Gaudi başyapıtı: Park Güell
Dönemin kraliyet üyesi Eusebi Güell’in isteği üzerine, Barselona aristokratlarının kullanımı için Antoni Gaudi tarafından tasarlanan Park Güell, 1900-1914 tarihleri arasında inşa ediliyor ve 1923'ten sonra halka açılıyor. Günümüzde şehrin en popüler ikonlarından biri olan Park Güell, panoramik manzaraya sahip terası ve etkileyici girişi ile hem eşsiz bir mimari eser hem de önemli bir kent simgesi olarak turistlerin uğrak yeri haline geliyor.
İspanyol girişimci ve iş adamı Eusebi Güell Barselona’nın kuzey bölgesinde bulunan, ova ve denizin hâkim olarak görüldüğü Carmel Tepesi yamaçlarındayaklaşık 17 hektarlık bir arazi satın alıyor. Araziye Barselona’nın zengin ve soylu insanları için içinde kamu yapılarının ve 60 adet evin bulunduğu bir şehir inşa ettirmek istiyor.
Dönemin kraliyet ailesine mensup Eusebi Güell, İngiltere ziyaretinde görerek etkilendiği bahçe-şehir tarzındaki bu projeyi gerçekleştirmek için yakın dostu Antoni Gaudi ile anlaşıyor.
Daha önce evini yaptırdığı ve bakış açısına hayran kaldığı Katalan modernizminin ünlü mimarı Gaudi tarafından tasarlanan park, 1984 yılında UNESCO tarafından “Antoni Gaudi’nin Eserleri” adı altında “Dünya Mirası Alanı” ilan ediliyor veBarselona’nın sembollerinden birisi oluyor.
Barcelona’nın en yüksek tepesinde aristokratların kullanımı için düşünülen bahçe-şehir projesi; aristokratların yaşayacağı evleri, çeşitli sosyal etkinliklerin düzenlenebileceği bir meydanı, yemyeşil bahçeleri ve sosyalleşmek için çeşitli ortak kullanım alanlarını içeriyor.
Parkın yapımına 1900 yılında başlanıyor ama 1914 yılında çalışmalar durduruluyor. Koca bir şehir olması gereken Park Güell projesi yarım bırakılıyor. Maddi sıkıntılar ve karmaşık bürokratik işlemler yüzünden park kaderine terk ediliyor. Günümüzde 2 ev, 3 viyadük, meydan, sütunlu salon ve Gaudi’nin kişisel evinden oluşan park, 1922 yılında halka açılıyor.
Tamamlanan Evler
Bir konut kompleksi olması amacıyla tasarlanan Park Güell’de planlanan evlerden yalnızca iki tanesi tamamlanıyor. Bu evlerden biri meydanın altındaki Güell Evi bir diğeri ise bahçenin en yüksek noktasındaki Trias Evi.
Gaudi’nin Evi (Casa Museu Gaudi):
Katalan mimar Gaudi, Sagrada Familia’ya taşınana kadar 20 yıl Park Güell’de konaklıyor.Francesc Berenguer tarafından Gaudi’nin kullanımı için tasarlanan ev, günümüzde müze olarak kullanılıyor.
Sadeliği ile dikkat çeken Casa Museu Gaudi, Gaudi’nin eğlenceli ve garip detaylarla dolu eserleriyle zıtlık oluşturuyor. Parka giriş ücretsiz olmasına rağmen ziyaretçilerin bu eve girebilmesi için ücret ödemesi gerekiyor.
Trias Evi
Yukarı yamaçlarda görünen beyaz renkli ev, döneminin ünlü avukatı Martin Trias tarafından kullanıyor. Özel mülk olması dolayısıyla ziyaret edilmiyor.
Giriş Köşkleri
Parkın ana girişinde dikkat çeken, renkli seramiklerle kaplı dış cephelere sahip iki yapı bulunuyor. Bu binalar, o zamanlar Gran Teatre de Liceu'da temsil edilen Hänsel ve Gratel'in hikayesinden esinleniyor. Masaldan fırlamış gibi görünen giriş köşkleri, seramik kaplı dış cepheleri ve gösterişli kuleleri ile dikkat çekiyor.
