Türkiye’nin ilk deniz ulaşımı yapılarından biri: Karaköy Yolcu Salonu
Karaköy Yolcu Salonu, 1800’lü yılların sonunda Karaköy rıhtımına gelen gemilerdeki yolcuları karşılamak için yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk modern deniz ulaşımı yapılarından biri olan yapı, 1936 yılında açılan yarışmada ödüle layık görülen projelerin birleştirilip düzenlenmesi sonucunda ortaya çıkıyor. Geometrik şekli ve terasları ile dikkat çeken yapı sadece yolculara değil liman lokantası ile kentlilere de hitap ediyor.
Cenevizliler döneminden itibaren dünyadaki önemli ticaret merkezlerinden biri olan Karaköy, 1800’lü yılların sonlarına doğru bankacılık faaliyetlerine de ev sahipliği yapan bir merkeze dönüşüyor. 1853-1856 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı sırasında Fransa, Karaköy rıhtımını askerleri ve malzemelerini karaya çıkarmak için kullanıyor ancak alanda bir düzenleme olmadığı için pek çok sorun yaşanıyor. Bu nedenle savaşın ardından bir Fransız şirketi ile anlaşılarak Karaköy Rıhtımı ve Liman Tesisleri’nin temelleri atılıyor. Kırım Savaşı’ndan önce büyük bir tesisin olmadığı bölgede zamanla Avusturyalı ve İtalyan sigorta şirketleri de dahil olmak üzere antrepo ve gümrük binaları açılmaya başlıyor. Cumhuriyet’in ilanıyla beraber rıhtımdaki yapılar devletleştiriliyor ve İstanbul Liman İşleri İnhisarı T.A.Ş. kuruluyor. Turist gemilerinin de bölgeyi kullanmasıyla birlikte Karaköy’deki hareketlilik sürekli bir hal alıyor ve limana gelen yolcuların karşılanacağı bir yolcu salonu ihtiyacı doğuyor. Bu ihtiyacı karşılamak için 1936 yılında mimari proje yarışması açılıyor.*
Yeni yolcu salonunun Karaköy sahilindeki Çinili Rıhtım Han ve Merkez Han arasındaki arazide, İstanbul Liman İşletme İdaresi’ne ait Panorama, Orta ve Maritim hanlarının yıkılarak yapılmasına karar veriliyor. Dönemde gazetelerde kendine yer bulan bu yarışmayı kazanana 2500 lira ödül verileceği ve yarışmanın 6 Şubat 1937’de sonlanacağı belirtiliyor. Yarışmanın jürisinde Bruno Taut, Cevat Nizami, Profesör Dèbes, Muhittin Üstündağ, Yunus Nadi, Loran Rebul, Mustafa Nuri Anıl, Suphi Ziya Özbekkan, Sadettin Serin, Reşit Safvet Atabinen, Hasan Kaper, Samih Akkaynak, Şükrü Bey ve Raufi Manyas yer alıyor. Şevki Balmumcu, Emin Onat, Seyfi Arkan gibi isimlerin katılım sağladığı yarışmaya 4’ü yabancı mimarların projesi olmak üzere toplam 21 proje önerisi geliyor.
Jüri, Güzel Sanatlar Akademisi’nde yaptığı birkaç toplantının ardından yarışmada istenen ölçüde bir proje gelmediğine karar verirken bu durum Arkitekt dergisinde şöyle anlatılıyor: “Müsabakaya iştirak eden projelerin hiçbiri matlûba kâfi derecede muvafık görülmediği öğrenilmiştir. Jüri iştirak eden projelerden 7 tanesini kabili istifade görmüş, bu projelerin ifade ettikleri fikirlerden bilâhara yapılacak esas projede istifade etmek üzere bunları satın almağa karar vermiştir. Neticede bir birinci yerine üç, bir ikinci yerine dört adet ikinci seçilmiştir. Mükâfatlar da bu projeler arasında taksim edilmiştir.”** Birincilik ödülü olan 2500 lira Rebii Gorbon, Profesör Alfred Bardon ve Seyfi Arkan arasında dağıtılırken ikinciye verilecek 1000 liralık ödül Nazif Asal, Emin Onat ve Ahmet Sabri, Şevki Balmumcu, Celal Biçer ve Ahmet Reşat arasında bölüştürülüyor.
