Metafizik sanatının kurucusu: Giorgio de Chirico
İtalyan ressam Giorgio de Chirico, metafizik resim sanatının kurucuları ve 20. yüzyılın en önemli sanatçıları arasında yer alır. Spektral figürlerle dolu klasik meydanları resimlerinde kullanan İtalyan sanatçı, bilinçli olarak çarpıtılmış perspektifleri ve eğimli yüzeyleri birlikte kullanması ile tanınıyor.
De Chirico, en çok metafizik dönemine ait resimleri ile tanınır. Sanatçı, çeşitli kompozisyonlar içeren metafizik tarzdaki çalışmalarında, belirli motifleri farklı şekillerde ele alır. Kemerler, kuleler, uzatılmış gölgeler, mankenler ve trenler içeren resimleri ile bilinir.
Bu klostrofobik çalışmalar; melankolik ve huzursuz atmosferleriyle 1910'ların Fransız avangardını büyüler ve daha sonra sürrealistlere ilham verir. De Chirico'nun en büyük yeniliklerinden biri; son derece basitleştirilmiş klasik mimari unsurları, yakın zamanda geliştirilen Kübizm diliyle birleştirmek olur. Ayrıca mekansal sistemleri, tutarlı bir şekilde tek bir sahnede birleştirmek de onun en dikkat çeken özelliklerinden biri haline gelir.
De Chirico’nun imgeleri; Arthur Schopenhauer ile Friedrich Nietzsche felsefesine ve İtalyan-Yunan mitolojisine olan yakınlığını yansıtır. 1920’lerden itibaren, farklı tarzlarda çalışmaya devam eden sanatçı, önceki çalışmalarının metafizik temalarını sık sık yeniden ele alır.
Giuseppe Maria Alberto Giorgio de Chirico, 10 Temmuz 1888'de Yunanistan'ın Volos kentinde İtalyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Sicilya kökenli asil bir aileden gelen babası Evaristo, işi gereği Yunanistan’da bulunur. De Chirico ilk çizim eğitimini Volos’ta alır.
1900'den itibaren de Chirico, özellikle Yunan ressamlar Georgios Roilos ve Georgios Jakobides'in rehberliğinde Atina Politeknik Üniversitesi'nde çizim ve resim eğitimi almaya başlar. Mayıs 1905'te babasının vefat etmesi sonucu ailesiyle birlikte Yunanistan’dan ayrılır. Ardından Venedik ve Milano'da kısa bir süre yaşadıktan sonra Münih’e yerleşir.
De Chirico, Münih Güzel Sanatlar Akademisi'ne girer. Burada Gabriel von Hackl ve Carl von Marr'ın yanında bir süre çalışır. Arnold Böcklin ve Max Klinger'ın sanatını inceleyen De Chirico; Nietzsche, Schopenhauer ve Weininger'in eserlerini de büyük ilgiyle okur.
Sanatçı Haziran 1909'da Milano'ya gelerek annesi ve erkek kardeşiyle yaşamaya başlar. Bu dönemde, The Dying Centaur (1909) ve Battle of Centaurs (1909) gibi ilk eserlerinde Arnold Böcklin'in etkisi görülür.
1910'da Floransa’ya taşınır ve daha basit, düz, anonim yüzeyler içeren resimler yapmaya başlar. Piazza Santa Croce'da aldığı ilhamın ardından, Metaphysical Town Squareserisinin ilki olan The Enigma of an Autumn Afternoon (1910) eserini çizer. Bu resimle aynı tarihte The Enigma of the Oracle'ı ve The Enigma of the Hour'ı yapar.
De Chirico, 1909-1919 yılları arasında metafizik tarzda tablolar üretir. Bu eserler; içerdikleri imgelerin uyandırdığı düşünceli ruh halleriyle karakterize edilir. De Chirico'nun metafizik sanat anlayışı gelişirken, Nietzsche okumalarından büyük ölçüde etkilendiği de görülür.
De Chirico, Memoirs kitabında bu dönemi şöyle anlatır: "Böcklin dönemi geçmişti ve Nietzsche'nin yazılarında keşfettiğim güçlü ve gizemli duyguyu ifade etmeye çalıştığım şu konuları resmetmeye başlamıştım: İtalyan şehirlerindeki güzel sonbahar ve öğleden sonralarının hüznü."
Sanatçı, Temmuz 1911'de Paris'e giderken Torino'da birkaç gün geçirir. De Chirico, kentin "metafizik yönü" olarak adlandırdığı; kemerli yollarından ve meydanlarının mimarisinden oldukça etkilenir.
1912 sonbaharında, çalışmaları Salon d’Automne'da ilk kez sergilenir. Ardından, 1913'te Salon des Indépendants'da yer verilen eserleri Pablo Picasso ve Guillaume Apollinaire tarafından fark edilir. De Chirico’nun resimlerine büyük hayranlık duyan Apollinaire, Giorgio de Chirico'yu "genç kuşağın en çarpıcı ressamı" olarak tanımlar. Apollinaire ile Chirico’nun dostluğu sonrasında da devam eder ve de Chirico, Apollinaire’nin ünlü portresini çizer (1914).
