Ayakkabılarını çıkart, yere nasıl sağlam bastığını göreceksin
Karşılıklı oynanıyor olsa da yalnızlıkla, içine kapanmakla bir ilgisi var satrancın. Mutlaka bir strateji oyunu ama sabır ve soğukkanlılık en az strateji kadar önemli. Askerlerin sabrının ve soğukkanlılığının Bastiani Kalesi’nin stratejik değerinden daha önemli olması gibi. İşte Tatar Çölü’nün Bastiani Kalesi’ni terk edememek de bu insani fıtratın yani sabrın bir sonucu. Yerleşik hayat bağımlılık gibi kanı gitgide daha da soğutur.
Bir öğle arası iş arkadaşımla sohbet ettiğim sırada kendisinden öğrenmiştim bunu, bu tuhaf hikâyeyi. Van’ın Bahçesaray ilçesinin veya diğer adıyla Saklışehir’in hikâyesini. Babasının mesleğinden dolayı gezmek durumunda kaldıkları yerlerden yalnızca biri. Yılın sekiz ayı kötü hava koşulları nedeniyle merkezle ulaşımı neredeyse sıfıra inen bu ilçeye bir şekilde satranç ulaşıyor ve artık ilçe halkının çoğu iyi düzeyde satranç bilir hâle geliyor. Bu tuhaf durum akla Buzzati mekânlarını getiriyor. Artık mekândan çok, zamanla ifade edilebilecek yerlerdir böyle yerler. Zaman, mekânı unutur.
İşte Tatar Çölü’nün Bastiani Kalesi’ni terk edememek de bu insani fıtratın yani sabrın bir sonucu.
Malum, satranç imgesine Tatar Çölü’nde de rastlıyoruz. Karşılıklı oynanıyor olsa da yalnızlıkla, içine kapanmakla bir ilgisi var satrancın. Mutlaka bir strateji oyunu ama sabır ve soğukkanlılık en az strateji kadar önemli. Askerlerin sabrının ve soğukkanlılığının Bastiani Kalesi’nin stratejik değerinden daha önemli olması gibi. İşte Tatar Çölü’nün Bastiani Kalesi’ni terk edememek de bu insani fıtratın yani sabrın bir sonucu. Yerleşik hayat bağımlılık gibi kanı gitgide daha da soğutur.
Sabırlı veya sabırsız olmak insanın mizacı olabilir ancak sabrın kendisinden bahsederken fıtrat kavramını kullanmak bana daha uygun geldi. İnsanın kodlarında bu var. Kodlarında olmak, fabrika ayarlarından gelen bir özellik izlenimi verse de insanın başlangıcı kadar sonrası ve sonuyla da alakalı olduğunu hissedebiliyoruz. İnsan acziyeti gereği ister istemez; beklemeye ve kabullenmeye eğilimlidir. Dolayısıyla Bastiani Kalesi gibi ihtimallerden insan vazgeçemiyor. Belki sadece ara verebiliyor çünkü her ihtimal, bastırılmış olsa bile sonuçlanana kadar beyinde bağlanmamış bir sinir ucu olarak salınır.
Dino Buzzati’nin Tatar Çölü, aslında hepimizin içinde olduğu, hepimizin içinde olan bir kararsızlık. Kararsızlığın bir süre sonra kendini geri dönülemez bir karara dönüştürmesi. Evimizin önünde inebileceğimiz bir sonraki otobüsü beklemek için verilmiş yanlış kararlar silsilesi ile pas geçilen otobüsler kararsızlığı, bir süre sonra bizi kendine mecbur bırakan, vazgeçilemez bir karara dönüşür. Artık ortada ödenmiş bir bedel vardır çünkü.
- İnsanın toprakla arasındaki garip bağ başlı başına bir bedeldir. Sıla- i rahim ve burnunda tütmek şöyle dursun, ölüm anında toprakla aramızda oluşan ilişki, bu bağı bize daha iyi hissettiriyor.
Metanetin en zor gösterileceği kayıplarda bile ölünün gömülmesinin kaybeden üzerinde yarattığı kabullenme duygusu ya da Cevdet Karal’ın şu dizeleri: “Mezara atılan ilk toprağın sesiyle / Sonunda inanırlar ölenin öldüğüne.” Toprakla bağımız aslında fıtratımızın ta kendisi.
Yine Buzzati’ye ait bir cümle: “Ayakkabılarını çıkart, yere nasıl sağlam bastığını göreceksin.” Samed Karataş’ın “Suyun gövdesi toprakla konuşacaktı” dizesini de hatırlıyorum. İnsan bu bakımdan ağaç gibidir, toprağa sanki kök salar. İnsanlar toprakla aralarındaki bu sağlam bağ yüzünden, fıtratları gereği yerlerinden kopamıyor.
Erzincan’ın kayalık arazisinde varlığını bir su kaynağına borçlu olan köyümde nasılsın sorusuna karşı aldığım şu cevap zihnimde dolaşıyor: “Koçkar’ın taşını seyrediyoruz işte.” Hergün hiç değişmeyen bir dağa aynı telaşsızlık, heyecansızlık ama diğer yandan da bağlılıkla bakmak. Gidersen muhakkak değişecektir.