Tarihi Edirne Garı’ndan Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne bir dönüşüm hikayesi
Bugünkü yazımızda Edirne Karaağaç Yerleşkesi’nde konumlanan, Mimar Kemaleddin Bey tarafından tasarlanan, Türk Mimarlık ve Ulaşım Tarihi içinde önemli bir yere sahip olan Tarihi Edirne Tren Garı’nı inceleyeceğiz. Geniş saçakları, payandaları, sivri kubbe ve kemerleri ve cephe simetrisi ile öne çıkan gar yapısı, I. Millî Mimarlık Akımı’nın önemli bir örneği olarak dikkatleri üzerine topluyor.
Mimar Kemalettin Bey tarafından tasarlanan, İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolu üzerindeki istasyonlardan biri olan Tarihi Edirne Garı, Edirne’nin güneybatısında, Lozan Barış Anlaşması ile Meriç Nehri’nin Batısında kalan son toprak olan Karaağaç semtinde, Şark demiryolu hattı üzerinde inşa ediliyor. Gar yapısı, depoların, lojmanların ve pek çok yardımcı mekânın bulunduğu bir arazi içinde konumlanıyor. Edirne Garı’nın inşa tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, arşiv belgesinde 2 Haziran 1914 yılında yapının inşasının tamamlanıp teslim alındığı yer alıyor. Bazı kaynaklarda ise 1930 yılında yapının tamamlanıp faaliyete geçmiş olduğu belirtiliyor. Yapının inşasına 1911 ile 1912 yılları arası Balkan Savaşı öncesinde veya 1913 yılında başlanmış, 1914 yılında ise genel olarak tamamlanmış ancak Birinci Dünya Savaşı nedeniyle askıya alınmış olduğu düşünülüyor. 1914 yılında gar inşaatının durduğu süre zarfında istasyon ihtiyacını karşılamak için yapılan küçük istasyon yapısı da Karaağaç Yerleşkesi içinde konumlanıyor. Yerleşke, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın başı çeken isimlerinden biri olan Mimar Kemaleddin tarafından tasarlanan Tarihi Karaağaç Edirne Gar yapısı ile dikkatleri üzerine topluyor.
Geniş bir alana yayılmış yapılar topluluğundan bir tanesi olan tren garının, Kemalettin Bey’in “Şark Demiryolları Şirketi” adına tasarladığı dört tren istasyonununsonuncusu olduğu biliniyor. Bu şirket için Kemaleddin Bey,ilk olarak Filibe Garı’nı tasarlıyor. Filibe Garı’nın tasarımında elde ettiği beğeni ve başarı nedeni ile Kemaleddin Bey Selanik ve Edirne Garlarını da tasarlamakla görevlendiriliyor.
Kemalettin Bey’in,Edirne Garı’nın tasarımında, genel olarak neredeyse tüm tasarımlarında karşımıza çıkan, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin canlandırıldığı, dönemin Ulusal Mimarlık anlayışına uygun, orta doğrultulara göre simetrik olacak bir şekilde planlama ilkesiyle çalıştığı görülüyor. Bodrumla birlikte üç kattan meydana gelen, dikdörtgen planlı, seksen metre uzunluğundaki gar yapısı, tuğla yığma sistemine göre inşa ediliyor. Büyük holün yer aldığı orta bölümün dış duvarları, pencere ve kapı kemerleriyle silmeleri, girişteki kulelerin üst bölümleri ve kemer duvarların kesme taşla yapılıyor olduğu, döşemelerde çelik kirişlerin kullanıldığı, yapının üzerinin ise çelik makaslı, kırma bir çatıyla örtülmüş olduğu görülüyor. Yapı, Kemalettin Bey tarafından demiryolu hattına paralel olarak yerleştiriliyor. Tipik bir gar yapısı olarak uzunlamasına dikdörtgen planlı olarak bodrum üzeri iki kat olarak inşa ediliyor. Yapının dikdörtgen planı, ana aks doğrultusunda hem yatay hem de cephe düzlemindeki çıkmalarla hareketlendiriliyor.
