Kadın mimar eli değmiş yenilikçi bir cami: Zebun Nessa
Bangladeş'teki Zebun Nessa Camii, Studio Morphogenesis`nin kadın mimarı Saiqa Iqbal Meghna tarafından tasarlanıyor. Toprak sahibinin vefat eden annesinin hatırasını yaşatmak amacıyla onun adını taşıyan Zebun Nessa Camii, bulunduğu sanayi bölgesindeki yerel işçiler için manevi bir sığınak ve topluluk alanı olarak inşa ediliyor. Projenin temelinde bölgede çalışan kadın işçilere, ibadet ve topluluk etkinlikleri için alanlar sunarak onların da dahil olması amaçlanıyor.
Mimar burada, işveren ve işçiler arasındaki karşılıklı güveni artırarak manevi-sosyal bir alan kurguluyor. "Bir derviş (ermiş) kadının adına bir cami tasarlamak, kadın işçilere eşit derecede değer ve özen gösterilmesi, başmimar olarak beni de kutsanmış hissettiriyor," diyor mimar Meghna.
Bu sade ama etkili yapı planı, geometrik şekillerden ilham alarak dört kapalı bahçe ve şık avluları oluşturuyor. Bir kaide üzerinde konumlanan yapı, Bangladeş' in deltada bulunan yerel ev formlarının “bhiti” adı verilen höyük üzerine inşa yöntemini izliyor. Bu yöntem, yapıları yüksek kaidelere yerleştiren "kaz ve höyük" yaklaşımını içeriyor; bu sayede yoğun muson yağmurlarındaki taşmalar engellenebiliyor.
Mimar Meghna, geleneksel Islam cami mimarisinin bütün öğelerinin anlamsal bütünlüğünü koruyarak; yenilikçi ve çağa uygun şekilde bir yaklaşım benimsiyor. Mimar bunu, yerel malzeme kullanımı ve mimari açıdan vizyoner form kullanımıyla uzun yıllardır kabuğundan çıkamayan cami mimarisinde reformist, bir o kadar da geleneksel yöntemleri geliştirerek ve inançsal bütünlüğe taviz vermeden başarıyor.
Studio Morphogenesis, eğimli bir arazi üzerinde bir kaidede oturan su kenarındaki bir camiyi inşa etmek için kullandıkları tozlu pembe renkli beton, yapının yüzeyinde kendini gösteriyor. Döküm işlemi sırasında, canlı pembe pigmentler betona karıştırılarak bu beton görünümüne ulaşılıyor. Paslanmış pembe beton formunun sıcak tonu, yapının çevresindeki sanayi ortamını yansıtmayı ve bir o kadar da hakim olan yapıyı yumuşatmayı, malzemenin ham estetiğini korumayı amaçlıyor.
Ayrıca bu tozlu pembe ton, tarihi Mughal, Sultanlık ve Indo-Saracenic mimarilerinin toprak tonlarını referans alıyor.
Hafif esintilerin çift katmanlı delikli duvarlardan, sığ su kütlesinden, gölgeli ışık avlularından ve kokulu çiçeklerle bezenmiş bahçelerden geçmesiyle iç mekan atmosferi dış ortamdan daha serin kalıyor. Çift katmanlı kalın duvarlar, caminin içinde mikroklimatik bir atmosfer oluşturarak termal konfor sağlıyor. Sıcak ve nemli bir bölgede yer alan cami, yapının doğal havalandırma sağlayacağı şekilde tasarlanıyor.
Delikli metal levhalardan yapılan kapılar, muson yağmurlarında rüzgarın filtrelenmesi için önemli bir rol oynuyor. Cami, müminleri sonsuz maneviyata taşımayı, ışık ve malzeme kullanımı ile kendine özgü “nefes alan bir pavilyon” işlevi görmesini sağlıyor.
Güneş ışığı, avlu bahçelerindeki jaali (delikli) açıklıklardan içeriye temas ediyor ve iç mekanlara yansırken, sıcaklık iç mekandan dağılıyor. Sıcak ve nemli bir iklimde yer alan cami, doğal havalandırmayı teşvik eden bir alan olarak tasarlanıyor. Dışarıdaki doğal su kaynağından gelen serin esintiler, yapı içindeki su havuzlarından geçerek dua salonuna ve açık yükseltilmiş kaide yüzeyine akıyor. Tüm bu özellikler, tropikal iklim için derinden kök salmış bir mimari form olan "nefes alan pavilyon" fikrini pekiştiriyor.