Köşkler, birbirlerinden farklı mimari özelliklere sahip olmalarıyla Gaudi’nin asimetri tutkusuna delil olarak gösteriliyor.
Giriş köşkleri, Park Güell'in güney tarafında bulunan ana girişi Carrer d'Olot üzerinde yer alıyor. Üzerinde Katalonya'nın koruyucu azizi Saint George’in haçının bulunduğu pavyon, bekçi köşkü olarak tasarlanıyor. Bekçi köşkü (the caretaker’s lodge), dış cephe boyunca ters çevrilmiş kahve fincanları ile dekore ediliyor.
Diğer pavyon ise nöbet kulübesi (porters’ lodge) olarak tasarlanıyor; günümüzde de yönetim köşkü (the administration lodge) olarak kullanılıyor. Yönetim köşkünde, çatı terası ve hediyelik eşya dükkânı da bulunuyor.
Giriş köşklerinin bulunduğu ana giriş, çifte merdivenlere ulaşıyor.
Basamakların yarısında Katalonya'nın amblemi, daha yukarılarda parkın en popüler görüntüsü haline gelen dekoratif kiremit-kırık mozaikle kaplı ejderha/ semender yer alıyor.
Çifte Merdiven
Giriş meydanından, altında iki mağaranın bulunduğu terasları oluşturan, merlonlarla çevrili basamaklar yükseliyor. Merdiven, hipostil odasının altındaki tanktan beslenen çeşmelerin bulunduğu üç bölüme ayrılıyor.
Koruyucu Ejderha
Barcelona’nın koruyucu ejderhası olarak bilinen heykel, Park Güell’in çifte merdivenlerinde bulunuyor. Parktaki eserlerin tamamı gibi renkli seramiklerle kaplanan ejderha hem Barcelona’nın hem de Park Güell’in önemli simgelerinden biri olarak görülüyor. Gaudi’nin eserlerinin tamamında ejderha figürlerine veya ilhamını ejderhalardan alan yapısal elemanlara rastlanıyor. El drac" (ejderha) olarak bilinen semender, Şubat 2007'deki vandalizmden sonra restore ediliyor.
Hipostil Salonu
1907 ve 1909 yılları arasında inşa edilen Sütunlar Salonu, çatının dayandığı 86 sütundan oluşuyor. Antik Yunan'da böyle bir sütun düzenine sahip büyük salonlar, Hipóstila Salonu (Sala Hipóstila) olarak adlandırılıyor.
Hipostil, tipik olarak birkaç sıra halinde sütunlarla desteklenen bir çatıya sahip oda anlamına geliyor. Üzerindeki plazaya destek sağlayan Hipostil Salonu, başlangıçta yerleşim bölgesi için bir pazar yeri olarak düşünülüyor.
Gaudi bu salonu Apollo Tapınağı’ndan esinlenerek tasarlıyor. Konukseverlik Salonu olarak da adlandırılan bu salon, tavan süslemeleri ve akustik özelliği ile dikkat çekiyor.
Tavan, Gaudi'nin yardımcılarından Josep M. Jujol tarafından yapılan orijinal kiremit-kırık mozaiklerle süslenmiş geleneksel kil tuğla tekniği kullanılarak inşa edilmiş küçük kubbelerden oluşuyor.
Dor sütunları ustaca bir su tahliye sisteminin parçası olarak tasarlanıyor. Hipostil Salonu’nun çatısından yağmur suyu toplanıyor, gözenekli prekast betondan süzülüyor, ardından her sütundaki oyuklardan büyük bir hazneye kanalize ediliyor. Filtrelenmiş su ve park için sulama sağlıyor.
Meydan/ Teras
Hipostil Salonu’nun üstünde bulunan Plaça de la Natura, tüm Barselona’yı ve Akdenizi kuş bakışı görüyor “Doğa Meydanı” olarak tercüme edilen Plaça de la Natura, yakın zamanda restore ediliyor. Meydan, kültürel ve toplumsal etkinliklerin gerçekleştirildiği bir alan ve seyir terası olarak kullanılıyor.