Sanatçı, I.Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Mayıs 1915'te askeri görev için İtalya'ya döner. Ferrara’da muharebe dışı göreve atanan de Chirico bu dönem The Song of Love (1914), The Great Metaphysician (1917), The Seer (1914-15) ve The Disquieting Muses (1917-19) eserlerini yapar.
1917'de, sinir hastalıkları nedeniyle Villa del Seminario askeri hastanesinde birkaç ay tedavi görür. Burada, Carlo Carrà ile tanışır ve birlikte pittura metafisica (metafizik resim) hareketini kurarlar.
1918'de Roma'ya taşınan sanatçının eserleri, bu dönemden sonra Avrupa'da sergilenmeye başlar. Kasım 1919'da bir dizi makalede sanat yönelimine dair yazılar yazan de Chirico; bu dönemde, Raphael ve Signorelli gibi eski ustalardan esinlenen klasik bir tavrı benimser. İlham aldığı bu tavır, sanatsal yöneliminde de ani bir değişikliğe sebep olur.
De Chirico’nun resimlerindeki gizem öğesi, İtalyan klasik geleneğinin teknik yöntemleriyle ilgilenmeye başlamasının ardından, 1919’dan itibaren azalır. Böylece daha gerçekçi ve akademik tarzda resimler yapmaya başlar.
De Chirico, 1925'te Rus balerin Raissa Gurievich ile ilk evliliğini gerçekleştirir ve eşi ile birlikte Paris'e taşınır. Galerie Léonce Rosenberg'deki kişisel sergisinin ardından, son çalışmaları sürrealistler tarafından yoğun bir şekilde eleştirilir. Resim tarzının değişmesi ile sürrealistlerle olan ilişkisi giderek daha tartışmalı hale gelir ve çok geçmeden yolları ayrılır.
1928'de New York'ta; kısa süre sonra da Londra'da ilk sergisini açar. Bu süre zarfında Avrupa’nın önde gelen şehirlerinde de sergileri devam eder. 1930’da 66 kaligram içeren çalışmalarını yayınlamasının ardından, dostu Apollinaire’in şiirlerini resmeder. Bu seride ilk kez şövale üzerinde güneş temasını işler ve ilerleyen yıllarda da defalarca bu temayı kullanır.
1930'da, ikinci karısı Isabella Pakszwer Far ile evlenir ve birlikte Floransa'ya taşınırlar. XVIII. Venedik Bienali'nde Paris'teki İtalyan sanatçılara adanmış galeride, eserleri sergilenir. 1933'te, Milan'ın V Trienali'ne katılır. 1934'te Gizemli Hamamlar temalı on baskı yapar. Ardından, II. Roman Quadrenniale’e, yedisi yeni temadan olmak üzere 45 resim ile katılır.
1939'da Rubens'ten etkilenerek Neo-Barok tarzını benimser. Ancak de Chirico'nun sonraki resimleri, metafizik dönemindeki eserleriyle aynı eleştirel övgüyü hiçbir zaman alamaz.
1944'te kalıcı olarak Roma'ya yerleşir ve 1945'te otobiyografisini ve anılarını yayınlar. 1948'de İspanyol Merdivenleri yakınlarında bir ev satın alır. Apartman dairesinde stüdyo kurar ve hayatının geri kalanını burada geçirir. Bu ev günümüzde Giorgio de Chirico Evi Müzesi olarak biliniyor.
1945-60 yılları arasında büyük usta olarak adlandırdığı Rubens, Delacroix, Titian, Watteau, Fragonard ve Courbet üzerine çalışır. Bu isimlerin eserlerini inceler ve eserlerdeki belirli detaylar, kompozisyonlar üzerine çalışmaya başlayarak kendi eserlerini şekillendirir.
1948’de Chirico’yu taklit eden birtakım eserler sergilenir ve Metafizik Resim ödülü Giorgio Morandi'ye verilir. Bu yüzden sanatçı, 1950’de Venedik Bienali'ni protesto eder ve Venedik’te, diğer anti-modern sanatçılarla çalışmalarının sergilendiği "Anti-Bienal"i düzenler. Sonraki yıllarda da benzer eylemlere devam ettiği görülür.
1960'ların sonunda bronz heykeller yapmaya başlar. 80’li yaşlarına gelen Chirico, erken dönem resim ve grafik çalışmalarındaki konuyu yeniden işlediği, Neometafizik Sanat olarak bilinen bir araştırma aşamasına başlar.
Manken, Troubadour, Arkeologlar, Gladyatörler, Gizemli Hamamlar ve Şövale Üzerindeki Güneş gibi konuları tekrar ele alan sanatçı, erken metafizik dönemindeki tedirgin edici ruh halinden uzaklaşır. Çalışmalarını farklı bir ışıkta, daha parlak renkler ve dingin atmosferlerle yorumlar.
1970’lerde, çeşitli şehirlerde eserlerini üretmeye ve sergilemeye devam eder. 20 Kasım 1978'de, Giorgio de Chirico, 90 yaşında Roma'da hayatını kaybeder. Ölümünden 14 yıl sonra, 1992'de, naaşı Roma'nın Trastevere semtinde bulunan San Francesco a Ripa Kilisesine taşınır.