3 soruda Fatma Barbarosoğlu
Bilenler, ariflerin alimlerin kitabını okur. Talipler, bir bilenden ilmin kendi kalbine sızmasını, kulaktan kalbe bir yolculuk içinde bekler. Arifler kainatın dilinden okur. Uçan kuştan, akan dereden, kuruyan yapraktan tefekkür eder.
Neden okuyalım?
Okumak; modern hayatın içinde kaybolma korkusunu yeneceğimiz, yolumuza ışık düşürebileceğimiz birkaç duraktan biri. Ama okumak her zaman durmak değildir.
Bazen akıntıya karşı yüzmektir de. Değişimin, kaosun arttığı yıllarda özellikle. Bıraktığınız noktada boğulursunuz. Hayatınız yarı cahil kıvamında akmaya devam eder, ne ki siz bunu çok bilmezsiniz. Ben, kitap okumayı çok severim derken duyar dostlarınız sizi. Hayvanları çok severim diyen biri gibi boynuna tasma taktığınız kitabı gezdirirken görülürsünüz el içine çıkılmış mekanlarda. Sanal alemin bol ışıklı ama yine de izbe köşelerinde, özlü sözler paylaşırsınız sık sık. Özlü sözlere kitap başında “derin düşüncelere dalan” fotoğrafınız eşlik eder. Hem nehirde olup hem yüzmekten vazgeçmek diye bir seçenek yoktur.
Okumak, dünya ile, kendimizle, çevremizdekilerle bağ kurmaktır. Çevremizle bağ kuracağımız kelimelere ulaşmak çok zor değildir. Herkesin okuduğunu okumak gibi kestirmeden bir yol bile vardır hatta. Ne ki insanın kendisiyle bağ kuracağı kitap sayısı pek azdır. Sosyal medyada okunan metinler bir uğultunun içinde okunan metinlerdir. Ulaşması kolay, etkisi aşınmış metinler. “Bi lazım olur” diye bir yere kaydettiğiniz o metinler, hiç lazım olmayacak yani asla yerini bulmayacaktır.
Okumak, dünya ile, kendimizle, çevremizdekilerle bağ kurmaktır. Çevremizle bağ kuracağımız kelimelere ulaşmak çok zor değildir.
Çünkü elverişli olacak diye bağlamından kopardığınız o metinler, yerinden sökülünce sapı kopmuş çiçeğe, içi geçmiş meyveye dönüşecektir. Neden okuyalım diye soranlar çeşit çeşittir. Birinci kısımdakilere verilecek en iyi cevap neden okumayacaksın olmalıdır. Hiç kimse neden yemek yemeliyim, neden su içmeliyim diye merak etmediğine göre, bu soruyu soran kişinin kendisi de sorusu kadar saçma kabul edilip, sorusuna soru ile iktifa etmek yeterli görülmelidir. İkincilerin hatrına cevap verilir bu soruya. Daha doğrusu soruyu soranın ikincilerden olduğu vehmedilerek…
İkinciler, kendisi okumaktan zevk aldığı halde en yakınındakini bu zevke ortak edememenin ıstırabıyla sorar. Okumanın varlığına ve dahi okumanın insanı var ettiğine inanmaktadır ve fakat başkalarını inandırmakta zorluk çekmektedir. İmdat ister gibi sorar, neden okumalıyız? Yüzme bilmeyen birinin imdat isteyene koşması ne kadar tehlikeli ise okuma eylemini yemek yer su içer gibi yerine getirmeyen, akletmek fikretmek için ilim sahibi olmanın erdemine vakıf olmamış insanların, okumalıyız çünkü diye başlayan cevapları da, yüzme bilmeyenlerin imdat isteyenlere koşması gibidir. Ben yüzme biliyor muyum? Sanmıyorum. Burası pek derin değil vehmi ile suya girmiş bulunanlardanım sadece.
Ne okuyalım?
Çağımız, aşırı hızlı değişimlerin çağı olduğu için, sahip olduğumuz bilgilere ilim hüviyeti kazandıracak okumalar yapmayınca, her bilginin hükmü gün akşam oluncaya kadardır.
Yaralandığın yer için merhem arayacaksın. Kim bilsin senin yaran nerede? Aklın mı yaralı, kalbin mi yaralı, uçacak kanatların mı yaralı, dağa tırmanacak dizlerin mi harap! Ben derim kalbim yaralı. O akletmesi gereken kalbim. Ama diyebilir miyim ki damdan düşenin halini damdan düşenler bilir o halde şunları okumalısınız benim peşimden gelip. Kalbi sağaltacak zihni berrak kılacak metinler kişinin meşrebine, mertebesine, hayat tecrübesine göre farklılık arz edeceği için, liste vermek benim ne haddime! Meşrep ve mizaç dahi bir hocanın tedrisatında yerini bulur.
Bilenler, ariflerin alimlerin kitabını okur. Talipler, bir bilenden ilmin kendi kalbine sızmasını, kulaktan kalbe bir yolculuk içinde bekler. Arifler kainatın dilinden okur. Uçan kuştan, akan dereden, kuruyan yapraktan tefekkür eder. Modernlerin okuması mı? Mesleki olarak sorumluluğumuzu yerine getirmemizi sağlayacak, mesul olduğumuz işi daha iyi yapmamızı sağlayacak metinler.
- Çağımız, aşırı hızlı değişimlerin çağı olduğu için, sahip olduğumuz bilgilere ilim hüviyeti kazandıracak okumalar yapmayınca, her bilginin hükmü gün akşam oluncaya kadardır. Sabaha bir şey kalmaz. Bilgiyi ilme çevirecek şey tefekkürdür, her meslek erbabının tefekkürü kendine göredir.
Nasıl okuyalım?
Genellikle ne okuyalım sorusu öncelenir. Aslolan nasıl okuyacağımızdır oysa. Gençler her şeye yetişmek için tükete tükete okur. Hiç haz almadan, kendini metnin içinde unutmadan. Kişinin kendini metnin içinde unutması çok önemli bir meseledir.
Nasıl okuyalım, dura dura, döne döne. Sora sora ve sorduğuna cevap araya araya. Her cevaptan yeni bir soru her sorudan yeni bir pencere aça aça.