Meydanda, Gaudi tarafından icat edilen ve Katalonya'nın modernizm ve sürrealizm dönemlerinde yaygın olarak kullanılan Trencandis tekniği kullanılarak oluşturulanrenkli mozaiklerle kaplı banklar bulunuyor.
Terastaki kıvrımlı yapı ve merdivenler, etrafı çevrilmiş pek çok yarı açık alan oluşturuyor. Böylece park daha sosyal bir kimlik kazanıyor.
Serpentine bankı, Gaudi’nin yakın arkadaşı Mimar Josep Maria Jugol tarafından kırık seramik parçalarının yeniden kompozisyonu ile tasarlanıyor.
Meydandan batıya doğru yürürken, küçük bir merdivenden aşağı Laundry Room Portico'ya ulaşılıyor. Portico Çamaşır Odası, Gaudi'nin doğal çevreyi tasarımlarıyla nasıl harmanladığına örnek oluyor.
Portico Çamaşır Odası
Kemerli sütunlardan birine oyulmuş bu geçitler, nihayetinde asla inşa edilmemiş olan konut topluluğu içindeki evleri göze çarpmayan ve neredeyse yamaca gizlenmiş bir şekilde birbirine bağlamak için tasarlanıyor.
Portikoların arasında, kafasında çamaşır sepeti olan bir kadın heykeli bulunuyor. Gaudi, Çamaşırcı Kadın Portikosu’nu, Yunan tapınaklarını süsleyen klasik Karyatidlerden ilham alarak tasarlıyor.
Viyadükler
Parkın farklı bölümleri arasında kolay ulaşım sağlamak isteyen Gaudi, her biri farklı tarzlarda olan üç seviyeli viyadükleri, parktan çıkan taşlarla inşa ediyor. Üç viyadük Pont de Baix, Pont del Mig ve Pont de Dalt olarak adlandırılıyor. Viyadükler tuğladan yapılıyor ve rustik taşla kaplanıyor.
Viyadükler, farklı mimari tarzlardan esinlenen farklı yapısal çözümlere sahiptir: En alttaki Pont de Baix Gotik tarzda, ortadaki Pont del Mig Barok tarzda ve üsttekiPont de Dalt Romanesk tarzda inşa ediliyor.
Avusturya Bahçeleri
Avusturya Bahçeleri, topluluk evlerinin çoğunun inşa edilmesinin amaçlandığı sitede yer alıyor. Halk parkı olarak açıldıktan sonra 1977'de Avusturya tarafından birçok ağaç ve bitki bağışlanmasından adını alıyor.
Park Güell tarihinin en yeni bölümü olan Avusturya Bahçeleri'nin yabancı bitki örtüsü, kuzey kozalaklı ağaçlar ve palmiyelerin çevrelediği parkın ortasında sürekli yeşil kalarak parkın geri kalanıyla tam bir tezat oluşturuyor.
Üç Haç Tepesi
Parkın en yüksek kısmında üç haçın bulunduğu bir tepe yer alıyor. Başlangıçta şapel inşa edilmesi planlanan bu tepe, projenin durdurulmasının ardından İsa peygamberin çarmıha gerildiği tepeyi (calvary) simgeleyen Üç Haç Tepesi’ne dönüşüyor.
Parkın duvarları ve heykelleri arasında çok sayıda hayvan figürü bulunuyor.
Semenderin Yunan mitolojisinden referansla parkı koruduğu düşünülüyor. Ayrıca Güell'in büyüdüğü Fransa’nın Nîmes kentinin arması üzerinde yer alan timsahı yansıttığı da söyleniyor.
Hipostil Salonu'nun üst kısmındaki balkonun dışına bakan kolonların üzerinde aslan başlı çörtenler (su oluğu) yer alıyor.
Ahtapot heykeli, çatının içinden geçen su tahliye sistemine atıfta bulunuyor.
Gaudi, parkın pek çok yerine Katalan nasyolizmini simgeleyen motifler ve dini semboller yerleştiriyor. Parkta, zodyak işaretleri, yıldızlar, balıklar, çiçekler ve dini motifler bulunuyor. Ayrıca parkta Gaudi için umut, inanç ve hayırseverliği temsil eden yeşil, mavi ve sarı renkler yoğun şekilde kullanılıyor.