Bangladeş'in öne çıkan yerel bitki türleri ve ağaçlarla donatılan avlularda, Shimul (Pamuk Ağacı) ağaçları ve Chhatim (Bilim Ağacı) gibi önemli ağaçlar yer alıyor.
Kıble
Geleneksel camilerdeki katı kıble duvarlarının aksine, bu caminin kıblesi, hafif kavisli batı duvarında geniş bir kemerli açıklık ile tanımlanıyor.
Kubbe
“Yüzen kubbe, arada destekler olmadan büyük alanları kapatma konusunda İslam dünyasındaki cami mimarisinde görülen yapısal dehayı yansıtmaktadır," diyor Meghna. Ara destekler olmadan ve tek bir çevresel kirişle desteklenen; dikdörtgen oyuklu duvarların üzerinde dua salonunun yalın iç mekanını zenginleştiren kubbe, iç mekanın benzersizliğini vurguluyor. Bunun yanı sıra kubbe, İslam dünyasında cami mimarisinin tarihsel gelişimiyle şekillenen kubbe formunun yapısal becerisini yansıtıyor.
Mihrap
Yansıtıcı sığ bir su havuzu üzerine yerleştirilen ve yerel kaynaklardan elde edilen cam parçalarının el işçiliğiyle bir araya getirilmesiyle oluşturulan cam panel mihrap, etkileyici bir estetik sunuyor. Su yüzeyinin verdiği şeffaflık hissi, ibadet edenlere dinginlik ve derinlik duygusunu yapısal bir biçimde aktarıyor. Cam yüzey kullanımı mihrap dışında caminin hiçbir alanında bulunmuyor.
Abdesthane
Abdest alanı, ibadet öncesi arınma eylemi sırasında manevi bir his uyandırmak üzere tasarlanıyor. Rustik pembe mozaik zemin, abdest alanına yakınlaştıkça huzuru simgeleyen turkuaz rengine dönüşüyor. Dua öncesindeki temizlenme eylemi sırasında bir arınma hissi vermek amacıyla da yine turkuaz mozaik zemin tercih ediliyor. Özenle yerleştirilmiş kırık tuğla parçalarıyla kaplanan turkuaz ve pembe mozaik, kullanıcıların ortak anılarına bağlanan eski ustalığı yansıtıyor. Kullanılan abdest suyu, gri su atık sistemiyle bahçe bitkilerinin sulanması için geri dönüştürülerek yeniden kullanılıyor.
Sarmal Merdiven
Kadın işçiler için ayrılmış spiral (sarmal) şeklinde delikli metal merdiven, caminin üst katına dışarıdan bağlanıyor; bu kısım özellikle kadınlar için bir araya gelme alanı ve dua alanı olarak hizmet veriyor. Hilal şeklindeki kadınlar için ayrılan ibadet alanı, kadın işçiler arasında aidiyet duygusunu perçinlemeyi hedefliyor.
Kadınlar için hem buluşma hem de ibadet mekanı işlevi gören bu alan, kadın işçiler arasında aidiyet ve destek hissi barındırıyor. Kadınlar bölümüne çıkan merdivenin bulunduğu avlu kısmında bir "Chhatim" ağacı dikilerek, çiçek açtığında alanın hoş kokularla dolması sağlanıyor.
Ayrıca cami, İslam'ın ilk yıllarında olduğu gibi minaresiz bir cami olma özelliğini taşıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte ezan okuma alanında minareye ihtiyaç duyulmaması "biçim ihtiyacı takip eder" ilkesiyle örtüşüyor.
Yapı, kurgusu ve hikayesi ile birlikte cami mimarisine getirdiği yenilikçi vizyoner bakış açısıyla mimaride önemli bir adım olma özelliği taşıyor. Geri dönüşüm ve doğaya saygılı yaklaşımı ile yapı, toprak ve insan arasında bir bağ kuruyor. Bu da İslam dininin temelindeki öğretilerden olan toprak ve kainata saygının mimarideki yansıması olarak hayata geçiriliyor. Zarif, sade tasarımının yanında her köşenin detaylı ve incelikli olarak tasarlanması da camiyi ibadet mekânı olarak etkileyici bir inziva ve tefekkür alanına dönüştürüyor.