Yapının inşa edileceği dönemde idarecilerin Türk mimarlardan çok yabancı mimarlara güvendiği düşüncesiyle birlikte jüride yer alan Profesör Debes’nin inşaat sürecinde de rol alması ve teknik raporun yayımlanmaması mimarlar tarafından eleştiriliyor. Çok aktörlü bir sürecin sonucu niteliğindeki yapının 300000 liraya mal olduğunu belirten Liman İşletmesi, süreçte haksızlık yapıldığına dair eleştirilere şöyle cevap veriyor: “Maketlere göre salonun projesini hazırlıyacak mütehassısı Liman idaresi kendisi intihab etmemiştir. Keyfiyet Vekâletten sorulmuş, şehircilik mütehassısı B. Proste'un fikri alınmış ve bundan başka daha birçok alâkadarların malûmatlarına müracaat edilmiş, nihayet B. Proste'un tavsiye ettiği profesör Debe projeyi tanzime memur edilmiştir. Unutmamalıdır ki, projeyi yalnız profesör Debe yapmamıştır. Kendisile beraber bir Türk mimarı da çalışmıştır. Binaenaleyh proje biri Türk, diğeri ecnebi iki mütehassıs kafanın mahsulüdür.”*** Rebii Gorbon’un projesi esas alınarak ve diğer 6 projenin temel çıkış noktalarından yararlanılarak hazırlanan yapı, Debes’nin kontrolü altında inşa ediliyor ve yolcu salonu 1 Temmuz 1940’ta kullanıma açılıyor. Arkitekt dergisi yapıyı yabancı mimarlar yaptığı için dergilerinde yapının uygulama aşaması ve bitmiş haliyle ilgili paylaşımlar yapmama kararı alıyor.
Yapının incelemesinin yapıldığı bir tez çalışmasında Rebii Gorbon’un hazırladığı tasarımı anlatırken şu cümleleri kullandığı yazıyor: “Yolcuların Türkiyeye varışının ilk merhalesi olan bu binanın bir abide şeklinde olması temenni edilmiş ve müsabaka şartnamesinde istenilen üç katlı salon binasının iki tarafında bulunan Rıhtım ve Çinilihanların faik irtifaları arasında sönük kalmaması için bina denize doğru ilerletilmiş ve deniz cihetinde yolcu salonu irtifaı yükseltilerek ve bir kule konularak binaya hem azamet, hem de hususiyet verilmek istenilmiştir”* Mimarın da yapıyı anlatırken bahsettiği saat kulesi yapının en dikkat çekici kısımlarından biri olarak görülüyor. 54 metre yüksekliğindeki kulenin üzerine II. Abdülhamit Dönemi’nden İnönü Dönemi’ne kadar pek çok ünlü yapının saatini tasarlayan Mustafa Şem’i tarafından yapılan bir saat yerleştiriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nde modern anlamda inşa edilen ilk yolcu salonu olma özelliği taşıyan yapının ön cephesinde iki kat yüksekliğinde teras yer alırken beş katlı olarak planlanan arka cephesine ofis blokları yerleştiriliyor. Yapıya arka cepheye açılan beş kapıdan girildiğinde gişeler, pasaport daireleri, postane, emanet eşya ve bir gazete satış birimi ile karşılaşılıyor. Gişelerin ardından etrafında muayene ve gümrük daireleri bulunan büyük hole ulaşılıyor. Holden de çevresine küçük dükkanlar yerleştirilmiş yolcu bekleme salonlarına ve deniz cephesindeki terasa çıkılabiliyor. Yolcuların doğruca gemilerine geçebilecekleri şekilde kurgulanan terasın üst katında ise balkonlar ve liman lokantası yer alıyor.
Terminalin ikinci katında yemekhane ve sonradan yapılan düzenlemeyle yerleştirilen ofis alanları bulunurken üçüncü katta ofislerin yanı sıra servis alanları ve depo yer alıyor. Yapının dördüncü katı lokanta, aş evi ve servis birimlerine, beşinci katı ise ilave servis alanlarına ayrılıyor. Yapının dışındaki geometrik ve simetrik dil içeride de devam ediyor. Dış cephesinde beton plak kaplamalar kullanılırken iç mekanlarda mermer kaplamalar tercih ediliyor.
Betonarme iskelete sahip yapının 1999 depreminde hasar gördüğü ve yapıda çeşitli statik problemler oluştuğu gözlenirken Yolcu Salonu, 2002 yılında tescilleniyor. 70 yılı aşkın bir süre İstanbul’a deniz yoluyla gelen turistlerin karşılaştığı ilk mekân olan Karaköy Yolcu Salonu, pek çok tartışmayı beraberinde getiren Galataport projesi kapsamında yeniden inşa edilmek üzere yıkılıyor.
Yapının tasarımı ve yıkım süreçleriyle ilgili daha fazla bilgi almak için “Galataport Yenilenme Sürecinde Cumhuriyet Dönemi Kültür Mirası Üzerine Bir Değerlendirme: Galata-Karaköy Yolcu Salonu” başlıklı tez çalışmasını okuyabilirsiniz.
Proje | Karaköy Yolcu Salonu |
Yeri | Karaköy, Beyoğlu, İstanbul |
Mimarı | Rebii Gorbon & Prof. Debes |
Proje başlangıç yılı | 1937 |
Proje bitiş yılı | 1940 |