Kentsel Eşitsizlik ve Covid-19
Arkitekt’in Serbest Kürsü köşesinde bugün Sinem Oran’ın “Kentsel Eşitsizlik ve Covid-19” isimli deneme yazısı var. Kentsel eşitsizlik kadar geniş kapsamlı bir konuyu tek bir çerçevede anlatmanın oldukça zor olduğunu ifade eden Oran, durumu Miller’in şu sözleriyle destekliyor: "Sosyal dokumuzdaki eşitsizlikler çoğunlukla saklı ve yerden görmesi zor. Binaların kendileri de dahil, görsel engeller şehirlerimizde inanılmaz bir eşitsizliğin yan yana olduğunu fark etmemizi engelliyor."
Kentsel eşitsizlik kadar geniş kapsamlı bir konuyu tek bir çerçevede anlatmak oldukça zor, özellikle de eşitsiz durumlar genellikle yan yana, ancak ayrışmış olarak yaşandığı için adeta birbirine meydan okuma gibi bir görüntü söz konusu.
Bu yazıyı yazarken ünlü fotografçı Johnny Miller'in 'Eşitsizlik Sahneleri' projesi ile karşılaştım. Johnny Miller Afrika, Meksika ve Hindistan'da gelir düzeyinin eşit olmadığı yerleri drone ile fotoğraflamış. Çalışmasının amacını ise, insanları eşitsizliği konuşmaya teşvik etmekmiş.
Yukarıdaki fotoğraf da Johnny Miller'e ait. Hindistan Mumbai'de çekmiş. Mavi muşambalar, muson yağmurlarından korunmak için o evlerde yaşayan insanların çatılarına sererek bulduğu bir çözüm. Zengin ve yoksulların yan yana ama çok farklı, ayrışmış alanlarda nasıl yaşadığını aydınlatmak için yukarıdan bir bakış ile eşitsizliği görselleştirmesi oldukça başarılı.
Bu ayrışmanın temelini sınıfsal yapılar, din, ırk, kan bağı, ekonomik imkanlar, politikalar, rant, kapitalist ekonomik düzen, arsa değerleri gibi birçok olgu oluşturmaktadır. Kentsel eşitsizlik ve mekansal ayrışmanın sebeplerini uzmanlar, birçok farklı açıdan değerlendirmektedir.
Şehir hayatı bu fotoğrafta da görüldüğü gibi son derece adaletsiz ve bu adaletsizlik, COVID-19 pandemisi ile birlikte gelen sokağa çıkma yasakları, evden çalışmayı sürdürebilme olanağı gibi pek çok farklı faktör ile birlikte iyice arttı.
Bu süreçte evden çalışamayacak kişiler; sigortasız ve saatlik-günlük olarak gelir kazanan birçok kişi işsiz kaldı. Karantina sürecinde de kentteki yaşamın sürebilmesi için çalışması gereken sektörler ve bu sektörlerde çalışan personeller risk altında da olsa çalışmaya devam ettiler. Pandemi her kesim için olumsuz etkiler oluştururken özellikle yoksul kesimin kentsel eşitsizlik sebebiyle daha yıkıcı şekillerde etkilenmesine neden olduğu aşikar.
Uzmanlar tarafından pandemi sürecinin başından beri koronavirüse yakalananlar için iki ana risk faktörünün hastalığı daha ölümcül hale getirdiği söyleniyor; yaşlılık ve kronik sağlık sorunu. Ancak birkaç araştırma üçüncü bir risk faktörü olduğunu gösteriyor; düşük sosyo-ekonomik durum.
Sosyo- ekonomik durum pandemiyi nasıl daha ölümcül hale getiriyor?
Kentsel eşitsizlik arttıkça sağlık eşitsizlikleri de artmıştır. Sağlık hizmetine ulaşım imkanı, gelir seviyesi düşük kesim için daha zordur. Bu durum yapılan araştırmalarda toplumun alt kesimlerindeki insanların kronik hastalığa sahip olma olasılığını gelir seviyesi daha yüksek kişilere oranla, yaklaşık %10 daha çok artırdığını gösteriyor. Bu iki istatistik birlikte ele alındığında, Covid-19'un toplumun alt kademelerinde olanlar için yaklaşık iki kat daha ölümcül olabileceğini gösteriyor.
Toplumlar ekonomik durumlarına göre kümelenme eğilimindeyken bir diğer deyişle mekansal ayrışma yaşarlar. Bu durum enfeksiyon açısından en yüksek risk altında olan, virüsten en çok muzdarip olma ihtimali olan kişilerin hepsinin yakın mesafede olduğunu gösteriyor. Uzmanlar tedbirler açısından sosyal mesafeden bahsederken sokakta yaşayan sıcak bir yemekten, barınmadan, sağlık hizmetine ulaşmaktan yoksun bir sürü insan var.
Hastalıklar zengini yoksuldan ayıran engellere saygı göstermediğinden sağlık eşitsizliği herkes için bir sorundur. Halk sağlığı sadece kendi kişisel sağlığımızla ilgili değildir, genel olarak halkın sağlığı ile ilgilidir. Tedavi göremeyen bir kişi varsa, o kişi herkes için risk oluşturur. Bu durum pandemi sürecinin ardından bizi, kentsel eşitsizlik konusunu tekrar düşünmeye itmelidir.