Sosyal bir değişim aracı: Konstrüktivizm
1917 devrimi sırasında Rusya’da ortaya çıkan konstrüktivizm; makine ve insan bilincini kaynaştırmayı hedefler. Konstrüktivistler, çağdaş malzemeleri ve teknikleri kullanarak sanatta bilimselliği savunur. Pek çok sanat dalında yer alan akım, 1932 yılında popülerliğini kaybetmiş olsa da; etkilerini günümüzde de göstermeye devam eder.
Konstrüktivizm diğer adıyla yapılandırmacılık, Rus avangart sanatı olarak 1913 yılında Rusya’da ortaya çıkar. Kübizm ve fütürizm gibi akımlardan etkilenen konstrüktivizm hareketi, mimar ve heykeltıraş Vladimir Tatlin'in 1914’te geliştirdiği bir dizi kabartmada kendini gösterir. Tatlin, eserlerinde malzemeyi taklit etmek yerine malzemenin kendisini; resimsel mekan yerine ise gerçek mekanı kullanır.
1920-1930 yılları arasında etkisini tüm dünyada gösteren modern sanat ve mimarlık akımı olan konstrüktivizm, heykeltıraş olan iki kardeş Naum Gabo ve Antoine Pevsner tarafından geliştirilir. Konstrüktivizmin ilke ve amaçları bu iki kardeşin yayınlamış oldukları "Realist Manifesto" (Gerçekçi Bildirge) adı altında açıklanır. İlkesi "Gerçek mekanda gerçek gereçler" olan bildirgenin sloganı ise; "Sanatsal çalışmada spekülatif eylem alaşağı" olarak belirlenir.
Heykelde olduğu gibi mimarlıkta da tasarım teorilerini açıklayan sanatçılar bildirgelerinde beş temel ilke üzerinde dururlar. Bu beş temel ilkede;
• Mekanın şekillendirilmesinin plastik anlatımı olarak, kapalı mekansal sınırları reddederler. Mekanın dıştan içe doğru değil ancak içten dışa doğru kendi derinliğiyle biçimlendirilebileceğini öne sürerler.
• Plastik cisimlerin hesaplanabilen katı bir form olarak üretilmesi gerektiğini vurgularlar.
• Üç boyutlu konstrüksiyonda resimsi bir öğe ve bezeme unsuru olarak renk kullanımını reddederler. Somut malzemenin resimsi bir öğe olarak kullanılmasını isterler.
• Bezeme unsuru olarak çizgiyi reddederler ve sanat yapıtındaki her çizginin yalnızca, betimlenen cismin içindeki kuvvet yönlerini tanımlamak için kullanılmasını talep ederler.
• Plastik sanatlarda gerçek harekete yer vermek gerektiğini ileri sürerler.
Konstrüktivizm, dönemin Komünist ideolojisi doğrultusunda, gelişmiş teknolojiyi ve mühendislik bilimlerini sosyal bir amaçla birleştirmeyi hedef edinir. Tasarımlarını bu hedef çerçevesinde gerçekleştirir.
1917 Rus devrimi ardından sosyalizmin simgesi olarak Vladimir Tatlin tarafından tasarlanan III.Enternasyonal Anıtı, konstrüktivist mimarinin en önemli yapıtları arasında yer alır. Naum Gabo "Ya işlevsel binalar ve köprüler, ya da saf sanat; ikisi birden değil!" sözü ile bu yapıtı eleştirmesine rağmen, öğelerin estetik kurallar çerçevesinde bir araya getirilmesi yerine kullanılan malzeme önem kazanır.
Konstrüktivizm, tamamen teknik bir ustalık ve malzeme düzenlemesi olarak ortaya çıkar fakat kavramların tam olarak netleştirilememesi ya da çeşitli sanatçıların terimlere farklı anlamlar yüklemesi sonucu, Rus Konstrüktivizmi net bir tanıma kavuşamaz.
Buna karşın konstrüktivizm, Avrupa’da nesnel estetik değerler doğrultusunda, bilinçli olarak tasarlama anlayışı çerçevesinde ilerler. Konstrüktivizm, içerdiği yalınlık ve netlik ile bir anlamda elementarizm ve pürizmin temel kavramları ile örtüşür.
Konstrüktivizmde mimarlık, çağdaş teknolojiye dayandırılır ve "mekanik bir estetik" ön planda yer alır. Konstrüksiyon, artık mimarlığın üç asal öğesinden biri olan sağlamlık ilkesini yerine getirmekle yetinmez, estetik bir ifade aracı olarak da işlev görür.
Konstrüktivistler, dinamik formları kullanarak geleneksel Platon estetiğine karşı çıkarlar. Gabo ve Pevsner Kardeşler mimarlığın her türlü dekoratif elemanlardan kurtarılması gerektiğini savunurlar. Rasyonel bir şekilde tasarlanan ve hesaplar sonucu bulunan konstrüktiv elemanların, örtülüp gizlenmemesi ve açıkça bir estetik ifade aracı olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerler.
Mimarlık tarihinde strüktürün estetik olarak kullanılması, konstrüktivizm ile başlamaz. Gotik mimaride de strüktür açıkça gösterilir ve bu sistem büyük bir ustalıkla tasarlanır. Ayrıca ünlü mühendis Pier Luigi Nervi, insanlık tarihinin büyük Gotik katedrallerinin teknik ve mimari mucizelerini tekrar yapılamayacağını ifade eder.
Konstrüktivist sanat, kinetik bir eleman kullanarak tamamıyla soyut konstrüksiyonlara üç boyutlu kübist bir anlayış getirir. 1917’deki Rus Devrimi’nden sonra sanat, dikkatini yeni rejimin gerektirdiği sosyal ihtiyaçlara ve endüstriyel üretimin ihtiyaçlarına çevirir.
Böylece ortaya iki farklı sanat anlayışı çıkar. Birinci anlayış Antoine Pevsner ve Naum Gabo’nun hacim ve ritim ile ilgili Realist Manifestosu’nda özetlenir. İkinci anlayış ise Aydınlanma Komiserliği içerisindeki mücadeleyi temsil eder. Bu mücadele, saf sanatı savunan ve sanatın endüstriyel üretim için yapılmasını isteyenler, daha sosyal odaklı grup olan Prodüktivistler (Alexander Rodchenko, Vladimir Tatlin vb.) arasında yaşanır.
Prodüktivistler, çağdaş mimarinin hesaplamaya dayalı geometri anlayışı ve malzeme kullanımını önemli ölçüde etkiler. Izgara-kabuk ve hiperboloit yapılar gibi birçok gelişmiş mimari kavramı ortaya koyar. Soyut sanatı savunanların daha sezgisel ve geometrik kompozisyonlara dayalı olan tasarım yöntemleri ise günümüzde, Rem Koolhaas veya Zaha Hadid gibi birçok mimar tarafından uygulanır.
Konstrüktivizm günümüzde, soyut sanat ve hesaplamalı tasarım yöntemleri doğrultusunda gelişerek bilgisayar destekli mimari düşüncenin altyapısını oluşturan bir hareket olarak değerlendirilir.