Geleneksel Türk evinin vazgeçilmez parçası: Cumba
Cumba Osmanlı kentlerinde sokak dokusunu şekillendiren en önemli unsur olmasının yanı sıra Türk evinin kendine has en karakteristik detaylardan biri. Cumbalar cephedeki doluluk-boşluk ilişkisi ve oluşturdukları ışık-gölge oyunları ile sokaklara dinamik bir görüntü kazandırıyor.
Latincedeki “Gibbo” kökünden türetilen Geleneksel Türk evinin kendine ait karakteristik özelliklerinden bir olan cumba, İtalyancadaki çıkıntı, kambur manasındaki “Gibbus” kelimesinden geliyor. Farsça bir kelime olan “Şahnişin” de cumba anlamında kullanılıyor.
Cumba kavramı ile ilgili farklı yayınlardaçeşitli tanımlar bulmak mümkün.
Metin Sözen ve Uğur Tanyeli, cumbanın tanımı için “Yapının zemin katının üstündeki katta yer alan ve sokağa doğru uzanan çıkmalı oda” kelimelerini kullanırken; Adnan Turani, “Eski evlerde, bina zemininin üstündeki katlardan bir odasının bina esas bedeninden sokağa dışarı doğru taşmış biçimine denir. Cumbaların üstü örtülü, önü açık ya da kafeslidir.” ifadelerini kullanır. Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’ne bakıldığında ise cumba kelimesi “Şahniş de denir. Bir yapıda zemin katın üstündeki katlarda cepheden dışa çıkıntı yapan oda bölümü.” olarak geçmektedir.
Aynı zamanda Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde , “Sivil mimaride dışarıdan görülmeden sokağa bakabilmek maksadıyla kullanılan kafesli pencere veya binaların cephelerindeki çıkmaların üzerine yapılan üstü örtülü, üç tarafı pencereli bir nevi kapalı balkon, meşrebiye.” olarak anlatılan cumbalar; Celal Esad Arseven tarafından da “Bir binanın kat duvarı sathından dışarıya doğru çıkan kısım olarak ve dışarıya doğru çıkan ve içinde oturulan üstü ve etrafı örtülü balkon.” olarak tanımlanmıştır.
Ya da halk arasında cumbalar: ''Eve gelen evladın, gelmek bilmeyen sevgilinin ve gelen geçenin seyredildiği, binanın zemin katının dışına taşan pencere hizasındaki çıkma'' olarak da tanımlanabilir.
Geleneksel Türk evinde cumba, “cumbalı oda” ve “cumbalı sofa” olarak iki farklı mekâna eklemlenerek karşımıza çıkar. En yaygın görülen tip olan oda cumbası; genelde odaların sokak cephesine bakan kısmında yer almaktadır ancak bazı durumlarda bahçeye bakan cephede de bulunabilir. Sofa cumbası ise geleneksel Türk evini sahip olduğu sofa bölümüne, genellikle sofanın ön cepheye bakan kısmına eklenir.
Yapının birinci katına mekânların genişlemesi amacıyla eli böğründeler ve payandalar üstünde yükselen cumbalar; genelde pencere bulunduran üç tarafı sayesinde günün birçok saatinde güneş ışığından yararlanmayı sağlar ve aynı zamanda manzarayı içeri alır.Cumbalara yerleştirilen geniş sedirlerin büyük oturma alanları oluşturması bulundukları mekânlara değer kazandırmasını sağlar. Ayrıca cumbalı odalar misafir ağırlanan baş oda olarak da kullanılır.
Geleneksel türk toplumunun mahremiyete verdiği önem cumbalardaki pencerelerin genellikle ahşap kafeslerle dışarıdan içerisi görülmeyecek şekilde kaplanmasından da okunuyor. Bazı cumba örneklerinde, cumbaların geniş yüzlerindeki pencerelerin karşı sokaktaki binanın içinin görülmemesi için göz hizasının üstünde veya ahşap kafeslerle kaplandığı görülebilir.
İstanbul boğazının her iki yanını da kaplayan yalıların önünden geçerken birçoğunda cumbalara rastlanır. Kaynaklara göre bazı yalılarda boğaza uzanan cumbalardan oltalarla balık tutulduğu ve döşemeden açılan bir kapak sayesinde içeriden direk denize atlandığı da biliniyor.
Günümüz modern mimarlığında cumba örnekleri görmek mümkün.
Cumbalı evler deyince aklımıza gelen bazı sokaklar ve mekanlar vardır. Ankara’da Hamamönü, Karabük’de Safranbolu, İzmir’de Alsancak, Antalya’da Kaleiçi, İstanbul’daki Fener, Balat, Kuzguncuk, Pangaltı, Galata sokakları en bilinen cumbalı sokaklarden birkaçı.
Geleneksel Türk evini bir sembolü niteliğindeki olan bu mekân ve yapı ögesi, geçmişte Türk toplumunun kendine has kültür ve yasam biçiminin bir parçası olarak günümüze ulaşmıştır.