Zamansız bir mimarlığın izinde: Bodrum Manastır Oteli
Bodrum’un Kumbahçe Mahallesi'nde konumlanan Bodrum Manastır Oteli, EPA Mimarlık'tan Ersen Gürsel ve Haluk Erar tarafından tasarlanıyor. Sadri Şener'in işverenliğinde 1986'da tamamlanan ve 1987'de açılan otel, 5.000 metrekarelik bir arsa üzerinde inşa ediliyor. 1970 yılına kadar yöre halkının mesire yeri olarak kullanılan bu eğimli arazi içinde, 17. yüzyıldan kalma küçük bir mezarlık şapeli, 5 adet selvi ve 300 yıllık çam ağacı yer alıyor. Tüm bunlar, Manastır Otel projesinde, planlama ve tasarımın belirleyici unsurlarını oluşturuyor.
Bodrum’un Kumbahçe Mahallesi, Mustafa Kemal Caddesi 37 numarada konumlanan ve “Magna Manastır Hotel” olarak bilinen Bodrum Manastır Oteli, EPA Mimarlık kurucularından olan Ersen Gürsel ve Haluk Erar tarafından tasarlanıyor. Manastır Oteli projesinin işverenliğini ve ana yükleniciliğini Sadri Şener üstleniyor. 1986 yılında tamamlanan proje, 1987 yılında inşaatının bitirilmesiyle kullanıma açılıyor. 5.000 metrekarelik bir arsa üzerinde yer alan projenin inşaat alanı ise 3.500 metrekareyi kapsıyor. 1969 yılında kurulan Etüd – Planlama – Araştırma (EPA) Mimarlık ve Şehircilik Atölyesi, Ersen Gürsel’in "Side ve Çevresi Turizm Planlaması" yarışmasında birincilik ödülünü paylaştığı Nihat Güner ve Mehmet Çubuk'un katılımıylakuruluyor. 1977 yılında Nihat Güner ve Mehmet Çubuk,akademik çalışmalarına devam etmek amacıyla ortaklıktan ayrılıyor. 1977 yılına kadar Haluk Erar’ın katılmasından önceki projeler genellikle Ersen Gürsel, Nihat Güner ve Mehmet Çubuk tarafından yürütülüyor.
Ersen Gürsel, İstanbul Vefa Lisesi'ni tamamladıktan sonra, 1962 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü'nden mezun oluyor. 1963 ile 1969 yılları arasında aynı akademinin Şehircilik Kürsüsü'nde asistan olarak görev yapıyor. Akademik yaşamı boyunca, tarihi çevre ve sit alanları, koruma planları ve kentsel planlama konularında çalışmalar gerçekleştiriyor. Side Antik Kenti Sit Koruma Planlaması, Haliç ve Çevresi Koruma Planı ve İstanbul Kent Planlaması gibi projelerde yöntem araştırmaları yapıyor. 1967 ile 1968 yılları arasında İspanyol Hükümeti'nin bursuyla İspanya'da bir yıllıkaraştırma ve inceleme gezisi gerçekleştiriyor.1978 ile 1980 yılları arasında Turizm Bankası'nın İstanbul'daki proje yürütücülüğü görevini üstlenerek, Sultanahmet ve çevresi düzenlemesi projesini hayata geçiriyor. 1983 ile 1984 yılları arasında Cezayir Kent Merkezi ve turizm yerleşmeleri üzerine çalışmalar yürütüyor. 1985 yılında ABD'de turistik tesislerin planlaması, oteller, eğlence merkezleri ve otel zincirleri üzerine incelemelerde bulunuyor. Güney İspanya sahil kentleri, Ege ve Yunan Adaları'ndaki turistik tesislerde de araştırmalar yapıyor. 1988 ile 1990 yılları arasında Sovyetler Birliği'nde yeni konut alanları ve turizm yerleşmeleri konularında çalışıyor. İTÜ Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü'nde Danışmanlar Kurulu üyesi olarak görev yapıyor. Ersen Gürsel'in mesleki katkıları, T.M.M.O.B. Mimarlar Odası, Mimarlık Vakfı, Ulusal Ahşap Derneği ve İstanbul Serbest Mimarlar Derneği gibi kurumlara üye olarak devam ediyor. 2013 yılında İstanbul Serbest Mimarlar Derneği başkanlığına seçiliyor.
