Arz-ı hâl

Arz-ı hâl
Arz-ı hâl

Şikâyetçi kendisine biçilen rolün dışına çıkamazdı. Bu rol onun için biçilmez kaftandı.

Her söz içinden çıktığı kalbin kisvesiyle zühur eder.

Hikem-i Ataiyye

Durmaksızın şikâyet ediyor. Bana değil bir başkasına. Ben sadece gözlemciyim bu oyunda. “Bana haksızlık yaptılar abi!” Deyip durmadan anlatıyor. Kimse belli etmiyor yüzüne, ama içten içe “İyi olmuş.” diyor herkes: “Sen şimdiye kadar kime ne ettin de ne bulasın? Bu da sana ders olsun.”

Herkese anlatıyor, herkese arz ediyor halini. Telefonlar açıyor, tavla atıyor, çay içiyor ama kendi hırkasını yağmaladığının farkında bile değil. Konuştukça ağzı tatlanıyor, ama sahte şeker. Anlattıkça anlatası geliyor, ama kimsede bir bardak su yok. Hazmedemiyor olanları: “Bu nasıl olur?”

Kolay değil. En sevdiği pastayı aldılar önünden. Aslında biliyor, verilmeyeni kim alabilir? Ayrıca ne çok pasta yedi bugüne kadar. Herkes de sevindi onun için. “Hani bize?” Bile demediler. Seviliyor çünkü. İyi bir insan.

“İyi bir insan olmalı.” Öyle diyorlar. Yüzde ellinin üzerinde bir insan.

Ama gerçek işliyor. Bir başkasını kötüleyerek iyilik hanesinden eksiltiyor bir bir. Farkında değil. Kendinden de eksiliyor. Kimse onun şikâyetine aldırış etmiyor Allah’tan. Yoksa bir başkasının nasibini baltalamış olacak. Bu kötülük ona nasip olmadığına göre, yine de iyi bir insan, evet. Şikâyetçi olduğu zat-ı muhtereme bakıyorum. Tek bir kelime etmiyor. Tek bir kelime bile. Gözlerden düşmesin diye, dişlerini sıkıp oturuyor. Biliyor kendini çünkü.

Sedat Anar - İnsan
Sedat Anar - İnsan

Dinleyenler bilmiyor, Şikâyetçi bile bilmiyor, ama ben her şeyin nasıl başladığını biliyorum. Daha en başında bir başkasının yolunu açabilecek imkâna sahipti Şikâyetçi. Tek bir kelimeyle hem de. Konuşması o kadar güzel ki. Herkes ona hayran. Sadece konuşması mı, bakışı da. O bir gönülçelen, eğer isterse. Sussa da olurdu.

Susmadı, konuştu. “Açılma ihtimali olan bir kapıydı, açılmadan kapandı mı?” demiştim, ben bir gözlemciyim sadece. Kaderin anahtarları elinde değil, görüyorum buradan. Ayrıca hikmetli sözler her zaman kaim. “Bazen verir de mahrum bırakır. Bazı kere ise mahrum bırakır da verir.” Ama şu, neden sen? Neden senin adın geçiyor da bir başkası değil? Kabul edelim, Şikâyetçi kendisine biçilen rolün dışına çıkamazdı. Bu rol onun için biçilmez kaftandı.

Herkese “Kardeşim.” diyor. Çay içerken herkes kardeşi. “Ama iş başka, muhabbet başka. Kendi tırnaklarımla çıktım ben o kör kuyulardan.” Öyle mi? El uzatmak aklına bile gelmiyor. Yazık. Yo, yo. Şikâyet etmiyorum. Ben sadece ibret almanın derdindeyim.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım