Pandemi ve Kent: Bağdat
Yaşamını Bağdat’ta sürdüren Rümeysa Ezber’in pandemi sonrası değişen ‘kent düzeni’ ve ‘alışkanlıklarına’ ilişkin yorumları bizi kilometrelerce uzakta yeni bir yaşama götürüyor. Tahrir Meydanı’nda sonu asla gelmeyen gösteriler, koronavirüs etkisindeki sokaklar ve sokağa çıkma yasağının etkileri birçok açıdan alışılmışın dışında bir şehir profili doğuruyor. Ezber’in Bağdat izlenimleri, Karşılaştırmalı Kentler serimizde sizlerle…
Çoğumuzun bildiği üzere Orta Doğu’da sular gerçek manasıyla durulmuyor. Irak da bu konuda başı çekenler arasında. Yaklaşık 3 yıl boyunca stabilizasyonun sağlandığı bu ülke, ben oraya gittikten sonra pek bir heyecanlandı sanırım. Ekim başında hükümete karşı yapılan gösterilerin başlamasının ardından ilan edilen sokağa çıkma yasağı, şu anda da yabancısı olmadığımız kısa süreli karantina sürecini başlattı. Yasak kalktıktan sonra hayat biraz daha yoluna girdi diyebilirim. Sadece biraz…
Bulunduğum bölge protestoların yapıldığı Tahrir Meydanı’na uzak değildi fakat bu zamana kadar bir problemle karşılaşmadım. Buna nazaran bize çok da uzak olmayan bir yerde her gün binlerce insan ölüyordu. Orta Doğu’da en ucuz şeyin ''can'' olduğu bilinir. Atılan bir bombanın verdiği hasar sadece 5 dakika gündeminizde kalır ve normal yaşantınıza devam edersiniz.
Uçan savaş helikopterleri, sıklıkla kapatılan yollar ve eve giriş çıkışlarımızda gösterdiğimiz hassasiyet benim yeni normalimdi. Tabi ki kapıda bir virüsün bizleri bekliyor olduğundan bîhaberdik. Hepimiz, her insan gibi bizde bu yeni normale ayak uydurmuş gerçekten normal bir gün olduğunda kendimizi garip hisseder olmuştuk.
Ek olarak şuna da değinmek isterim, televizyonlarda izlediğimiz çoğu haber abartılmış durumda. Ya bahsedilen ülke Irak değil ya da ben Irak'ta ikâmet etmiyorum.
Küçücük bir virüsün peydah olmasıyla alıştığımız yeni normal mutasyona uğramıştı fakat çok köklü bir değişim söz konusu değildi. Yine sokağa çıkma yasağı vardı, yine temkinli davranıyorduk ama bu davranışlarımıza ek olarak eldiven giyiyor ve maske takıyorduk. İşin kötü yanı insanlar yine ölüyordu, bu sefer başka bir insan elinden değil, gözle görülmeyen bir virüs yüzünden. Bir gün arkadaşımla sohbet ederken aramızda şöyle bir konuşma geçti:
Koronanın vuku bulması bir yandan iç rahatlatıcı çünkü daha az insan ölüyor.''
Doğru daha az insan ölüyordu. Aylardır süren yakarış yerini sükunete bırakmıştı.
Bazı göstericiler sterilizasyon şartıyla Tahrir Meydanı’ndaki çadırlarda yaşıyordu. Yollar yine kapalıydı, şehirsel bir karantina söz konusuydu. Sokaklar gereksiz kalabalıktan arınmıştı adeta. Kontrol noktalarında bekleyen maskeli askerler mahalleleri gezip aralıklarla sokağa çıkma yasağını hatırlatıyorlardı.
Sokaklar biraz da olsa daha temiz bir hal almıştı.
Çalışması gereken ihtiyaç sahibi insanlar, herhâlükârda dışarıdaydı. İnsanlar biraz daha bilinçlenmişti. Semtler arası kontrol noktaları oluşturulmuş ve geçişler kısıtlanmıştı. Bu süreçte en büyük eksikliğin sağlık sisteminde olduğu fark edildi. Bağdat'ta yaşayanlar için ev; hem işlerini yürüttüğün bir ofise, hem de tedavi gördüğün bir alana dönüşmüştü. Kısa bir süreliğine de olsa hayat eve sığdırılmıştı. Tabi ki bu durum ekonomik refah seviyesi yüksek olan insanlar için kolay bir adaptasyondu. Refah seviyesi düşük insanlar ise çalışmak için hala sokaktaydı.
Sokağa çıkma yasağının gevşetilmesiyle sokak hayatı yeniden başladı. Maskeyle top oynayan çocuklarla doldu mahalle. Tabi ki bahçeli evi olan, büyük yerleşkelerde yaşayan kimseler için sokak hayatı kendi bahçelerinin içerisindeydi. Gerekli olmadığı müddetçe dışarı çıkan kimse olmuyordu.
Sokak aralarında ise çocuklar çoktan futbol turnuvalarına başlamıştı. Temkinli olanlar dikkatli davranmaya devam ederken, sokaktaki hayat da bir yandan akıyordu. Vakalar azalmıyordu ancak elden de bir şey gelmiyordu. Ölenler ölüyor, kalanlar bir şekilde yaşamaya devam ediyordu.
Şu an hala bilinçli kesim, ki bu kesimi çoğunlukla ekonomik seviyesi yüksek bireyler oluşturuyor, dikkati elden bırakmadan yaşıyorlar. O bireylerin yaşadığı mahallelerde, Covid 19 hala kol geziyor fakat alt tabakayı Koronavirüs çoktan terk etmiş durumda.
Özetleyecek olursam, farkındalık farkındalığı görebilene farkındalık kazandırıyor fakat bazen farkındalık bazı kesimler için lüks olabiliyor. Çünkü belli bir refah seviyesine ulaşmadan, ekonomik yaşam mücadelesi vermenin ötesine geçmeden; farkındalık diye bir şey yok. Bu durumun Bağdat'ta Covid 19 sırasında fark ettiğim en önemli noktalardan biri olduğunu söyleyebilirim. Bir diğeri ise; toprağa gömülen umutlar. Bu umutların filizlenip tekrar yeryüzüne yükselmesini dört gözle bekliyorum. Geçmişi bu kadar zengin, ilim ve bilim ile dolu olan bu şehir, yine aydınlık günleri görmeyi hak ediyor.