Beraber yaşlanmanın güzelliği

​Beraber yaşlanmanın güzelliği
​Beraber yaşlanmanın güzelliği

Çeyrek yüzyıl olmuş. Dergiler, kitaplar ve dokunaklı fedakârlıklar. Son durum: Manevî derinliği olanlar kalmış, edebî hırsları ve dünyevî ihtirasları olanlar gitmiş. Bundan daha kıymetli ne olabilir?

İnsan belli bir yaştan sonra yeni dostlar pek edinemiyor. O yaşına kadar kimlerle gelmişse, yine onlarla devam etmek istiyor. İlişki kuruyor ama dostluk kuramıyor.

Bazen de birbirinizi sonradan buluyorsunuz. Uzun zamandır tanıdığınız, bildiğiniz, ara sıra selamlaştığınız bir isimdir. Fakat dostluk, yıllar sonra gerçekleşir. Bunu çok düşündüm. Vardığım yer: Kader, birbirlerini ziyan etmesinler, kıymetlerini iyi bilsinler diye, bazı dostlukları geciktiriyor. Gençliğin acemiliğinde değil, orta yaşın olgunluğunda buluşturuyor onları. Tam buradan seslenelim: Keşke bazı isimlerle gençken değil de şimdi karşılaşmış olsaydım.

Edebiyat olmasaydı, bu isimlerle aynı çağda yaşamamıza rağmen, birbirimizden habersiz bir şekilde çekip gidecektik. Şimdi ‘ahiret kardeşliği’nden bahsediyoruz.

Dostluk evvela nasip meselesidir. Falanca kişi nasibinizde yoksa eğer, onu kazanmaya çalışmanız beyhudedir. Nasıldı o söz? Her kuş kendi cinsiyle uçar.

***

Ne kadar ulvi amaçlarla yazarsak yazalım, iş sonunda benlik bahsine dayanıyor. İşte bu yüzden, edebiyatta birkaç yıllık münasebetler bile uzun sayılır. Bu iki cümlenin penceresinden dostlarıma bakıyorum. Edebiyat üzerinden gelişen ve yirmi yılı aşan dostluklarımız var. Aramıza menfaat veya maddiyat girseydi, herhalde buraya kadar gelemezdik. Şunu da söylemek isterim: Yazdıklarımıza hiçbir zaman ‘kutsal metin’ muamelesi yapmadık. Kendimizi büyük görmenin küçültücü bir yanı vardır.

Çeyrek yüzyıl olmuş. Dergiler, kitaplar ve dokunaklı fedakârlıklar. Son durum: Manevî derinliği olanlar kalmış, edebî hırsları ve dünyevî ihtirasları olanlar gitmiş. Bundan daha kıymetli ne olabilir?

Bazen de insanın öncelikleri değişir. Bir müddet başka şeylerle oyalanır, sonra geri döner. Edebiyat her zaman bizim yuvamız olmuştur.

Edebiyat her zaman bizim yuvamız olmuştur.
Edebiyat her zaman bizim yuvamız olmuştur.

Ahmet Murat’tan Süleyman Çobanoğlu’na, Ali Emre’den Tarık Tufan’a kadar birçok isimle beraber yaşlandık, yaşlanıyoruz. Az önce bir soru sormuştuk. Bir cevap daha: Beraber yaşlanmanın güzelliği.

Edebiyat olmasaydı, bu isimlerle aynı çağda yaşamamıza rağmen, birbirimizden habersiz bir şekilde çekip gidecektik. Şimdi ‘ahiret kardeşliği’nden bahsediyoruz. Çok yaşasın edebiyat.

Aramızda hiç kırgınlık olmadı mı? Elbette oldu. Dostlukta sebat etmek iyidir. Ayrılıktan kaçınmak Müslümanca bir tavırdır. Birlikten sadece kuvvet değil, bereket de doğar.

Yazımızı Hadis-i Şerif ile bitirelim: “Eski dostluğu muhafaza etmek imandandır.”