Sürdürülebilir şeffaflık: Kaliforniya Bilim Akademisi Müzesi
Günümüzün yenilikçi müze yapılarından biri olan Kaliforniya Bilim Akademisi, doğal bir örtüyle kaplanmış iki tepeli yeşil bir çatıya sahip. Cam cephelere alışık olduğumuz müze anlayışının dışında bir mimari sunan bina, Renzo Piano imzası taşıyor
Kaliforniya Bilim Akademisi Müzesi(Californi Academy of Sciences), Pritzker Ödüllü Renzo Piano ve Stantec Architecture iş birliği içinde, 2008 yılında tasarlandı. Proje, akademinin doğal dünyayı keşfetme, açıklama ve koruma misyonunun bir uygulaması olarak hayata geçirildi.
Kaliforniya Bilim Akademisi günümüzde, Amerika’nın en prestijli araştırma kuruluşlarından bir tanesi olarak yer alıyor. 1989 yılında meydana gelen Loma Prieta depreminde, Akademi binalarının yıkılmasının ardından yapılar yeniden tasarlanıyor. 1916-1976 yılları arasında inşa edilen ve merkezi bir avlu etrafında gruplandırılan 11 binadan oluşan Akademi, San Francisco'nun Golden Gate Parkı'ndayer alıyor. 2008 yılında yeniden inşa edilen binalardan üçü, yeni proje kapsamında korunuyor.
Kaliforniya Bilim Akademisi Müzesi, bünyesinde bulundurduğu planetaryum, akvaryum, sergi alanları ve geniş yeşil çatısı ile dikkat çekiyor. Yeşil çatının altında yer alan tüm bu mekanların kütlesel kurgusu, çatıya şeklini veriyor.
Yeşil çatı yapıda, doğal bir topografya gibi hareket ediyor. Yapının köşelerine doğru düzleşen çatı, kompleksin ortalarına doğru yükselerek müzenin iki ana kubbesini oluşturuyor. Yapının önceki halinde de var olan cam kubbeler, yaklaşık olarak 28 metre yüksekliğinde. Biri planetaryumun, diğeri ise yağmur ormanı sergi alanının üzerinde bulunan ve doğal tepecikleri andıran bu kubbelerin üzerinde, yuvarlak tavan pencereleri bulunuyor. Bu pencereler, açılıp kapanarak müzenin içerisinde doğal hava sirkülasyonu sağlıyor.
Yeni Akademi ile birlikte görsel ve işlevsel olarak, doğal çevresiyle bağlantılı bir müze mekanı oluşturuyoruz. Parkın bir parçasını metaforik olarak kaldırıyoruz ve altına bir bina yerleştiriyoruz.” – Renzo Piano
Yeşil çatının üzerine doğal bitkilendirme uygulanıyor. Projeye özel tasarlanan canlı çatı, biyolojik olarak parçalanabilir Hindistan cevizi lifi kaplarına dikilen; 1.700.000 seçilmiş otokton bitki ile kaplanıyor. Yeşil çatının altında yer alan doğal toprak tabakası, etkili bir yalıtım katmanı olarak görev yapıyor. Binanın ısıl korunumu bu yolla sağlanırken, müzenin içinde yapay klimalandırma sistemlerine ihtiyaç duyulmuyor.
Yapının bir diğer dikkat çekici noktası olan tamamen cam kaplı meydan, iki binanın ortasında yer alıyor. 22 metreye 30 metre genişliğindeki bu meydanın üstünde, hafif bir açıyla yükselen cam bir tavan bulunuyor. Üçgen cam panellerin oluşturduğu tavan, çelik kirişler ve kirişlere bağlı yatay destek elemanları ile taşınıyor. Bu sistem belirli noktalarda yeşil çatı strüktüründe de kullanılıyor ve müzenin bazı noktalarında, 29 metreye varan açıklıklar rahatlıkla geçilebiliyor.
Yapının dış duvarlarında tercih edilen cam yüzeyler sayesinde ziyaretçiler, hem parkın doğu-batı eksenindeki yeşil alanını hem de binanın kuzey-güney eksenindeki yeşil alanını seyredebiliyor. Piano, camın oluşturduğu geniş alan hissini arttırmak için, merkezi destek sütunlarını son derece ince tasarlıyor.
Piano ifadelerine şöyle devam ediyor: "Müzeler genellikle şeffaf değildir. Opak ve kapalıdırlar. Karanlık bir ambiyans hakimdir. Ancak burada bir parkın ortasında, bir doğa tarihi müzesi inşa ediyoruz. Doğa ve tarih birbirine entegre olması gereken iki unsurdur. Mümkün olduğunca bu bağlantı sağlanmalıdır."
Renzo Piano tasarımında, binanın çevreye duyarlı bileşenlerini ön plana çıkarmış. Örneğin canlı çatı, yağmur suyunun akışını yılda 3,6 milyon galona kadar azaltıyor. Çatı katındaki gözlem güvertesi, ziyaretçilerin vahşi yaşam cennetine hayran kalmalarına ve sürdürülebilir özelliğin faydalarını öğrenmelerine olanak tanıyor. Çatı, Akademi'nin yıllık enerji ihtiyacının %10'unu üreten; yaklaşık 60.000 fotovoltaik hücre içeren bir cam gölgelikle çevrili. Bu fotovoltaik hücreler, ziyaretçileri fazla güneş ışınlarından korurken, aynı zamanda görsel olarak bir ilgi odağı da oluşturuyor. Ziyaretçiler bu hücreleri cam kanopiden görebiliyor.
Özetle bu projenin en temel özelliklerinden bir tanesi, sürdürülebilir bir mimariye sahip olması. Materyal tercihi, geri dönüşüm stratejileri, doğal ışık kullanımı, su kullanımı, yağmur suyu toplama sistemleri ve enerji kullanımı gibi unsurlar; bir bütün olarak Kaliforniya Bilim Akademisi Müzesi’nin sürdürülebilir bir müze binası olmasına katkı sağlıyor. Piano, bu tasarımı ile LEED tarafından verilen en iyi tasarım ödülüne layık görülüyor, aynı zamanda AIA Altın Madalya ödülünün de sahibi oluyor.
Proje | Kaliforniya Bilimler Akademisi |
Tasarımcılar | Renzo Piano Building Workshop, Stantec Architecture |
Konum | San Francisco, Amerika |
Üreticiler | Pyrok , Josef Gartner , Otis , Reynolds Polymer Technology , Steelcase , Hydrotec , Webcor Concrete |
Durumu | Tamamlandı (2008) |
Alan | 3.500 m2 |