Yapı kütlelerinin hareketlenmesine neden olan bu çıkmalar bazen yer seviyesinden başlatıldıkları gibi, birinci kat seviyesinden başlayan ve konsollar tarafından taşınan çıkmalar da sıkça kullanılıyor. Kemalettin Bey tasarladığı yüzeyde dengeyi sağlamak ve simetriyi vurgulamak için yapı yüzeyinden dışarı doğru taşan çıkmalardan yararlanıyor, çoğu kez bu çıkmaları orta doğrultuları ya da girişleri vurgulamak için kullanıyor. Giriş kısmı yapıdan daha yüksek ve daha öne çıkarılmış olarak tasarlanıyor. Giriş doğrultusuna göre simetrik bir biçimde planlanmış olan garın orta bölümünde, yapının iki tarafıyla da ilişkili, yaklaşık iki buçuk kat yüksekliğinde bir giriş holü yer alıyor. Giriş yönünde, holün iki yanına, üzerlerinde kapalı teraslar bulunan ve simetrik planlamayı vurgulayan, üzerleri sivri kubbelerle örtülü silindirik kuleler yerleştiriliyor. Yapının iki ucuna ve silindirik kulelerin içine yerleştirilmiş dört adet merdivenle erişilen üst katın tümüyle lojman olarak planladığı biliniyor.
Girişte, büyük bir sivri kemer açıklıkla oluşturulmuş giriş kapısı ve içeriye doğru uzanan üstü tonoz örtülü salon yer alıyor. Giriş kısmının iki yanında üstü küçük kubbe ile örtülü iki adet silindirik kule bulunuyor. Söz konusu kulelerin kubbe kısımlarının hemen altında açıklıklara sahip teras/balkon kısmı, soğan kubbenin üzerinde ise alemler yer alıyor.
Gar yapısında büyük holün yer aldığı orta bölümün dış duvarları, pencere ve kapı kemerleriyle silmeler, girişteki kulelerin üst bölümleri ve kemer duvarları kum taşından inşa ediliyor. Planın tam merkezinde yer alan giriş holü-bekleme salonu, aynı zamanda simetri merkezi oluyor. Giriş holünün iki yanında ahşap sivri kubbeyle bitirilmiş iki merdiven kulesi konumlanıyor. Tuğla malzemeden kâgir yığma olan yapının giriş holünü vurgulayan cephelerinde ise taş kaplama ve yüksek camlar kullanılıyor. Zemin kat pencereleriüst kattan daha büyük boyutlandırılıyor ve kubbelere benzer olarak sivri kemer söve şeklinde tasarlanıyor. Geniş saçakları, payandaları, sivri kubbe ve kemerleri ve cephe simetrisiyle öne çıkan gar yapısı I. Millî Mimarlık Akımı’nın nitelikli bir örneği olarak dikkat çekiyor.
Gar yapısının bu orijinal tasarımı incelendiğinde; giriş bölümünün iki simetrik kolunun sağ tarafında kadınlar için bekleme salonu, bagaj ve emanet yeri, uç blokta bir lokanta, sol tarafında erkekler için bekleme salonu ve idari odalar, bodrum katında teknik odalarve mutfak, üst katında ise lojman yer aldığı görülüyor.
Yapı, 1967 tarihinde yeni açılan hat ile işlevsiz kalıyor ve 1974 Kıbrıs olaylarında karakol olarak kullanılıyor. Edirne Garı, 1977 yılında o zamanlar yeni kurulan Edirne Mühendislik ve Mimarlık Akademisi'ne veriliyor; 1992 yılında Edirne Turizm Meslek Yüksek Okulu tarafından Uygulama Oteline dönüştürülüyor, günümüzde ise Trakya Üniversitesi tarafından kullanılıyor. Her verilen yeni işlev ile yapıda yeni revizyonlar yapılıyor olsa da Tarihi Edirne Garı hala cephe özelliklerini orijinal tasarımına uygun olarak koruyor. 1959 tarihinde gerçekleştirilen restorasyonlar sonucunda yapının üst katlarında büyük değişmeler meydana geliyor. Onarım sırasında banyo odalarının eklenmesi, bazı odaların ve merdivenlerin kaldırılması vb. düzenlemeler ile yapı içinde bir dizi değişiklikler gerçekleştiriliyor. Yapı, 1977 tarihine gelindiğinde Trakya Mühendislik ve Mimarlık akademisine veriliyor, daha sonra ise Trakya Rektörlük Binası olarak işleve tabii tutulunca yine iç mekân tasarımında değişiklikler gerçekleştiriyor. Gümümüzde ise yapı Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak hizmet veriyor.