50. vefat yıldönümünde Buhara Kartalı: Osman Kocaoğlu
Buhara Halk Cumhuriyeti’nin ilk ve son Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu (Osman Hoca Polathocayev), Kurtuluş Savaşı’nın çoktan unutulmuş finansörü. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük emeği olan ve Anadolu topraklarınacan suyu veren bu yiğit bilgenin hayatı, 1968 yılındaçok sevdiği Payitaht-ı İstanbul’da sona erdiğinde,geride kendi ülkesinin tarihinden “hain, casus” gibi karalamalarla silinmeye çalışılan haysiyetli bir savaşçının portresi kalacaktı.
“Türk balası oruslardan köp sıkıldı er kırıldı, kız ezildi, yurt yıkıldı hamiyetlik enver paşa onu sorab kelib âzâd etmek üçün şehid boldı”
Osman Hoca Polathocayev
Yakın tarihimizin ezbere siyasi klişelerle örülü olduğunu söylemek bir sır değil artık. Bu böyledir, çünkü herkes bilir ki; ezberlerin fena halde işlevsel sonuçları vardır. Klişeler de -kullanıldığı alana göre- zihin belirleyici özelliklere sahiptirler. Mesela “İnkılâp Tarihi” derslerinde “Rusların Ankara'ya büyük desteği’’ olarak anlatılan o meşhur hikâyenin klişeleşmiş hali gibi.
Eğer ki töre yiğidin hakkını teslim etmekse, işte o gök yüzlü yiğitlerden biri. Anadolu’dan duyduğu sese, Türkistan ellerinden kanatlanarak karşılık veren bir bahadır. Buhara Halk Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu (Osman Hoca Polathocayev).
Hikâye meşhur, çünkü “Lenin’in desteği olmasa İstiklal Savaşı’nı kazanamazdık,” cümlesine ihtiyaç var. Ruslar da kendi çıkarları doğrultusunda İstiklal Harbi’nin başarıya ulaşmasını istiyorlar elbette. Kural belli, manşet haberi döver. Pakistan ve Afganistan’dan Müslüman Kardeşliği bağlamında gelen yardımların uzun süre “gündem” olamaması gibi, burada da işin aslını öğrenmemiz uzun yıllarımızı alacaktı. Alsın mühim değil. Peki, işin aslı mühim miydi? Saklanan her şey kadar mühim. Türk ili bin yıldan beri tekrar edildiği üzere, bu kez de 20. yüzyılın hemen başında yine ve yeniden kurulurken, bu haysiyetli kuruluş harcına katkıda bulunan unutulmuş yiğitleri anmadan geçmek, evvela varlığımız ve töremizle bağdaşmaz. Sonrası da zaten Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” dediği yer.
Eğer ki töre yiğidin hakkını teslim etmekse, işte o gök yüzlü yiğitlerden biri. Anadolu’dan duyduğu sese, Türkistan ellerinden kanatlanarak karşılık veren bir bahadır. Buhara Halk Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu (Osman Hoca Polathocayev). Kurtuluş Savaşı’nın çoktan unutulmuş finansörü. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük emeği olan ve Anadolu topraklarına can suyu veren bu yiğit bilgenin 1878’de Fergana’da başlayıp fırtınalarla atbaşı giden hayatı, 1968 yılında çok sevdiği Payitaht-ı İstanbul’da sona erdiğinde, geride kendi ülkesinin tarihinden ‘’hain, casus’’ gibi karalamalarla silinmeye çalışılan haysiyetli bir savaşçının portresi kalacaktı. O karanlık perdenin kalkması on yıllar sürecekse de, Osman Kocaoğlu isminin parlaklığı, tarihin tüm gölge yazıcılarının karşısında galebe çalmış ve aslında yerinden bir milim dahi oynatılamamıştır.
Bu dünyadan bir Osman Hoca geçti!
Buhara Medreseleri’nde iyi bir eğitim gören Osman Kocaoğlu, Cihan Harbi öncesinde yaptığı yurt dışı keşif ziyaretlerinden sonra döndüğü memleketi Buhara’da, Rusların asimilasyon politikalarını reddederek, İsmail Gaspıralı’nın fikirleri doğrultusunda yenilikçi bir eğitim seferberliği başlatmış ve din eğitimini pozitif ilimlerle birlikte veren Cedit Okulları’nı faaliyete geçirerek bağımsızlık yolundaki ilk işaret fişeklerini yakmıştır.
