Sanat tasarımında bir deha: Olafur Eliasson
Çalışmalarını ışık, su ve sıcaklık gibi temel parametreleri kullanarak, deneyim odağında icra eden ve farklı ölçeklerdeki eserleriyle sanat dünyasında büyük ses getiren bir isim Olafur Eliasson.
1967 yılında, Kopenhag - Danimarka’da doğan İzlanda kökenli sanatçı Olafur Eliasson, 1989-1995 yılları arasında Danimarka Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. Sanatçı Christian Eckhart‘ın stüdyosunda asistan olarak çalışmak üzere Williamsburg, Brooklyn’e yerleşti ve bu dönemde Gestalt yaklaşımı ile ilgili araştırmalar yaptı. Eğitimin bitmesinin ardından 1995 yılında, Berlin'e taşındı.
1996 yılında, mimar ve geometri ustası Einar Thorsteinn ile çalışmaya başlayan Eliasson; ışık, ısı, basınç ve su kullanarak çeşitli enstalasyonlar tasarladı. Optik oyunlarla kurgulanmış doğayı taklit eden çalışmalar üretti.
2007'de, Studio Olafur Eliasson'u kurdu. Mimar, mühendis, araştırmacı, sanat tarihçisi, müzisyen ve asistanlardan oluşan geniş kadrolu ekibi ile stüdyosunda araştırmalarına ve üretimlerine devam ediyor.
1990'lardan bu yana, Eliasson dünya çapında çok sayıda büyük sergi ve proje gerçekleştirdi. 2003 yılında, "The Blind Pavilion"ile 50. Venedik Bienali'nde Danimarka'yı temsil etti.
Açık havada ahşap bir platformda yer alan pavilyona ahşap bir geçitle yaklaşılıyor. Strüktür, şeffaf siyah camın açısal bölmeleri ile sırlanmış olan ikili çelik bir çerçeveye sahip. Pavilyonun iç ve dış katmanları arasında hareket eden ziyaretçiler, camda kendi yansımalarını görebilmekle kalmayıp aynı zamanda, camların geçirgenliğini de hissedebiliyorlar. Siyah paneller pavilyonun ötesini görmeyi engelleyecek şekilde sıralanıyor. Pavilyon Venedik Bienali'ndeki ilk gösteriminden sonra, İzlanda Videy Adası'nda bir tepenin üzerinde, ardından ise Berlin ve Beijing şehirlerinde sergilendi.
Eliasson, aynı yıl Londra'da Modern’s Turbine Hall'da ‘The Weather’ projesini tasarladı. Enstalasyon, güneşi ve gökyüzünü temsil ediyor. İnce bir sis, ortama nüfuz ediyor ve gün boyu, bulutsu oluşumlarla birikiyor. Eliasson’ın tavanın kaybolduğu hissini yarattığı salonda, uzak bir köşeye konumlandırdığı yüzlerce mono frekanslı lamba bulunuyor. Oluşan yarı dairesel form ile gerçek alanı, yansıma yoluyla birleştiriyor.
2014'te ilk kişisel sergisi ‘Riverbed'i kurguladı. Danimarka'daki Louisiana Modern Sanat Müzesi'ni, taş ve su ile doldurarak kapalı alanda nehir yatağı yarattı. İnsan ve doğa arasındaki sınırları tek bir genişlikte bulanıklaştıran ‘Riverbed’adlı enstalasyonu ile mekanda yaşama sürecini sorgulayarak ziyaretçiyi manzarayı ve sanatı keşfetmeye yönlendirdi.
Aynı yıl Frank Gehry'nin Louis Vuitton Vakfı için tasarladığı müzenin açılış sergisini düzenledi. ‘Inside the Horizon’ adlı enstalasyonunda müze binasının karşısındaki yüzeylere, aynalar ve sarı cam karolarla kaplı, içeriden aydınlatılmış 43 üçgen sütun yerleştirdi. Böylelikle, ziyaretçiye sürekli değişen ışık perspektifleriyle, bir tür gölge ve yansıma oyunu sundu.
Müzenin içindeki bağımsız mekanlarda optik cihazlarla gerçekleştirilen çeşitli enstalasyonların bir tür kosmos oluşturduğu sergiye ‘Contact (Temas)’adı verildi.
Sergideki akış; ‘Touch (Dokunma)’yerleştirmesiyle, ziyaretçilerin gerçek bir göktaşına dokunmasıyla başlıyor. Benlik, algı mekanizmaları, mekan inşası ve evren arasındaki ilişkileri sorgulayan sergi, koridorlar ve dairesel mekanlardan tasarlanan ‘Map for Unthought Thoughts (Beklenmedik Düşünceler Haritası)’ ve temsili ufuk çizgisiyle aydınlatılmış ‘Contact (Temas)’ çalışmaları ile devam ediyor.
