Tarihe ışık tutan müze: Narbo Via Museum
Roma Antik eserler müzesi olan Narbo Via, Foster+Partners mimarlık ofisi tarafından Narbonne'da tasarlandı. Şehrin girişinde bulunan müze, podyumun üstünde yükselerek mimari ve kentsel anlamdaki anıtsallığı ile dikkat çekiyor.
Müzede, kalıcı ve geçici sergilerde hizmet veren galeriler yer alırken aynı zamanda çok amaçlı eğitim merkezlerini de içinde barındırıyor. Bunların yanı sıra müzede araştırma merkezleri ve depolama tesisleri de bulunuyor. İç mekanda konumlanan büyük oditoryum, kamusal bir alan oluşturarak insanlara hizmet veriyor. Kitapçı ve restoran bölmeleri de kamusal alanın etrafına diziliyor.
Norman Foster, sanatın şehrin yaşamında hayati öneme sahip olduğunu söylüyor. Kültürel yapıların, ‘yer duygusunu’ yeniden keşfetme ve yenileme potansiyelinin yanı sıra, aynı zamanda sosyal engelleri yıkma içgüdüsünü uyandırdığını da vurguluyor.
Müze, tarihte önemli bir Roma limanı olarak kullanılmış bir kasabada konumlanıyor. Stüdyonun tasarım başkanı olan Spencer de Grey, Roman Narbonne için “Akdeniz boyunca gururla uzanan bir liman kenti tarihsel önem arz ediyor.” diyerek kentin önemini vurguluyor.
Narbo Via Müzesi’ni tasarlayan Foster+Partners, müze için gerekli olan anıtsallık duygusunu ön planda tutuyor.Tarih ve kültürü birlikte harmanlamak isteyen mimar, esnek bir dil oluşturmayı amaçlıyor. Eski ile yeniyi birlikte tasarlayan ve bir araya getiren mimarlar, tarihin sadece yansıma değil aynı zamanda gelecek nesiller için de ışık olduğunu söylüyor. Narbo Via’nın gelecek ziyaretçiler için devasa bilgi üreticisi konumunda olduğunu belirtiyor.
Romalıların tarzını çağrıştıran duvarlar, müzenin arkeolojik içeriğini de göz önünde bulundurarak tasarlanıyor. Katmanların sıkıştırılması ile oluşan renkli beton duvarlar kaya katmanlar oluşturuyor. Böylelikle sağlam, ısı yalıtımına sahip, yük taşıyan duvarlar ortaya çıkıyor.
Izgaralı büyük raf sistemi müzenin en değerli parçasını oluşturmaktadır. Bu raf sistemine "Lapidary Wall" deniyor. Lapidary duvarda bulunan taş kalıntılar ziyaretçiler için ilgi merkezi haline geliyor. İç mekanda odak noktası oluşturan bu raylı raf sistemi, kamu galerilerini özel restorasyon alanından ayırarak doğal sınır oluşturuyor.
Müzenin kabuğunda kullanılan dış pencereler, müze boyunca ışığı filtrelemede yardımcı oluyor.
Takılıp çıkarılabilen ve tasarlanabilen ızgara sistemi, arkeologların ve araştırmaların çalışmalarını halkın gözlemleyebilmesine izin veriyor. İzleyen halk restorasyon çalışmalarına yakından şahit oluyor. Böylelikle oluşturulan yarı geçirgen esnek gözlemleme alanı, kabartmaların yeniden yapılandırılmasına ve öğrenme için aktif bir araç olarak kullanılabilmesine olanak tanıyor.
Sıcak havayı düşük seviyeden alarak yüksek tavanların oluşturduğu geniş mekansal hacimlere düşük hızda iletiyor ve sıcak hava yukarı yükseliyor. Sıcak hava dışarı atılırken aynı zamanda içeriye soğuk hava alarak binanın nefesi dengeleniyor. Böylelikle doğal olarak yapay ısıtma ve soğutma sistemi oluşturuluyor.
Beton çatı kanopisi altında birleştirilen müze alanları, termal bir kütle sağlayarak çevre stratejisine önemli katkıda bulunuyor. Sürdürülebilirlik ilkesinin parçası olarak tasarlanan projede binadaki hizmetlerin çoğu yeraltı boşluğu içinde yer alarak Roma teknolojisinden ilham alınıyor.
Peyzajda, sakin doğal bir ortam oluşturularak resmi Fransız bahçesi olarak Roma avlusundan esinleniyor. Canal de la Robine kanalı boyunca uzanan mevcut olan çekiciye bağlanan römork yoluyla yeni bir tarz olan rampa, girişte davet karlık sunuyor. Böylelikle müzeye kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan sakin bir yaya bağlantısı oluşturuluyor ve müzeyi şehrin merkezine bağlıyor.
Projeyle ilgili detaylı video içeriği için:
Proje | Narbo Via Museum |
Mimar | Foster+ Partners |
Konum | Narbonne, Fransa |
Alan | 9689 m² |
Fotoğraf | Nigel Young, Philippe Chancel, Philippe Chancel |
Yıl | 2020 |