Farklı zamanlarda İTÜ ve MSÜ Mimarlık Fakültelerindemisafir öğretim görevliliği yapıyor ve çeşitli ulusal proje yarışmalarında jüri üyeliklerinde bulunuyor. 2005 yılında Haluk Erar ile gerçekleştirdiği İzmir Konak Meydanı ve Çevresi Düzenleme Projesi ile Aydın Doğan Vakfı Kent Mimarisi Ödülü'nü kazanıyor. EPA Mimarlık ve Şehircilik Atölyesi, 1969 yılında Ersen Gürsel'in "Side ve Çevresi Turizm Planlaması" yarışmasında birincilik ödülünü paylaştığı Nihat Güner ve Mehmet Çubuk'un katılımıyla kuruluyor. Gürsel, 1987 yılından bu yana EPA Mimarlık ve Şehircilik Ofisi'nde çalışmalarına devam ediyor.
2011 tarihinde aramızdan ayrılan projenin mimarlarından Haluk Erar ise 1982 yılında İ.T.Ü Mimarlık Fakültesi’nden mezun oluyor ve 1985 yılında aynı fakültede Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamlıyor. 1977 yılından itibaren EPA Mimarlık ve Şehircilik Ofisi’nde çalışmaya başlayan Erar, 1987 yılında bu ofise ortak olarak katılıyor. EPA Mimarlık bünyesinde çeşitli mimari ve bölge planlama projelerindeyürütücü olarak görev alıyor. 2005 yılında İzmir Konak Meydanı ve Çevresi Düzenleme Projesi ile Aydın Doğan Vakfı Kent Mimarisi Ödülü’nü Ersen Gürsel ile birlikte kazanıyor. EPA Mimarlık’ta 1977 yılından itibaren çalıştığı yıllar boyunca hem mimarlık hem de şehircilik alanında önemli katkılar yaparak ofisin birçok projesinde kilit rol oynuyor.
1970'e kadar yerel halk tarafından bir piknik alanı olarak kullanılan günümüzde Manastır Oteli’nin konumlandığı bu eğimli arazide, 17. yüzyıldan kalma bir mezarlık şapeli, beş selvi ağacı ve 300 yıllık bir çam ağacı bulunuyor. Bu doğal unsurlar, planlama ve tasarımın temel öğelerini oluşturuyor. Fakat çevredeki yapılaşmanın artmasıyla, bu alan zamanla değerini yitiriyor, bakımsız ve kullanılmaz duruma geliyor. 20. yüzyılın başlarında tekrar inşa edilen küçük manastırın bölgedeki depremler, ilgisizlik ve zamanın aşındırıcı etkileriyle büyük ölçüde zarar gördüğü biliniyor. 1986'da gerçekleştirilen rölöve çalışmasında, tonozlu çatının mevsimsel yağışlar nedeniyle yıkıldığı ve geriye yalnızca harabelerin kaldığı tespit ediliyor. 1986 yılının Mart ayında başlayan proje çalışmalarında, bu arazide bir otel inşa edilmesi önerisi belediye meclisinin onayına sunuluyor. 54 yatak kapasitesine sahip Manastır Oteli'nde, normal, süit ve kule tipi odalar için aynı planlama modülleri kullanılıyor ve tekrar ediliyor. Kitlenin masif etkisini azaltmak amacıyla, modüllerin yatak odası derinlikleri artırılarak cephelerde çeşitlilik sağlanıyor. Arazinin eğiminden en üst düzeyde yararlanılarak yapıların yaklaşık %50'si doğal kotun altında tutuluyor. Böylece, yapının kitlesel boyutları her zaman mekân ölçülerinden daha öncelikli değerlendiriliyor ve yapıların kitlesel etkisi hafifletiliyor. Bu yaklaşım, kitle mekanlarının zaman içinde kendiliğinden oluştuğu izlenimini veriyor ve yapının zamana yayılmış bir görünüm elde etmesini sağlıyor.