Peyzajın doğal hissini korumak için yerel tuğla ve taşların yanı sıra kavisli taş sütunlar kullanan Gaudi, kendi gösterişli mimari üslubu ile doğanın sadeliğini birleştirerek ortaya özgün bir mimari dil çıkarıyor.
Parkı oluşturan yapılar, topraktan çıkan bir ağaç gibi yükseliyor, ancak doğanın içinde tamamen kaybolmuyor. Böylece yapısal elemanlar hem doğa ile uyum içinde görünüyor hem de dikkat çekmeyi başarıyor.
Antoni Gaudí
Mimar Antoni Gaudí (1852–1926) tarafından Barselona'da ve yakınında inşa edilen yedi mülk, Gaudi'nin 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında mimarinin ve bina teknolojisinin gelişimine tanıklık ediyor.
Bu anıtlar; mimarinin yanı sıra bahçelerin, heykeltıraşlığın ve tüm dekoratif sanatların tasarımında, çok kişisel bir tarzın yanı sıraeklektik bir stili temsil ediyor. Yedi bina şunlardır: Parque Güell; Palacio Güell; Casa Mila; Casa Vicens; Gaudi'nin La Sagrada Familia'nın Doğu cephesi; Casa Batllo; Colonia Güell.
Antoni Gaudi, kasaba yaşamı kökenli bir Katalan ailesinin çocuğu olarak 1852’de Barselona civarındaki Reus kasabasında dünyaya geliyor. Resim ve desen yeteneğinin yanı sıra, gördüğü cisimleri üç boyutlu tasarlayabilme ve çizime dökebilme yeteneğiyle fark ediliyor. Ailesi çocuklarının eğitimi için Reus’ten Barselona’ya taşınıyor.
Gaudi’nin okumaya ve düşünmeye meraklı entelektüel yapısı, olayların ve olguların köklerine kadar inerek derinlemesine kavranması yolunda sürekli dürtüler oluşturuyor. Bunların sonucu olarak felsefesiyle, strüktürüyle, geometrisiyle, biçimiyle ve uygun malzeme kullanımıyla birlikte alışılmışın çok dışına taşan yapı formlarını daha öğrenciliği bitmeden yakalamaya başlıyor.
Mezun olduktan altı yıl sonra tarihi Barselona dokusunun tam göbeğinde çok büyük bir binanın yapımını üstleniyor. Palau Güell, beş senede tamamlanıyor ve Gaudi’yi özel bir mimar kılan unsurlar görünür kılınıyor.
Gaudi'nin Guell için üzerinde çalıştığı ilk proje olan Casa Larrard, bir zamanlar Guell ailesine hizmet ediyor, ardından belediye okuluna dönüştürülüyor. Gaudi'nin 1907'de Guell için yenilediği eski konak, eski İspanyol mimarisini hâlâ çok belirgin bir şekilde sergiliyor.
Parlak kırmızı tuğla, yeşil ağaçlar ve kumtaşı kemerleri arasında bir renk patlaması sunan Casa Larrard, cephedeki çarpıcı desenler oluşturan karmaşık, değişken renkli tuğlalar ile dikkat çekiyor.
Park Güell ise doğanın organik formlarından ilham alıyor. Park Güell'in binalarının, heykellerinin ve yollarının inşası, dağın topografyasına saygı duyuyor. Doğayı taklit Gaudi'nin modernizm üslubuyla yaptığı her şey kavisli formlara ve eğri çizgilere dayanıyor. Gaudi'ye göre, mükemmel düz çizgiler doğada bulunmuyor.
Antoni Gaudi'nin modernizminin en büyük ikonu Trencadis'tir. Trencadis, genellikle malzemelerden ve modası geçmiş nesnelerden gelen küçük kırık seramik parçalarıyla yüzeylerin kaplanmasından oluşan bir mozaik dekoratif sistemdir.
Proje | Parc Güell |
Mimar | Antoni Gaudi |
Alan | 171800 m² |
Yapım yılı | 1900-1914 |