar günlük hayatınıza devam edebileceksinizdir. Iıh, böyle anlatınca olmadı, bi’izleyin derim.
Haberdar Ol
İyi işler yapan, bundan bıkmayan, bezmeyen, imkansızlıklardan yakınmayan, az ve öz de olsa hayallerini gerçekleştirmek için adım atmaktan korkmayan idealist insanlar var. Dünya onlarla güzel. Kendilerini hiç tanımıyorum; Ocak ayında yayın hayatına başlayan 01 Yayınları tam da böyle insanlardan oluşuyor olmalı. Neden mi? Çünkü dört ayda yalnızca iki kitap yayına hazırlayabildiler ve bu iki kitabın ikisi de hem özenle hazırlanmış olmaları hem de kitap seçimi açısından büyüleyici görünüyor. Ocak ayında İbn’ül Arabi Hazretleri’ne izafe edilen Fütühat-ı Medeniye’yi Arapça orijinali ve Türkçe tercümesiyle yayımlayan 01, geçtiğimiz ay da Filibeli Ahmed Hilmi’nin Amak-ı Hayal’ini çeviriyazı ve tıpkıbasım şeklinde satışa sundu. İyi ki varlar, biz haberdar olmazsak, kitaplarını edinmezsek ayıp olmaz mı? Olur.
Hikâyeyi Gör
Oldu, az önce oldu.
Nezaketiyle meşhur patronun canı, telefonuna gelen bir watsap mesajıyla sıkıldı. Çalıştırdığı işçilerden birinden geliyordu. Kimden almıştı ki acaba kişisel telefon numarasını? “Mahremiyet de kalmadı” diye söylendi.
Oldu az önce oldu.
Mesajı atan işçinin alnının teri kuruyalı en az iki ay olmuştu. Ev kirasını ödeyememişti. Oğlunun çok istediği tableti alamamıştı. Ramazan yaklaşıyordu. Telefonundaki çift tık maviye dönüştü. Umutlandı.
Oldu az önce oldu.
Patron asistanını aradı. Mesajı gönderenin adını soyadını verdi. İşçinin telefonu çaldı: Had usül nezaket saygısızlık ekmeğinle oynama temalı bir konuşma.
Oldu az önce oldu.
Patron “13. umremiz olacak inşallah” diyerek havaalanından fotoğraf paylaştı.
Parolayı Ezberle
“Şudur neredeyse imkânsız olan görev: Başkalarının iktidarının da kendi iktidarsızlığımızın da bizi aptallaştırmasına izin vermemek.”
Adorno, Minima Moralia
Bir Şiir Oku
bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
yalnız seni hatırlarım
ki benim gibi bir insansın
tanımamak tanımaktan iyidir
seni bir kere tanıdıktan sonra
yaşamak acısını da tanıdım
bu acıyı beraber tadalım
mâra
başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık
Mâra/Asaf Halet Çelebi