Gürsel’in mimarlık dünyasında tanınmasını sağlayan en önemli projelerden biri, bugünkü yazımıza konu olan 1986’da Bodrum’da tasarladığı Manastır Oteli olarak öne çıkıyor. Bodrum'daki Manastır bölgesinde yer alan bu tesis, Bodrum Kalesi'ne ve ilçe manzarasına hâkim bir noktada konumlanıyor. Gürsel, bu projeyi tasarlarken, arazi üzerinde bulunan 17. yüzyıldan kalma küçük bir mezarlık şapeli, beş selvi ağacı ve 300 yıllık çam ağacını tasarım sürecinin merkezine aldığını ifade ediyor. Gürsel, başarılı bir mimari tasarımın, orada hep varmış gibifark edilmeyen bir yapı olduğuna inanıyor. Gürsel’in tasarımları, her ölçekte bulunduğu coğrafyaya bağlı, karakterini "yerden alan yapılar oluşturma çabasını yansıtıyor. Ersen Gürsel, Çehov’un “Vişne Bahçesi” oyununun farklı yorumlarla sahnelenmesini yerel yapı kültürüne benzetiyor. Coğrafi özelliklerin yerel yapı kültürünü nasıl şekillendirdiğini ve detaylara nasıl yansıdığını vurguluyor. Farklı coğrafyalarda iklim, bitki örtüsü ve tarihsel çevre gibi unsurların analiz edilmesinin tasarımcılara özgün ipuçları verdiğini belirtiyor. Gürsel, doğaya yabancılaşmadan, "eskiden beri orada varmış gibi"zamansız bir mimarlık peşinde olduğunu ifade ediyor. Manastır Oteli inşa edildikten sonra, bir gazetecinin 300 yıllık çam ağacının gölgesinde oturarak Bodrum Kalesi’ni seyretmeye devam ettiğini ve yeni yapıları yadırgamadığını anlatıyor. Bu durumun kendisini çok mutlu ettiğini ve mimar olarak bu hissiyatın peşinde olduğunu belirtiyor.
Arsa sahibi belediye ve yatırımcı firma, tesisin kapasitesi konusunda net bir öneride bulunmuyor. Proje mimarı, arazinin doğal özellikleri ve çevresiyle olan ilişkilerini dikkate alarak otelin programını ve yatak kapasitesini belirliyor. Arazideki beş selvi ağacının bulunduğu alan, yatak üniteleri için planlanıyor; çam ağacının çevresindeki alan ise restoran, dinlenme terasları, eğlence ve spor gibi ortak kullanım alanları olarak düzenleniyor. Çatısı ve duvarları yıkılmış olan şapel, orijinal boyutları korunarak yeniden inşa edilip, tesis programı içinde dinlenme salonu ve bar olarak kullanılıyor. Şapel ile eski mezarlığın giriş kapısının Bodrum Kalesi'ne yönlendiren aksını vurgulamak amacıyla, taşıyıcı duvarları ve üst kemeri yıkılmış olan kapı, rölövesindeki ölçülere sadık kalınarak yeniden inşa ediliyor. Yatak odaları, sokaklar üzerine diziliyor. Bu sokaklar orta avluda birleşiyor ve bazıları denize, bazıları ise yeşil alanlara kapılarla devam ediyor. Yapının kitlesel dengesi içinde, arazideki çam ve selvi ağaçları mimari birer unsur olarak değerlendiriliyor. Bodrum beyazını vurgulamak ve güçlendirmek için yapıda zaman zaman renk kullanılıyor. Yöre halkının yaşamında önemli bir yer tutan bu arazideki doğal varlıklar aynen korunuyor.
Yeni yapılaşmanın rahatsız edici hiçbir yönü bulunmazken, aksine yaşamın sürekliliğiilgi çekici bir şekilde devam ediyor. Çam ağacının yarattığı görsel etki,eski anıların bozulmadan korunması ve doğal yapıya uyumuyla dikkat çekiyor. Mevcut tesisin planlandığı alanın küçük ve yeniden yapılaşma için çok sınırlı olmasına rağmen, zaman-mekân ilişkisininsürekliliği bu yapının önemli özelliklerinden biri olarak öne çıkıyor. Fiziksel çevrenin ışık, gölge, detay ve sürprizlerle dolu kent dokusu, Manastır Oteli’nin tasarımında kendini açıkça gösteriyor. Otelin odaları, doğal ve tarihi unsurlarla uyumlu şekilde düzenleniyor. Otelin mimarisi, doğal eğimden maksimum yararlanarak ve arazideki çam ve selvi ağaçlarınımimari eleman olarak değerlendirerek şekilleniyor. Bodrum beyazının kullanıldığı yapı, yaşamın sürekliliğini vurguluyor ve eski anıları koruyarak doğal yapıya uyum sağlıyor.