Benlik, algı mekanizmaları, mekan inşası ve evren arasındaki ilişkileri sorgulatan sergide, ‘Beklenmedik Düşünceler Haritası’ koridorlar ve dairesel mekanlardan oluşuyor.
‘Bridge from the Future (Gelecek Köprüsü)’ ve ‘Big Bang Fountain (Big Bang Çeşmesi)’ eserlerini de içeren sergi, güneşi görebileceğinizbir çatıda sonlanıyor. Ziyaretçiler ışık, yansıma ve geometri kareografisiyle; duyu, bilgi, hayal gücü ve beklenti dünyalarına yolculuk yapıyor.
Eliasson, 2015 yılında Stockholm Moderna Museet Müzesi’nde, ‘Reality Machines (Gerçeklik Makinaları)’ sergisini açıyor. En çok ziyaret edilen sergilerinden biri oldu. Eliasson’un 20 yılı kapsayan çalısmalarını sunan sergide; ziyaretçiler, labirent şeklinde düzenlenmiş mekânın şeffaf duvarlarında, bedenlerinin hareketi ile renkleri deneyimliyor.
2016'da Eliasson, Versay Sarayı ve bahçeleri için bir dizi sergi açtı. Bahçelerin etrafına sis ve şelale, sarayın içine ise aynalar ve ışıklarla yaptığı çalışmaları ile hayalini kurduğu Versay'ı sergiledi.
2016'da, Çin'in Şanghay şehrindeki Long Müzesi’nde ‘Nothingness is not nothing at all (Hiçlik hiçbir şey değil)’ adlı sergisiyle yeni enstalasyonlarını ve çeşitli sanat eserlerini bir araya getirerek duyuların nasıl çalıştığını sorguladı ve günlük yaşam için ütopyaları hayal etti.
Kitlesel yer değiştirme ve göç sorunlarına farkındalık amaçlı Thyssen-Bornemisza Art Contemporary işbirliğinde ‘Green Light (Yeşil Işık)’ atölyesini düzenledi. Eser, 2017 yılında 57. Uluslararası Sanat Sergisi - La Biennale di Venezia Viva Arte Viva'nın bir parçası olarak sergilendi.
Eliasson, Serpentine Gallery Pavyonu 2007'yi, Londra Kensington Bahçeleri için mimar Kjetil Thorsen ile birlikte tasarladı.
Kamusal Sanat Fonu tarafından görevlendirilen Eliasson, ‘New York Şelaleleri'ni, 2008 yılında kente yerleştirdi.
Şehirle kurulan ilişkiyi ‘Your Rainbow Panorama (Gökyüzünün Panoraması)’ ile sergileyen Eliasson, hem panoramik hem de içgözlemsel bir deneyim sunuyor.
Ayrıca, Eliasson’ın ve Henning Larsen Architects işbirliği ile tasarladığı, Harpa Reykjavik Konser ve Konferans Salonu cepheleri, 2013 Mies van der Rohe Ödülü'nü kazandı.
Sanatçı, 2014'teki İklim Zirvesi sırasında ‘Ice Watch’ adlı çalışmasıyla Grönland'dan getirttiği 12 buzul parçasını, Paris’te Fransız büyüklerinin anıt mezarlarının bulunduğu yer olarak bilinen Panthéon Meydanı’nda, iklim değişikliğinin gözle görünen etkisini göstermek için erimeye bıraktı.
Eliasson’un, ‘Reality Projector’ yerleştirmesi, Mart 2018'de, Los Angeles'taki Marciano Sanat Vakfı'nda ziyaretçiye açıldı.
Eliasson ve ekibi tarafından tasarlanan ilk bina, Danimarka'nın Vejle kentindeki‘Fjordenhus’ yapısı,Haziran 2018'de tamamlandı.
Sanat eserlerini, mekanları ve şehirleri sanata bakış açısını değiştirmek, alternatif görüşler üretmek için kurguladığını ifade eden Eliasson, şunları ekliyor;
Gerçeklik; yaptığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz, düşündüğümüz şeylerdir.’
2012 yılında Eliasson ve mühendis Frederik Ottesen, ‘Little Sun’ projesini kurdu. Bu küresel proje, elektriğe erişimi olmayan topluluklara temiz ve uygun fiyatlı enerji sağlıyor. ‘Little Sun’, güneş enerjili lamba ve şarj cihazlarının satışı yoluyla sürdürülebilir kalkınmayı teşvik ediyor ve enerjiye ve ışığa eşit erişim ihtiyacı konusunda küresel farkındalığı arttırıyor.