- 1916 ve 1917’de gerçekleşen iki büyük halk ayaklanması sonrasında beklenen son gerçekleşmiş ve kazanan, Sovyet yanlısı politikalar izleyen Buhara Emiri Âlim Han’ı devirmeyi başaran “Genç Buharalılar” örgütlenmesi olmuştur.
Bu örgütün sağ kanadında yer alan Osman Kocaoğlu ise, önce Buhara Geçici Hükümeti’nde Maliye Nazırı ve Şarki Buhara Milli Hükümeti’nde Muhtar Vekil’i, nihayetinde 23 Eylül 1921’de Buhara’da yapılan üçüncü kurultayda 44 yaşındayken Buhara Cumhurbaşkanı olmuştur. Mücadelesini bu unvanla taçlandırsa da durup zaferini kutlamaya dahi vakti yoktur. Bir taraftan Türkistan coğrafyasındaki Rus tahakkümünün bitmesi için Osmanlı İmparatorluğu’yla yakın bir dostluk kurarken, diğer yandan Ata Yurdu’nda Ruslara karşı yalınkılıç çarpışan Enver Paşa’ya ve Basmacılar hareketine destek verecektir.
Rus baskısına karşın Türk’ün vefasını galip gelir ve Osman Kocaoğlu Ruslara teslim edilmez. Güzel Türkistan için savaşmak vardır onun kaderinde.
Kocaoğlu’nun Rus emperyalizmine karşı tavrı oldukça nettir. 9 Aralık 1921’de tarihe geçecek bir kahramanlık destanı yazarak, Kürşat ve 40 deli bahadırı gibi öne atılıp mevcut Rus Garnizonunu kuşattıktan sonra, tüm komutanları ve resmi görevdeki diplomatları tutuklatarak Ruslara Buhara’yı terk etmeleri için süre tanıyacak kadar net. Buharalı savaşçıların, Rus birlikleri karşısında tutunamayacağını bilse de yekten yıldırım gibi düşmanın üzerine dalmayı seçmiştir. Hedefi, güçlü bir orduya sahip tam bağımsız bir Türk ili kurmak olan Osman Hoca, 1922 yılında Buhara Milli Ordusu’nu oluşturmak için silah temini maksadıyla (İngilizler Osman Hoca’ya silah satmaz) Afganistan’da resmi temaslarda bulunduğu sırada, Rusların Buhara’da artan baskısı sonucunda bir daha ülkesine dönemeyerek Afganistan’da sürgün konumuna düşecektir. Bunu dert etmez kendisine. Sürgün yılları çok sevdiği İstanbul’da devam eder. Eylül 1923’te geldiği İstanbul’da M. Kemal Paşa tarafından büyük bir teveccühle karşılanır, ikamet temini ve maaş başta olmak üzere rahat etmesi için tüm hususlar itinayla yerine getirilir.
Rus baskısına karşın Türk’ün vefasını galip gelir ve Osman Kocaoğlu Ruslara teslim edilmez. Güzel Türkistan için savaşmak vardır onun kaderinde. Hiç durmaz. Kocaoğlu soyadını alır ve mücadelesine dava arkadaşlarıyla birlikte omuzladığı Yeni Türkistan (1927-1934) dergisinde devam eder. Bazen silah sıkar, bazen yazı yazar, bazen eylem tertip eder. Ama asla vazgeçmez güzel Türkistan idealinden. 1939’da Rus baskısı galip gelir; bu Türkiye için bir utançtır ama Polonya ve İran sürgünleri başlar. 7 yılın sonunda 1945’de tekrar dönebilir ancak. 28 Temmuz 1968’deki vefatına kadar Türkiye’de yaşar Osman Hoca. Mezarı, efsanevi Osmanlı yiğidi Zenci Musa’nın da medfun olduğu Özbekler Tekkesi haziresindedir.
Kurtuluş savaşına Buhara duası!
