'Benim et çöpe atıyorsunuz en güzel'

O suyun ölümünü anlattıkça şiirinde, mütercim her defasında tıpkı bu intihar notu gibi çeviriyordu.
O suyun ölümünü anlattıkça şiirinde, mütercim her defasında tıpkı bu intihar notu gibi çeviriyordu.

Aslında hepsi bu kadardı. Bir gazete haberi görene kadar. Alanya’ya yerleşen bir Alman intihar etmiş ve geriye bir not bırakmıştı. Bozuk Türkçesi ile şöyle söylüyordu: “Benim et çöpe atıyorsunuz en güzel”. Bir insanın ölmeden önce geride bıraktığı son notun kendi diline ait olmaması, intiharından daha acı. Ana dilinde veda edecek kimsenin olmaması yalnızlığın en uç tanımlarından birisi olsa gerek. İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır diyor İsmet Özel. Onun suçlayacak ya da suçlamasını anlayacak kadar bile kimsesi yok.

Suyun buharlaşmasını anlatıyordu şiirinde. Rüzgâr, su, yağmur ve buhar. Hayır, pastoral bir şiir değil. Bütün bunlar var ama doğa yok. Rüzgâr odalardan esiyor, su borulardan damlıyor, yağmur mutfakta yağıyor, buhar apartmanın içine doluyordu.

Sonunda onun ne söylediğini hakkıyla anladığını düşünen mütercim tebessüm ederek çevirdi: “Ölüm, suyun buharlaşması gibidir.


Ann-Kathrin, yanımızdaki Almanca mütercimi çaresiz bırakacak kendi icadı olan kelimeler ve çeviride yok olan anlamların peşinde kendisini heba ederken, ben soğuk soğuk terleyen bu kızın şiirinin Türkçeye aktarılışı sırasında yaşadığı kayboluşu merakla izleyip durdum. Bütün bir günü böyle, ılık kahveler, demli çaylar, sigara molaları, buruşturulmuş kağıtlar arasında harcadık. Sonra gözlerini kocaman açıp son nefesini verir gibi Almanca bir cümle fırlattı masanın ortasına.

Sonunda onun ne söylediğini hakkıyla anladığını düşünen mütercim tebessüm ederek çevirdi: “Ölüm, suyun buharlaşması gibidir. Anlatmak istediğim günbegün nasıl buharlaştığımız.

  • Bir kere ölmüyor insan. Sayılamayacak kadar çok ölüyoruz.”Ölüm, Trakl için karanlık çöken ormanlar ya da Celan için “Almanya’dan gelen bir usta” iken Ann- Kathrin yavaş yavaş buharlaşan bir suda görüyordu onu. Bir başka Alman da “Katı olan her şey buharlaşıyor” demişti.

Kutsalın dünyevileşmesi ile ölümün kutsallıktan arınması arasında kurduğumuz salıncakta sallandık bir süre... Tanıdığım başka Almanları düşündüm. Bir süre Yunus’un “Bu fenâyı terk idelüm / Esenledüm dünyâm seni” dizesini boş yere çevirmeye uğraştım. Çayına şeker atıp karıştırdım. Şekerin eriyişini, çayın buharını izledik. Beraber çeviride kaybolduk.

Kutsalın dünyevileşmesi ile ölümün kutsallıktan arınması arasında kurduğumuz salıncakta sallandık bir süre...

O Graz’a benim ilk defa gurbete giden şiirlerimle dönerken, ben de aslında ölümü anlatmak isterken tesisatı bozulmuş bir evi tasvir etmiş durumuna düşen onun şiirleriyle İstanbul’da kaldım.

Aslında hepsi bu kadardı. Bir gazete haberi görene kadar. Alanya’ya yerleşen bir Alman intihar etmiş ve geriye bir not bırakmıştı. Bozuk Türkçesi ile şöyle söylüyordu: “Benim et çöpe atıyorsunuz en güzel”.

  • Bir insanın ölmeden önce geride bıraktığı son notun kendi diline ait olmaması, intiharından daha acı. Ana dilinde veda edecek kimsenin olmaması yalnızlığın en uç tanımlarından birisi olsa gerek.

İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır diyor İsmet Özel. Onun suçlayacak ya da suçlamasını anlayacak kadar bile kimsesi yok. Sonra Ann-Kathrin geldi aklıma. O suyun ölümünü anlattıkça şiirinde, mütercim her defasında tıpkı bu intihar notu gibi çeviriyordu.

Dilin ucunda birikenlerin başka bir dile aktarılırken hangi anlamların intihar ettiğini asla bilemeyeceğiz. Fakat bu intihar notu ile şunu fark ettim ki anlamın intiharı, bedenin intiharından daha sarsıcı. Alanya’daki Alman hayatına son verirken, geride kalacak anlama da son veriyor.

İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır diyor İsmet Özel.
İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır diyor İsmet Özel.

Zira ana dilinde ölmemek böyledir. Son verdiği anlamdan ise yeni anlamlar doğuyor. Öyle ki düğün ve cenazenin, doğum ve ölümün aynı anda aynı evde olması gibi. Bunu fark edip ağıtların ve davulların sesini takip edip bahçesine girdiğiniz yer, modern şiirdir. Bozuk ve sonradan öğrenilmiş Türkçe için ölüm kokan bir adak. Yolun bundan sonrasını şair yalnız yürür.