Tekrar başa dönecek olursak, yıllarca öyle değilmiş gibi yapsak da Kurtuluş Savaşı’ndaki Rus desteği ve yardımsever Lenin hikâyesindeki baş aktör aslında Osman Kocaoğlu’dur. Sovyet desteği sanılan o maddi ve askeri destek ise Buhara Türklerinin, zor durumdaki kardeşlerine gönderdikleri kocaman bir duanın adıdır. Kocaoğlu’nun ağzından hikâye şöyle;
“1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra cumhurbaşkanı olarak yanıma başbakanımı da alarak Sovyet büyükleri ve Lenin’le temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, temmuz ayı ortalarında Türkiye’den de Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet millî hükûmet için yardım konusunu görüşmeye gelmişti. Kremlin Sarayı’nda kendisiyle görüştüğümüz Lenin, önem verdiğini hissettirdiği Türkiye’den söz açarak; ‘Ankara’dan bir heyet geldi, acele yardım istiyor. Bu hususta sizin fikriniz nedir?’ dediler.
Hiç tereddüt etmeden ‘elbette yardım etmek gerek ve vakit geçirmeden yapılmalıdır’ demem üzerine bu işte zaten kararlı olduklarını (!), fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifadeyle ‘Yardım problemi için bizi düşündüren iki zorluk var: birincisi Türklerin bizden istedikleri altın para epey çok’ deyince sözünü kestim ve bizde altın para olduğunu söyledim. Lenin ‘diğer zorluk ise yol problemidir; çünkü Türklere yalnız para değil, cephane ve harp gereçleriyle silâh da lâzım. Bunları Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım, hâlbuki Kafkasya’daki durum nedeniyle yollar kapalıdır ve ne zaman açılacağı da belli değildir’ dedi. Ben de cevap olarak ‘Kafkaslar’da bulunan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkün; çünkü bu bölgede Müslümanlar çoğunlukta, aynı zamanda Gürcüler de çıkarları gereği Müslümanlara yakındır. Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak mümkündür’ dedim.
- Uzun görüşmeler sonunda Dış işleri Bakanım Feyzullah Hoca ve Rus uzmanlardan oluşan bir heyet, yapılacak yardımın en az yüz milyon altın ruble olmasını kararlaştırdı. Lenin’le ikinci görüşmemizde paranın miktarını söyledim ve ‘hemen verebilirim’ dedim.
Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara bir Çarlık eyaleti olduğu hâlde idarî ve malî işlerde bağımsız idi. Onun için bizde altın, haddinden fazlaydı. Lenin’le bu şekilde anlaştıktan sonra Buhara’ya döndüm. Durumu meclise intikal ettirdim. Meclis, itirazsız yüz milyon altın rublenin gönderilmesini kararlaştırdı. Vakit geçirmeden formaliteleri tamamladım ve kararlaştırılan miktardaki altın rubleleri Ankara’ya gönderilmek üzere Rus hazinesine teslim ettik.”
Buhara parlamentosunda alkışlar eşliğinde kabul edilen Anadolu’ya 100 milyon altın rublelik yardım kararı, hazine Moskova’ya teslim edilince bilinçli bir şekilde akamete uğratılmış, Ruslar; 1920 yılında; 3.066.800 adet Altın Ruble, 1921 yılında; 9.800.000 adet Altın Ruble ve 1922 yılında; 4.600.000 adet Altın Ruble göndererek, geriye kalan 81 Milyon altın ruble’yi açık bir şekilde gasp ederek, Sovyet hazinesine aktarmışlardır. Ezbere tarih klişeleri Lenin’i övmeye devam edecekse de, Buhara Türkleri’nin kalbimizdeki o nadide yeri kıyamete değin aynı kalacaktır.
Osman Kocaoğlu, kalbi Türkistan’da, İstanbul’da, Soçi’de, Semerkant’ta, Hindistan’da, Oş’da, Bahçesaray’da, Kazan’da, Taşkent’te, Üsküdar’da atan, göklerde yalnız bir Buhara kartalı. Az bilinen kahramanların en rütbelisi. Türk imgesinin anlamını idrak etmiş bir savaşçı bilge. Dünyayı kötüler yönetmesin diye var olmanın bilinci. Dünya hep kılıcının ucunda. Vefatının 50. yıldönümünde Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’ndeki ebedi istirahatgahında hasretle bir Fatiha bekler hepimizden. Böyle adamları hatırladıkça daha haysiyetli dönecektir dünya! Zenci Musa gibi bir yiğitle yan yana ve omuz omuza nöbetine devam ediyor Osman Hoca. Ve kılıç sesleri geliyor hâlâ mezarından.